8 Ocak 2008 Salı

Afrikalı Diktatörler

Afrikalı Diktatörler

Kasaplar Kulübü

Erich Wiedemann

Politik karşıtlarını, timsahlara yem verir gibi ayaklarını kancalara takmış şekilde verdiler. Sürekli olarak halklarının üzerine açlık kamçısı gibi Afrikalı despotların adaleti olarak durdu. Bugünden itibaren "Charles kasabı" Liberya eski diktatörü Taylor mahkeme önünde sorumludurlar.

Gamboru, Kamerun bariyerlerinde kısa bir süre önce, Range Rover aracıyla diplomatik bayrak ile birlikte, iki silahlı korumayla durdu. Gümrük kontrolünde Nijerya sınır polisi, arabanın içinde büyük siyah adam, beyaz bornozun içinde durmaktaydı. Sınır polisi bulunduğu yerden çıkarak arabanın etrafında dönüyor ve hiçbir şey söylemeden kapıyı açıyor ve deri kaplamalı alüminyum kutu çantayı alıyor, nazik bir şekilde. İki Afrikalı sınırı korumaya şöyle bir bakıyor. Çantada paraları görüyor, büyük ve açık dolarlar ve hepsi temiz ve düzenli şekilde. Memur çalmıyor. O Rover şoföründen yanında duran kelepçeli adamı alıyor ve onu bölgenin baş şehri Maiduguri 'ye götürüyor, yanında kâğıtları ile birlikte. Adam bornozu ile birlikte büyük bir şaşkınlık yaşıyor. O Charles Taylor’du. Liberya'nın eski devlet başkanı. “Charles kasabı” olarak adlandırırlardı, onun insanları.

Taylor devlet uçağı ile Liberya’nın başkenti Monrovia varıyordu, oradan da Birleşmiş Milletler helikopteri ile Sierra Leone’ye uçuyordu. Pazartesi Taylor, Sierra Leone başkenti Freetown'daydı. Suçlamayı okumuştu. Büyük Britanya Savunma Bakanlığı Birleşmiş Milletlere Taylor'a karşı dava açmak için dilekçe veriyordu aynı zamanda, Hollanda’daki Den Haag’daki uluslar arası insan hakları mahkemesinde yargılanmak üzere.

Onun tutuklanması dünya insan hakları ve adaleti için önemli bir başarıdır. İlk defa Afrika devletlerinde eski suç makinesinin başındaki, bağımsız hâkimler tarafından yargılanacak. Afrika, daha sakin ve huzurlu dönemi yaşatmak için, sitemin üzerinde titremeli, şimdi yeniden değerlendirmek zorunda.

Charles Taylor büyük ölçüde ülkesindeki sanayi öldürdü. O savaş suçlarından, batı Afrika’daki yüz binlerce kurbandan ve işkenceden sorumludur. Yalnızca Liberya’daki iç savaşta 250 bin insanın yaşamından sorumludur. Savaş sonrasında ayaklananları komşu ülkeye Guinea’ya ve Sierra Leone’ya sürdü. "Small Boys Units" ile temas etti ve silahlara karşı ülkedeki zümrütleri değiştirdi. Oradan aldığı güç ile, mahkûmlarının elinden ve ayağından kancalara astı. Ağustos 2003 yılında gücünü doğu Liberya üzerinde kara bir bulut gibi hissettirdi. İktidardan uzaklaştırıldığından günden beri de Taylor, konforlu bir şekilde Nijerya deltalarında Calabar sahillerinde bir villada yaşamaktadır.

Liste, hala tamamlanamadı.

Geçen hafta güzel bir yaşam başladı, Nijerya’nın devlet başkanı Olusegun Obasanjo hafta boyunca Amerikalı ve Liberyalı hükümetlerle görüştü. Taylor bu katliamlardan dolayı mahkemede sorumlu olarak yargılanacak. Bu söz verilmiş olmasına rağmen, herhangi bir hareket bugüne kadar olmadı. Sadece korumalar Calabar'daki villa önünden ayrıldılar, fakat Taylor bu arada tutuklanmadı. Orada özgür bir şekilde, fakat korumasız bir şekilde yaşamaktadır. Obasanjo, “Eğer Taylor almak ve tutuklanmak istiyorsanız, onu Calabar'da kendiniz almalısınız” diye düşünce belirtti, bu düşünceye görev başında bulunan Liberyalı devlet başkanı Ellen Johnson-Sirleaf’de katıldı. Seçkin ilticacı ancak şekilde teslim alınır. Birileri tesadüf sonucu "Who's next?" sorulursa "Biafrannigerian Worldnews" bahanesi ile yanıt verilir.

Listede, bir numara ve iki numara henüz yok. Tahtan indirilen Çad ve Etopya diktatörlerleri Hissène Habré ve Mengistu Haile Mariam. Harbé, kendisinin gizli polisi seksenli yıllarda binlerce rejim karşıtını bodrumda ve depoda işkencelerde öldürdü. Düşürüldükten sonra 1990 yılından beri ailesinin yanında rahat bir şekilde Senegal’in başşehir Dekar'da yaşamaktadır. İnsan hakları savunucuları ve inisiyatifleri sistemli katliamdan dolayı bu eski diktatör hakkında Dakar'daki en yüksek mahkemede, yeniden yargılanması için dava açmışlardır.

Şimdi, Uluslar arası İnsan Hakları Mahkemesinde yargılanması için savcılık Brüksel’de dava açmış durumdadır. Senegal devlet şefi Abdoulaye Wade, dört yıldır düşünmekte ve işaret verilmektedir, Habré Belçika’ya gönderme konusunda. O güne kadar açılan davaların dosyalarını birleştirip Belçika teslim etmeyi. Ve oradaki mahkeme ile birlikte çalışmak istemektedir. Avrupalı hukukçular ile Afrikalı hukukçular ortak çalışmak zorundalar, çünkü sonuçta ceza alacaklarını hesaplamak zorundalar, eğer davalar ceza mahkemesi önüne gelirse.

"Afrika’nın gururu yaralanır"

Katil Warlords, Somali’deki örneğin Khartum rejimi, Darfür bölgesindeki siyah insan avından sorumludur. Kagema, Raunda. Museveni, Uganda. Doğu Kongo’daki katliamlardan sorumludurlar. Şimdi savcılar Afrika Birliği geleceği için çalışmak zorundalar. Avrupa birliği ülkeleri cumhurbaşkanları ve başkanları gelişen olaylara karşı anlayışı olmak zorundalar, bağımsız yargıya güvenmek durumundalar. Denis Sasso Nguesso Kongo cumhurbaşkanı demekte ki, “Afrika’nın gururu yaralanır." Bundan dolayı Habré’sin Hollanda’daki mahkeme önüne çıkmasına kimse onay veremez.

Bugüne kadar rahatsız edilmemiş Etopyalı Mengistu Haile Mariam, "kızıl terörist" unvanı ile Afrika tarihine girdi. O sivillere karşı Napalm ve parça tesirli bomba ve aç bırakarak orta dereceli savaş yöntemi yaptı. Onun paralı güvenlik elemanları yüzlerce köylüyü kurban etti. Mengistu, görünüş olarak Çin komünistlerinden etkilenmiş ve o rejim uygulamaktadır. Onun yandaşlarına karşı açılan davada görgü tanıkları anlattığına göre, feodalliği ortadan kaldırmak bahanesi ile birçok köylünün kellesini vurdu, onların tarlalarına el koydu. Koparılmış başı Pazaryerlerinde halka sergiledi. Mengistu’un adamlarının kötü ünü vardı, Mengistu’un cellâdı olarak adlandırılıyorlardı halk arasında. Kurbanlarına karar duyurulduktan sonra, kurşun parası olarak, mezar açmalarına izin veriyorlardı.

Mayıs 1991 yılından iktidardan düşürüldükten sonra Mengistu Haile Mariam, Cowie Road 2, Zimbabve başkenti Harare'de beyaz bir villada yaşamaya devam etti. Devlet başkanı Robert Mugabe misafirinin yanına kimseyi bırakmadı, bu suretle Zimbabve Telekomu yüksek gelir elde etti. Bazen sarhoşluk anında Mengistu kendi hizmetçisine dayak attı. 1999 yılının sonunda kalp krizi sonucunda "Garden City Hosptial" Johannesburg’a kaldırıldı, Güney Afrika rejimi bunu muhafaza ile güvenceye aldı. Bu olaydan sonra Mengistu Addis Abeba de zorunlu vatandaşlığa aldı, Etopya’lı konsolos almak için başvuru yaptığında. Güney Afrika hükümeti bu konuda hiç söz vermedi. Polis gelip onu almadan önce Mengistu’yu ertesi gün uçak ile güvenliği için Harare'ye götürüldü ve güvenceye alındı. Konsolos Pretoria'da sağlığına kavuşana kadar korudu ve ekonomik olarak destekledi. "iyilikbilmez gayri meşru çocuğu"

Bu canileri koruma durumu sadece Afrika için elbette geçerli değil, birçok coğrafyada geçerlidir. Idi Amin Dada, Uganda’nın eski cumhurbaşkanı ve sömürge tarihinden sonraki en kanlı diktatörü. İktidardan indirildikten sonra 25 yıl Suudi liman kenti Cidde'de yaşadı, 75. yaş gününden kısa bir süre önce de öldü. Suudiler "Big Daddy" olarak sahiplendi, arkadaşlığın daha ötesinde, sürekli olarak iyi bir dost olarak kaldı. Onun iaşe ve meskeni hep serbest kaldı, oda düzenli olarak iktidarından gelen mirası üyelerine garajda dağıttı. O iyi bir Müslüman, günde iki defa camiye gidiyor. Sudanlı inanlara ve ileri gelenlere ödeme yapıyor, ondan dolayı Suudiler arasında iyi insan olarak anılıyor.

Basit ve aptalca soytarılar

Yalnız bir defa bu arkadaşça anlayış Amin ve misafirperver arasında tehlikeye düştü. 1989 sürgün olarak Kongo’ya uçarken, orada askeri birlikleri Uganda’yı almak üzereydiler, daha sonra bu durum hakkında sanki uzun bir ayrılıktan sonra sahneye dönen sanatçı gibi heyecanlı açıklamalarda bulundu Sürgünden geri dönüş başlatırken Suudiler ona biraz sert bir konuşma yaptılar, gelecekte politik ve askeri maceralarından vazgeçmesi üzerine. O günden sonra bir daha kamuoyu önünde açıklmalarda bulunmadı.

Amin kendi geçmişi hakkında hiç bir zaman açıklamada bulunmadı. Politik karşıtları da timsahlara yem verdiğini, zorladığını, kızgın şişlerden geçirdiğini, hepsini unuttu, üzerine sünger çekti. Batıda onu hiç bir zaman katil olarak anmadı, bilakis bir soytarı olarak anımsadı. Merkez Afrika Kralı Bokassa, (bir zamanların Fransızların seçilmiş askerlerinden) eski bir arkadaşını serbest bıraktı, 1979 tahttan uzaklaşana kadar. 1986 yılına kadar eski ülkesini bıraktı. O yıl ziyaret etti, orada hemen tutuklandı, serbest kaldıktan sonra Fransa’da rahat bir yaşam sürdü.

Fransızlar elbette çok iyi biliyorlardı, kim ülkelerini şereflendirdiğini. Bokassa herkesçe malum bir katil makinesi. Onun sarayı başkenti Bangui’deydi. Hapishaneleri birer işkence hanelerdi. Orada birçok kişi hayatını kaybetmiştir. İktidardan düşmesine kısa bir zaman kala yüzlerce öğrenciyi öldürmesi için kuvvet göndermiş ve orada hepsini öldürtmüştür. Bu olaydan dolayı çıktığı mahkemede Bokassa 1987 yılında ölüme mahkûm oldu. Kısa bir süre sonra cezası ömür boyu hapse dönüştü, bir kaç yıl sonra ise serbest kaldı. 1996 yılında ise özgürce yatağında öldü. Geride o 17 karısı ve 50 tanede çocuk bırakarak.

Afrika’da yaşanan bu büyük insanlık dramında önemli bir dönemece doğru gelmiş durumdayız. Eğer bir zamanların o güçlü insanları yaptıkları suçlardan dolayı ceza alır ve bu cezalarını diğer insanlar gibi çekmeye başladıklarında, insanlık büyük bir kazanç elde etmiş olacaktır. Bütün Afrika kıtasının kurtuluşu anlamını taşımıyor bu durum, bu diğer coğrafyalarda darbe yapan ve işkence hanelerde ve sokaklarda masum insanları öldüren tüm canilere karşı gelinen evrensel hukuk kurallarının bir zaferi olacaktır.

Türkçesi: İsmail Cem Özkan
Not: Tercüme ederken bazı bölümler anlamları aynı kalmak koşulu ile ben birkaç eklemde bulundum. Son bölüm yorum yazısı bana aittir. Yazarın da bu görüşe katıldığını yazının bütünlüğü açısından baktığımda anlaşılır olarak kabul edeceğini düşünüyorum.

05.04.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: