8 Ocak 2008 Salı

Bir şey dikkatimi çekti!

Birinci dünya savaşı üzerine bir kısa dokümanter film izledim. Orada kafama takılan düşünceleri paylaşmak istedim.

Bir şey dikkatimi çekti; 28 Haziran 1914'de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahdı Franz Ferdinant ve eşinin bir Sırplı tarafından öldürülmesi nedeniyle dünyayı 4 yıl kana bulayacak bir savaşa dönüştü. 1914'te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir.

Resmi söylemde bu var, fakat o döneme ait resimleri incelediğimde ise, bir intihar kumandası tarafından araçlar paramparça olduğunu gördüm. Hani şu anda bol bol kullanılan intihar kumandaları o dönemde de kullanılıyormuş!

" Osmanlı hükümeti Almanya ile ittifak anlaşmasının imzalandığı gün genel seferberlik ilan edilmişti.(2 Ağustos 1914) Bu karardan iki gün sonrada Osmanlı Devleti tarafsızlığını ilan etmişti. Almanya Osmanlıyı bu tarafsızlıktan ayırmak ve Almanya safında savaşa katılmaya zorlamıştır. Çünkü Osmanlı savaşa girerse yeni cepheler açılacaktı ve Almanya kendi yükünü hafifletmiş olacaktı."

Bu da başka bir söylem savaşın başlangıcı ile ilgili olarak ve de bizi ilgilendiren tarafı. Fakat izlediğim filmde ise bundan bahsetmiyor, sanki tersi söyleniyordu. Almanya kralı bir sohbette şöyle demekteydi; “Türkleri yanımıza almamız bizim Belçika sınırındaki gücümüzü zayıflatır, çünkü Türkler çok zayıf ve bakıma ihtiyaçları var. Tek başlarına ayakta duramazlar!”

İngiltere ve Fransa ise Türklerin Almanlar tarafından savaşa girmesi için her türlü propaganda araçlarını kullanmışlardır. Hatta boğazları İngiliz gemileri ve Fransız gemileri ile birlikte Rus gemileri tarafından çembere alınmıştı. Osmanlı topraklarının üzerinde İngiliz uçaklarından kışkırtıcı bildiriler atılıyor, halkların bağımsızlığı için Hıristiyan azınlık kışkırtılıyordu. İngiltere ve Fransa hiç bir zaman kendi yanlarında savaşa katılması için Osmanlıya teklif götürmedikleri gibi, Almanya tarafında savaşa girmesi için teşvik dahi etmişlerdi.

Bu durum Almanya’nın gücünün parçalanacağının bilincindeydi Müttefik devletleri.
İngiltere Osmanlı tarafından önceden parası ödenen savaş gemilerini vermeyerek daha da bir kışkırtma eylemine girmiştir.

Akdeniz içinde sıkıştırılan alman gemilerin Türk kara sularına girmesini fırsat bilen İngiltere ve Fransa ittifakı ellerine geçen kozu en iyi şekilde kullanmışlardır.

"Daha önceki yıllarda İngilizlere ısmarlanan “Sultan Osman ve Reşadiye” harp gemilerinin taksitinin ödendiği halde, Osmanlıya verilmemesi üzerine donanmamızın yükünü hafifletmek için, bu iki Alman gemisinin “Yavuz ve Midilli” adi verilerek satın alındığı söylendi."

Bunu tanımayan İngilizlerin Çanakkale Boğazı'na Abluka koyması, karakol görevi yapmak için dışarı çıkan savaş gemimize ateş açması yüzünden boğaz kapatıldı.(27 Eylül 1914).

Savaş artık kapımıza dayanmıştır ve hasta adam savaşa girerek kendi sonunu hazırlamış oluyordu. Aslına bakılırsa olayların gelişimi Enver paşaya başka çıkar yol bırakmamıştı. İngilizler büyük bir kurnazlık ile Türkleri savaşa sokmuş ve Almanya batı cephesi gücünü zayıflatmıştır. Almanya bu durumda tam bir milyon insanın canına mal olacak bir olay yaşamıştır.

14 Kasım 1914 de Osmanlı padişahı ve halife “cihad” (din uğruna savaş) ilan etmekle Osmanlı devleti savaşa resmen girmiş bulundu.

Savaş yılları içinde çok kanlı günler geçirdi dünya. Ülkemizi ilgilendiren en büyük katliam ne Çanakkale, ne Allahu Ekber dağlarından geldi, aksine cephe gerisini sağlama aldığını ilan edilen bir emirden geldi. Ermenileri var olan yurtlarından alıp Suriye ve Irak çöllerine taşıma olarak algılanan tehcir kanunu yürürlüğe girdi. Bu kanun bahane edilerek, Edirne’den, Bursa’ya, oradan Çorum’dan Samsun’a kadar Türkiye topraklarında ne kadar Ermeni varsa zorunlu göçe tabi tutuldular. Bunu sistemli ve planlı olduğunu söylememek biraz tarihe hakaret olarak algılarım. Planlı ve sistemli bir şekilde yerlerinden elde edilen Ermenilerin büyük bir bölümü yollarda çeteler tarafından saldırıya uğrayarak öldürülmüştür. Bir bölümü açlıktan, bir bölümü ise güvenlik bahane edilerek askerler tarafından öldürülmüştür.

Şimdi günümüzde her sene tekrarlanan soykırım tartışmalarında işte bu öldürülen insan sayısı üzerindedir. Fakat bu bir gerçeği gözler önünden yok etmez, planlı ve programlı olarak bir ırkın, ulusun ya da kültürün bir yerden alınıp bir yere götürülmesi ve yok edilmesini. Kaç kişi yolarda öldürülmüştür, kaç kişi gitmesi gereken yere gitmiştir, önemi yoktur. Çünkü dönüşü olmayan bir yola girilmiştir.

Bu dönüşü olmayan yol günümüze kadar üstü toprakla örtülmeye çalışılmış olmasına rağmen alttan alta dumanlar çıkmaya devam etmiştir, köz sönmemiştir.

Yakın tarihimiz ile yüzleşemediğimiz içinde kendisi dünyaya hiçbir şekilde doğru anlatamamış bir cumhuriyet rejimi ile karşı karşıya kalmış durumdayız. Eğer bu durum ile yüzleşilmiş olunsaydı, ne Çorum, ne Maraş, ne de Sivas olayları yaşanmazdı. 12 Eylül gibi bir olay ile karşılaşmamız gerekmeyebilirdi.

Demokrasimiz gediklidir ve eksikliğini her gün hissettirmektedir. Her şeyi zorla bastırma ve saklama huyumuz devam etmektedir.

Bu katliam ve soykırım olarak adlandırılan olayların yıl dönümlerinde ise dünyanın birçok bölgesinde gösteriler devam etmekte ve taraf olanlar karşılıklı olarak birbirlerine karşı düşmanca duygular geliştirilmeye çalışılmaktadır. Halen bir arada yaşayan ve yaşamak zorunda olanları zor durumda bırakan bu durum üstünden maalesef ekonomik ve siyasi gelir elde eden bir kesimde oluşmuş olmaktadır. Bu kesim tarafından var olan durumlarının bozulmaması için her türlü özveriyi göstermekten de geri durmuyorlar!

1 dünya savaşı, ülkemizin yeniden yapılandırılması ve yeniden düzenlenmesi için önemli bir kavşaktır. Bu kavşak halan gerçek boyutları ile tartışılmamakta, belirli bir olay büyüteç altına alınarak bir bütün gözden kaçırılmaktadır.

“Talat Pasa Kabinesi Ekim ayında istifa etti. İttihat ve Terakkinin on yıllık iktidarı böylece sona erdi. Yeni kabineyi İzzet Paşa kurdu.” Yeni kabinenin kurulması ve yeni cumhuriyete giden yolunda açılmasına sebep olmuştur. Talat paşa on yıllık iktidarında yaptıkları ile ortadadır. Yeni cumhuriyeti kuranlar ise İttihat ve Terakki partisinin üyeleridir. Parti programında neler varsa hayata geçirilmiş ve yerim kalan program yeni cumhuriyet’te uygulanmıştır. Üstü kapatılmaya çalışılan gerçekler ortaya gün geçtikçe daha da ortaya serilmekte, zorla bastırılan duygular ve düşünceler daha rahat koşullarda seslendirilmeye başlanmıştır. Birinci paylaşım savaşı dünyada birçok yeni ulus devletleri yaratırken, birçok katliamı ve soykırımı da içinde barındırmaktadır. Ulus devlet adı üstünde, homojen bir toplum yaratmak zorundadır. Sermeye birikimi için kapitalizm ulus devlete başlangıçta ihtiyaç duymuştur. Günümüzde bu ihtiyaç yerini başka öncelikler almıştır. Ulus devletlerin tarihi içinde iki büyük dünya savaşı yaşanmıştır. Bu savaşlarda birçok insan neden öldüğünü bilmeden ölmüş, sakat kalmış ve sürgün yaşamıştır. Bir daha bu gibi olayların ortaya çıkmaması için tarih bilincimizi artırmamız ve yenidünyanın nüvelerini şimdiden içimizde yaşatmalıyız.

Bir savaş ve sonunda elimize kalan istatistiklerdir.

Ülke Kayıplar Ölü Yaralı
Rusya 6.650.000 1.700.000 5.950.000
Almanya 5.989.758 2.037.700 4.216.058
Fransa 5.623.800 1.357.800 4.266.000
Avusturya-Macaristan 4.820.000 1.200.000 3.620.000
Britanya* 2.998.583 908,371 2.090.300
İtalya 1.597.000 650,000 1
Sırbistan 1.178.148 450,000 728,148
Osmanlı İmparatorluğu 725,000 325,000 400,000
Romanya 455,706 335,706 120,000
Amerika Birleşik Devletleri 360,300 126,000 234,300
Bulgaristan 239,890 87,500 152,390
Kanada* 239,605 66,655 172,950
Avustralya* 218,501 59,330 159,171
Karadağ 60,000 50,000 10,000
Belçika 58,402 13,716 44,686
Yunanistan 26,000 5,000 21,000
Portekiz 20,973 7,222 13,751
Newfoundland** 3,565 1,251 2,314
Japonya 1,207 300 907
Toplam 31.266.438 9.381.551 23.148.975

* Kanada, Avustralya ve Hindistan kayıpları dahil.
** Newfoundland şimdi Kanada'nın parçası.

07.03.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: