12 Ocak 2008 Cumartesi

Almanya’da tevelere bakarken düşündüklerim…

Almanya’ya geldiğimde bir şeyi fark ettim, alman teveleri programları insanı yormuyor Türkiye’deki teveler gibi. Yorulmadan izledim, ses düzeni normal ve her kalanda aynı ses ayarı yapılmış. Kanallar arası dolaşırken dahi sesleri indirip veya yükseltmiyorum. Seslerde bir standart tutturulmuş olduğunu gördüm.

Almanya’daki teveler programları içinde tevelerin yayın politikasına göre yapılandırıldığını gördüm. Rekabet için bir programın benzeri yerine farklı bir alanda farklı bir açıdan seyirciye yaklaşmayı öne almışlar. Her seyirci aynı şeye karşı ilgi duymak zorunda değildir. Kanallar yayın politikalarını kendi istedikleri seyirciyi yaratma üzerine kurmuşlar. Her kişiye seslenmeyi ve daha çok genele seslenme yerine belirli bir kriterlere uygun seyirciyi kendi politikaları içinde belirlemişlerdir. Seyirci için teve yerine, seyircisini yaratan teve öne çıkmıştır. Kültür kanalları sadece kültür olaylarını ve görsel malzemeleri öne çıkarırken, bulvar gazetecilik gibi çabuk tüketilen ürünleri kendilerine temel alanlar daha çok popüler programları öne çıkmaktadır. Son dönemde üretilmiş ve geniş kesimlerin ilgisini çeken magazin programlar ve sinema ürünleri bu kanlardan izlemek mümkündür. Çocuklar için ayrı kanallar mümkündür. Onlarında hangi yaş sınırı aralığına hangi saatlerde sesleneceği belli olan programlar önceden planlanmış ve üretilmiştir. Kanal programında görebildiğim kadarı saniye sapma olmadan başlamakta ve bitmektedir. Aileler hangi saatlerde hangi programın oynandığını bildiği için çocuklarına o saatler arası izleme izni vermektedir. Yani programların başlangıç dakikaları tesadüflere bağlı değildir. Açıklandığı dakikada program başlamaktadır.

Avrupa bir birlikteliğe doğru gitmektedir, doğal olarak ülkeler arası kanallarda vardır. Ortak yayın yapan ve kültürlerin birbirlerini daha iyi anlayabilmesi için çok dilli ve seçme olanağı olan yayınlar yapmaktadır. Aynı görüntü üzerinde iki ayrı ses seçilebilmekte, isteyen istediği dili kanallar üzerinden seçme olanağına sahiptir. Seslendirme çok önemlidir, en ufak ayrıntıya dikkat edilerek ve orijinaline olabildiğince benzer sesler kullanılmaktadır. Genelde Amerikan filmleri ve dizilerinde bu ses uyumuna dikkat daha çok ilgimi çekti. Filme bakarken zaman zaman orijinal sese dönerek izlediğimde ses dalgalarında değişim sadece dilin kendine özgü ayrılığı olarak gördüm, diğerleri müthiş bir şekilde benzer olduğunu hissettim. Kapı gıcırtısından tutunda, ayak sesine, su sesinden ağacın hışırtısına kadar her küçük ayrıntı dikkate değer bir şekilde yerlerini almıştır.

Alman teveleri seyircisini oluşturmadan önce, politikasını ve perspektifini iyi bir şekilde düşünüldüğünü hissettim. Uygulamada para buradan geliyor yayın çizgimizi oraya döndürelim diye düşünmeden karar verilmiş politika ve perspektif yönünde tavizsiz bir şekilde yayınlarını sürdürmekteler. Kolay para kazanma yönünde ve izleyicisinden para kazanma yönünde düşünceleri yoktur. (Alman kanallarının yayınları içinde aşağıdan sms numaraları dönmemektedir.) İzleyicisinden para kazanmak için; gece geç saatlerde yayın saati kiraya vermekte ve telefon ile katılımı özendiren basit sorular sorarak, izleyicisini telefonlara sevk eden programlar olmaktadır, fakat bu programlar dışarıdan ve birden çok kanal için yapılan programlardır, aynı anda birden çok kanalda yayınlanmaktadır, teve kanalı ile ilgisi yoktur. Uzun süreli reklam kuşağıdır. Ölü saatlerde kanal para kazanmakta hem de birden fazla yönü ile çünkü uzun süreli yayın dönemi içinde program üretmiyor, aynı zamanda kanalda daha az insan çalıştırmaktadır. Gündüz kuşağı boyunca yayınlarına uzun süreli reklam almamaktadır. Reklamlar arası programlarda izlenmemektedir. Bizdeki kadar ucuz reklam yayınlamıyorlar. Mahalle bakalı ulusak kanallara reklam veremez.

Türk kanalların Avrupa için yapmış oldukları yayınlarda uzun süreli reklamlar daha öne çıkmakta, program içinde reklamlar ile seyirciyi daha da uzaklaştırmaktadır. Avrupa’da yaşayanların sorunlarına eğilme yerine, daha çok magazin boyutu öne çıkarılan ve gerçeklerin dışında farklı bir dünya yansıtılmaktadır. Avrupa’ya yönelik yayınlara bakınca Avrupa güllük gülistanlık gibidir. Cennetten yayın yapan teve kanalları gibidir. Devletin eskiden bakış açısı hakimdir. Döviz getiren gurbetçi, şimdi Türkiye’deki kanalların Avrupa yayınlarına döviz akıtan gurbetçi olarak görülmektedir. Yayın kaliteleri çok kötüdür, ses düzeneği yoktur. Kumanda aleti elde olmadan kanallara bakılamaz gibidir, her değişen programda ses düzeyi farklı olduğundan ya sesi açmak ya da sesi kusmak zorunda kalınıyor.

Avrupa’da yaşayan biri elbette kendi dilinde Avrupalı kanallar kadar kaliteli yayın bekleme hakkımız olmasına rağmen, bunun olma olasılığının çok düşük olduğunu düşünüyorum. Çünkü kanlarlımız kısa yoldan daha çok para kazanmaya çalışmaktadır. Teve kanalları bir ticari kurum ama her şeyden de para kazanmak zorunda değildir.
10.11.2007

Hiç yorum yok: