8 Ocak 2008 Salı

Bir hastane gözlemlerim III

Bugün (9.10.2006) hastaneden geldim, orada kaldığım süre içinde birbirinden farklı ve hüzün dolu öyküler dinledim. Başarılı doktorlarımız var, fakat başarısız o kadar da doktorumuz var, belki daha fazla başarısız doktorumuz var.

Verilmemesi gereken ilacı veren. Yanlış teşhis koyup, yanlış tedavi eden. Bilerek ya da bilmeyerek yanlış firmanın ilacını yazan

İlaç firmalarından aldığı eşantiyon uğruna, hasta çıkaran ve o hastalara uyguladığı tedavide o firmanın ilaçlarını kullanan. Hadi doktorlar yapar diyelim de, bir de doktorlarla ortak çalışan eczanelerin cirosunu artıran uygulamalar

Sağlık karmaşık bir sektör olmuş ve orada yürütülen kirli ilişkiler genel sağlık çalışanları da karalamaya devam ediyor. Pislik her yere bulaşırken, ondan kurtulmak için stabilize yaşam yoktur. O sektör içinde çalışanlar bir şekilde bulaşıyor.

Özel sektöre geçip, iş daha resmi olarak ticari yapanlar ayıplanmıyor, çünkü devlet hastanelerinde ya da üniversite hastanelerinde ücretler özelden pek aşağı değil. Özel sektör adı üzerinde hastasının üzerinden para kazanır ve hastalığı elinden geldiğince uzatarak para kazanma birinci sırada gelebilir, bunu liberal düşünce içinde normal karşılanabilinir. Araştırma hastanelerinde ise doğal olarak hastanın tedavisi uzar, çünkü araştırma yapılır. Fakat araştırma hastaneleri bugüne kadar evrensel olarak ne gibi katkı sunduğu ise muğlaktır. Çünkü araştırma hastanelerinde araştırma ve geliştirme bölümü olup olmadığını dahi bilmiyorum.

Bugün hastanede birbirinden acıklı bir çok hikaye dinledim, ne yazık ki başarılı doktorlarımız bu yanlış tedavilerin arasında gerektiği kadar ilgi uyandırmıyor. İlgi uyandırılanlar ise o ilgiyi hemen paraya döndürmeyi başarıyor

Bir hastane büyük bir işletme gibi çalışıyor. Bant sistemi gibi hastalar bir bantta oturtulmuş gibi sandalyede sıralarını bekliyor, sırası gelen çok kısa sürede tedavi görüp dışarıya elinde bir reçete ile çıkıyor

Hastanelerde önemli olan hasta değil de, vereceği para gibi bir hisse kapıldım. Her gelen hasta önce kayıt ve oraya bırakılan para ile değerlendiriliyor. Elinde makbuzun yoksa doktorun yanına dahi giremezsin Her şey hasta için değil, her şey döner sermayenin dönebilmesi için akan para

Sağlık sektörü gerçekten sağlıklı bir şekilde yeniden ve baştan aşağıya planlanmalı ve insanı ve de bireyi merkezine alan bir yapılanmaya gitmelidir. Aksi halde yanlış tedavi ile iyileşeceğine daha ağır hastalıklara kapılan bireyler çoğalmaya devam edecektir. Büyük ilaç sektörleri kendi depolarını boşaltabilmek için her türlü promosyondan kaçmıyor, o da sağlık sektörünün daha da kirlenmesine sebep olmaya devam ediyor ve edecektir. Kar amaçlı ilaç sanayisi, kendisi gibi karı gözeten döner işletmeleri istediği gibi biçimlendirebilmektedir. Çünkü parayı öncelik alan başka şeyi gözü görmez

Annemi sabah erkenden hastaneye götürdüm. Orada refakatçi olarak kardeşim kalıyor. O ve annem bugün anju olacağı ümit ederek beklemeye başladılar. Ben aşağıda arabada bekledim. Yukarıya kadınlar bölümüne erkekleri almıyorlar. Neyse ben aşağıda beklerim sorun değil.

İşte bir kaç tetkik yapıldı, kan alındı vs. sonuçta beyim MR'i çekilmesi gerekliymiş tekrardan. anju öncesi olurmuş.

Hadi dedik o da tamam, annem ve kardeşim saatlerce beklediler. Tam anneme sıra geldiğinde MR makinesi bozulmuş. MR olmadan ameliyat olmayacağını söyleyerek hemen yatağını boşaltmasını istemişler. Ben de gidip hemen aldım. Oradan telefon gelecek ve annem yeniden MR için gidecek ve aynı gün anju olacak.

Kader sürün dedi ya, sürünüyoruz...

Bugünkü gelişmeler bu şekilde, annem yeniden evde. morali iyi, sağlığı da yerinde..

İki gün sonra aradılar, arar aramaz biz yollara düştük. Oraya vardık sırayı kaybettiniz, MR çekilen yerden haber gelir gelmez alacağız dediler. Beklemeye başladık. Bekledik. Bekledik... ve bekledik. Saatler akşama doğru yanaştı ve artık benim sinirlerim oynamaya başladı. Tamam dedim, gidip prof. ile konuşalım. Annem ve kardeşim gitti, adam bu sefer söz verdi, ‘yarın bizzat ilgileneceğim ve MR ihtiyaç olamadan anju olacaksın.’

Söze inanılır mı? Ben artık söze inanmıyorum, inancımı yitirdim.

Yarın olunca sabah erkenden yola çıkacağız. Söz mü geçerli, yoksa başka şeyler mi? Neden bekliyoruz, döner sermaye içinde acaba başka şeyler mi dönüyor?

9.10.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: