8 Ocak 2008 Salı

Alman ırkçı sitelerinin ortak konusun İslam düşmanlığı üzerine oturmuş olması üzerine...

Alman ırkçı sitelerinin ortak konusun İslam düşmanlığı üzerine oturmuş olması. Geçenlerde başını açan eski milli görüş teşkilatının liderlerinden birisinin kızı ilk haber olarak yerini almış. Eskiden daha öne çıkan Türk düşmanlığı yerini İslam düşmanlığı almış. Türklerde İslam’ın bir parçası olduğu için doğal olarak Türk düşmanlığı da devam ediyor.

Almanya da ırkçılık tarihi sürecinde hep dini temelli olmuştur. İlk ırkçı saldırlar Protestan mezhebini kuran Luther zamanından başlar. Protestan mezhebinin temelinde her ne kadar roma merkezli Katolik inanç gözükmüş olsa da arka fonda bir Yahudi düşmanlığı göze ilk etapta çarpmakta ve bu savaş sırasında oluşmuş olan gettolar ve o gettolara karşı yapılan saldırlar tarihteki yerlerini almıştır.
Almanya’nın en büyük ırkçı dalgasını oluşturan Hitler rejimi ise temelde yine dini temelli bir ırkçılıktan almaktadır. Yahudi düşmanlığı, o inancın dünyadan silinmesine kadar ileri götürülmüştür. Bu arada sünnetli olduğu için ölen birçok Müslüman da Yahudiler ile birlikte gaz odalarına gitmekten kurtulamamıştır. Tek suçları sünnetli olmalarıydı.

Bugünlerde Almanya’daki ırkçı düşünce kendi doğru çizgisine oturmuş durumdadır, yine bir din ve o dine karşı saldırı şeklinde örgütlenmektedir. Bu örgütlenme İslami ülkelerden gelen her kişiyi homojenleştirmektedir. Türkiye’den her gelen Müslüman’dır anlayışı hâkimdir. Hangi din, hangi mezhep ya da dinsizlik gibi bir ayrımı yoktur. Tıpkı Yahudi soykırımı sırasında sırf sünnetli olduğu için ölen Müslümanlar gibi.

Türkiye’den gelen Süryani, Ermeni gibi başka inançtan olanlar dahi bu ırkçı söylem içinde Müslümanlar ile aynı safta yeri almaktan geri duramıyorlar, onlarda Müslüman ülkesinden geldiği için Müslüman gibi davranıyorlar.

Bunun açık olarak yaşandığı ülke ise Fransa’dır. Fransa’da geçen senelerde artan Yahudi düşmanlığı ve sömürge ülkelerden gelen siyah ve Arap düşmanlığı ile aynı konumda yer almaktalar. Filistinliler ile Yahudiler orta doğuda birbirleri ile çatışırken, Fransa’da aynı cephe içinde yer almaktan geri kalmıyorlar. Çünkü Fransız ulusalcıları bu iki kesme ayırım gözetmeden saldırmaya devam ediyorlar ve her iki kesimde eşit derecede dışlanmaktalar.

Almanya genelinde ise, her ne olursa olsun, İslami ülkeden gelen her birey birer terörist gözü ile görülmekte, ona karşı güvensizlik ve çekinme duygusu sıradan halk arasında da yer etmeye başladı.

*****

Ülkemizde ise başka olaylar olmakta. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, üniter ulusal devlet yapısı bu toprakların üzerine giydirilmeye çalışılıyor. Avrupa’daki gibi bir geçmişi olmayan bu yeni sistem, zor ile halka ve her şeye rağmen oluşturulmaya çalışılmaktadır. Osmanlı dönemi boyunca yaşanmayan ulusal tepkiler cumhuriyet döneminde başlangıcından beri var olmaya devam etmektedir. Homojen devlet yapısı içinde yok olmama ve kendisi ifade etmek isteyen kesimler tarafından mücadeleler sürekli ve kesintiye uğrasa dahi dövüşmeye devam edilmektedir. Osmanlı idaresi altında din ve mezhep temelli ayaklanmalar olmuş olmasına rağmen, ulusal ölçekli ayaklanmalar balkanlar dışında pek görülmemiştir. Bu ulusal ayaklanmalar ise, ülke içinde ırkçı düşüncenin beslenmesine ve gelişmesine katkı sunduğu gerçeğini de göz ardı edemeyiz. Ümmetçi bir toplumdan ulusal temelli ve belli ırk temelinde oluşan devlete dönüşmesi kolay olmamıştır. Bu dönüşüm sonucu ülke yeni bir görünüm kazanmış ve yeni idari ve hukuk kuralları içinde medeni dünya yönünde ilerlemeye devam etmiştir, geç de olsa!

Ulus devleti tanımı gereği olan homojen toplum yaratma ve ulusal sermayenin oluşum süreci, ülkemizde kanlı bir acıların yoğun olarak yaşandığı sürecin yaşandığını, son gelişen olaylar nedeniyle de bir kez daha gördük ve görmeye de devam ediyoruz. Ülkeyi yöneten ve bu işten çıkarları olanlar ise, her şeye rağmen yok etme içgüdüsü ile davranmaya devam etmektedir. Zor ile sorunların ya üstü kapatılmak istenmekte, ya da yok sayılmaktadır.

Ülkemizin geçmişinde var olan çok kültürlü toplum anlayışı yeniden bu ülkede kurulabilir. Bu yeniden kurulan devlet yapısı laik ve daha çağdaş olmak zorundadır. Ülkemizde her iki sitemde yaşamıştır ve görülmüştür ki, sonuç hep kanlı ve acı ile sonuçlanmıştır. Geçmişten elde edilen tecrübeler ışığı altında, bu ülke çok kültürlü laik bir devlet yapısına dönmelidir. Aksi halde sokaklar hiçbir zaman tekin olmayacak ve her an bir yerden gelen saldırılar altında masum insanlar ölmeye devam edecektir. Bu kısır döngüden çıkış yolumuz vardır, o yolu kullanmak bizim ellerimizdedir!

03.04.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: