10 Ocak 2008 Perşembe

AKP meclise girmez ise ne olur?

AKP meclise girmez ise ne olur?

Sandıktan çıkıp meclis yolunu tutacak partilerden biri olarak görülür iktidar partisi. Bu seçimi de yaz aylarına alarak seçmeninden büyük bir eleştiri almaktadır, çünkü seçmenlerinin büyük bir bölümü yaz ayı olmasına rağmen değişik renkler ile sembolize edilmiş palto giymekteler. Plajlarda ise durum daha değişiktir, kadınlar kendi yüzme havuzlarına giderken, erkekler uzun mayolarını giyerek, kendilerinin belirlediği sulara girerler, eğer normal mayo ile o suya giren olduğunu görürlerse hemen gidip abdest alırlar!

Seçmen profili bu şekilde olan bir parti, daha geniş kesimi kucaklayabilmek için, tepki oylarını almak uğruna eski solcu, alevi, Kürt kimi görmüş iseler partilerine düşük maliyetli bir şekilde transfer etmişlerdir. Bu sayede seçmen kesimini genişletmeyi hedeflemişlerdir. Seçemedikleri cumhurbaşkanını seçmek için mecliste mutlak çoğunluğu hedeflemekteler. Bu sayede Türkiye’yi temsil eden makama bir başörtülü hanımı olanı oturtmak! Gerçi buna ana muhalif partisi de karşı değildir, adayın ismi konusunda gidip ana muhalif parti başkanı ile konuşmuş olsaydı bugünkü seçim olmayabilirdi. Anlaşarak birini cumhurbaşkanı yapardı. Tecrübesizlik diyelim buna, yoksa her şeyi bilen olduğu için her şeyi yönlendireceğini mi hesaplayamadı? Arkasına almış olduğu AB rüzgarı ile hareket eden başbakan beş yıl boyunca bu ülke için neler yapmıştır?

Beş yıl boyunca var olan ekonomik politikayı ısrar ile uygulamış, elinde başka programlar olmuş olsaydı belki aklı karışabilirdi ama iktidara geldiğinde zaten bir programı yoktu. Elinde tek çözmesi gereken sorun vardı, başörtüsü. Onu da bu iktidar döneminde çözmemiştir. AB ile uyum yasları AB denetiminde çıkarmış, fakat uygulamaya büyük bir bölümünü sokamamıştır, çünkü çıkardığı yasaların ne anlama geldiğini dahi kavrayamadığından bürokrasiye anlatamamıştır. Bürokratlarda alışkanlıklarını devam ettirmiştir. Kağıt üzerinde batı, uygulamada şarklı özelliğimizi korumuşuzdur. Şark kurnazlığı gereği bütün yasalar hep son saniyede çıkarılmıştır, çünkü şarklı en son ana kadar bekleme taraftarıdır, değişim karşısında korkar.

Dış politika konusunda adımlar atılmamış, başbakanın dünya turu olarak beş yıl adlandırılabilinir. Bu dönemde Fettulah okulları yurtdışında daha da yaygınlaşmış, sonunda Türkiye’de bu okul öğrencileri için festivaller bile düzenlenir olmuştur. Pardon sanırım olimpiyat! Olimpiyatta meclis başkanının ağlama şovuna dönüşmüştür. Biliyoruz ki, Fettulah’ta her fırsatta ağlayarak cemaatini etkilemek ister. Bu ağlama konumu seçim meydanlarında da devam etmektedir. Neden bizden birini cumhurbaşkanı seçtirmediler diyerek, askeri endirekt olarak halka şikayet ediyorlar! Cumhurbaşkanlığı seçimi ile de askerin direkt bir bağlantısı yok, onlar görevlerini yaparak bir muhtara gibi açıklama yaptılar! O günden beri başbakan ordunun kendisine bağlı olan bir kurum olduğunu açıklama ihtiyacı duydu! Durduk yere neden insan bu açıklamayı yapar, anlaşılır gibi değil!

AKP iktidarı sanayi anlamında hamle yapmamış, var olanlarında elden çıkarılmasına gidilmiştir. Manisa gibi illerdeki kamu malları parti yandaşlarına çok ucuza satılmış, daha sonra özel teşebbüs olarak yüksek kar ile başkalarına satılmıştır. Özelleştirme bunların döneminde de gelenek devam etmiştir. Sanayinin olduğu yere demiryolu gider, fakat bu dönemde demiryolu insan taşımacılığı olarak düşünülmüş ve hızlı tren tek hattan karaya sürüklenmiştir. Bir çok cana mal olmuş bir deneme olarak tarih sahnesinde yerini almıştır.

Beş yıllık iktidarın sonunu hazırlayan meydanlara hakim olan Türk bayraklarıdır. Üç büyük şehirde büyük katılımların gerçekleştiği mitingleri küçümseme yolunu seçen kabine üyeleri ve başbakan sonunda sandığa gitme kararını bir akşam alıverdiler. Bu mitingleri en başta küçümseyen Milli Eğitim Bakanı yaptığı uygulamalar en fazla yıldızı parlayan bakan unvanını aldı. Okulları kendi düşüncesi yönünde biçimlendirdi, kendisinin hakimiyetinde kurultaylar toplayarak kararlar aldırdı. Onun döneminde kutlu doğum haftaları icat edildi ve sanki kendi bilgisi dışında okullarda kutlu doğum haftası meclisin açılış gününde çarşaf içine saklanmış çocukların gösterilerine dönüştürüldü. Okullarda mescitler açtırdı, hatta bir öğretmen oruç tutmuyor diyerek öldürülmesinin zeminini hazırladı. Gerçi zemin hazırlamada kendisi uzmandır, 12 Eylül askeri darbesi sonrası görev yaptığı Van’daki üniversitede bir alevi genci oruç tutmadığı gerekçesi ile öldürülmüştü. O 12 Eylül sonrası ilk ölümdü ve cinayetin üstü kapatılmıştı. O olayın kahramanlarından birinin ileride Milli Eğitim Bakanı olacağı düşünülemezdi. Nurcu bir tarikat ile bağlarını saklamamıştır, fırsat buldukça onların etkinliklerine katılmıştır. İlk okul çocuklarına bedava kuran dağıttırmış, Lise çağındaki çocuklar arasında da Umre ödüllü yarışmalar düzenlemiştir. İHL konusunda hep duyarlı kalmış, YÖK’ü bu konuda aşmak için her türlü yolu denemiştir. Eğer İHL mezunlarına üniversite kapıları tam açılmış olsaydı, zaten seviyesi iyice düşürülmüş klasik liselerin mezunları sokaklarda kendilerine yer ararken, İHL mezunları bürokrasiye üst kadro olarak zemin tam olarak hazırlanmış olacaktı. Kansız darbe okul ile olacaktır! Çünkü ılımlı İslam şeriat için ön basamaktır. Bu basamaktan ya ileriye gidilecek, ki gidilmemesi için bir neden yoktur, ya da geri adım attırılacaktır. Bugünkü fiili durum durdurulmuştur ama geri adım attırılmamıştır. Kendi ideolojisinin en kolay yayılacağı alan olarak okulları görmüştür iktidar partisi.

Milli Eğitimde olanlar Laik kesimi tedirgin etmiştir, etmemesi de düşünülemez. Fakat bunlar var olan olanaklardan en iyi şekilde yararlanmışlardır, çünkü “ılımlı İslam” projesi sonucunda iktidara gelmiş olanlar için önceden zemin hazırlanmıştı. Bu zemini hazırlayanlar ise 12 Eylül Anayasasını hazırlatan beş generaldi. Ve onların korumalığını yapan NATO ve ABD’dir. Bugünkü sorunların temelinde işte bu beş general ve onların korumaları yatmaktadır. Bunlar anlaşılmadan sadece AKP gitsin demekle sorun geçmiş sayılmaz, fakat demokrasi için öncelikle AKP iktidarının meclis dışına çıkarılmasıdır. Bugünkü koşullarda ise bu gerçekçi gözükmemektedir, öncelik ile bu parti ve anlayışının iktidardan uzaklaştırılması bir başlangıç olabilir.

AKP iktidarını meclis dışına oylarımız ile süpürelim! Çağdaş, demokratik, laik bir Türkiye için alışkanlıklarımızı değiştirelim ve ezberleri bozalım!

28 Haziran 2007
İSMAİL CEM ÖZKAN

Hiç yorum yok: