12 Ocak 2008 Cumartesi

Bir haber üzerine…

Baba kızı ile evlenmiş dedim ya hemen bizde de var yazıları aldım. Meğer bizim ülkemizde de baba kız evleniyormuş.

Ben genelde olduğu gibi her türlü olumsuzluğu kendi dışımızda arayanlardanım. Aklımın almayacağı olayları duyduğumda yadırgarım hatta kınarım. Fakat bizim toplumumuzun görünmeyen yüzünü kaldırdığımızda ne gibi çarpık ilişkilerin olduğunu görebiliriz.

Kendi çocuğu ile evlenme ülkemizde olduğuna ihtimal vermiyordum, fakat meğer varmış. Yaşanmış örnekleri ülke toprakları üzerinde varmış. Bizdeki baba acaba kendisini nasıl savunuyor?

“Hayat evine gideceğime kızımla yaparım!”

Bu ses kulağımda çınlar oldu, hayırlısı diyelim.

Çocukların evlendirilmesi, töre gereği kardeşlerin değiş tokuş olması. Yaşlı adamların karılarının üzerine kuma alması. Zenginlerin metres tutması ve sevgilileri ile birlikte evlerini satmaları. Bunları duydum. Bunları haber olarak okudum, fakat ilk defa baba kızı ile evlendiğini duydum, okudum.

Arkadaşının kızı ile evlenen, çocuk ile evlenip, sonra onun memelerinin çıkmasını bekleyen erkekler. Bütün bunlar bu topraklarda yaşandı. Çocuk yaşta evlenip, çocukları ile büyüyen anneler ve babalar. Para ile saadet arayanların günümüzde sınırlar ötesi eğlence merkezlerinin ziyaretleri. Hayat kadınlarının da bulunduğu mekanlarda erkeklerin yaşlarının büyük olması ve yaşlı erkeklerin küçük kızlar ile olmak için parayı saçtığını duydum, filmlerde izledim.

Aile içi cinsel tacizler araştırmalarda pek gözükmez, fakat travma yaşayan çocukların varlığı yadsınamaz. Toplumumuz da kirli, fakat biz kirli tarafını pek görmek istemez, dışarıda yaşananları ayıplarız, kınarız hatta eleştiririz, fakat kendimizin yaşadığı topluma pek bakmayız.

Düşünebiliyor musunuz, kırk küsur yaşında aksakallı birinin oyun oynayan çocuk ile evlenmesini. Çocuğu arkadaşlarından alıp, kendi yatak odana bir cinsel obje gibi kapatman, hayattan o çocuğu koparıp, kocasının zevki içi hizmette bulunan bir canlıya dönüştürmen. Çocuk yaşta evlendiği içinde elbette okuyamaz kız çocuğu.

Bu yukarıda saydıklarım analı babalı çocuklar, peki anasını babasını kaybedenler? Kasabanın bütün esnafının ve gençlerinin ortak malı olan çocuklar. Bu çocuk erkek kız fark etmediğini okuduğum gazetelerden biliyorum.

Bütün bunların ışığı altında acaba bu tip davranışlar son zamanlarda mı ortaya çıktı, yoksa ne zamandan beri bu ilişkiler vardı? İlkel toplumdan alınmış gelenekler ve davranışlar toplumumuzun içinde ne kadar hala etkinliğini sürdürmektedir? Bizim davranışlarımızın ve düşünce yapımızın kaçta kaçı ilkel çağdan gelen mirastır?

Toplumuzun iç dinamiklerinin ne kadarını görebiliyoruz, bu toplum içinde yaşanan dramların kaçta kaçından haberimiz var, kaç çocuk veya birey travmalar içinde yaşamaktadır. Toplumsal cinayetler yanında bireysel cinayetlerin altında acaba bu tip davranış bozluklarının etkisi nedir? Yapılmış bir araştırma var mıdır?
21.11.2007

Hiç yorum yok: