12 Ocak 2008 Cumartesi

Bir öğrenciden mektup…

Bir öğrenciden mektup…

“Ben Muğla Üniversitesi'nde öğrenim görmekteyim. Muğla Üniversitesinde uygulamaya geçen, okulun panolarına dahi asılan "kimliğine bandrol yapıştırılmamış hiç bir öğrenci okula alınmayacak" ifadesi.

Yukarıdaki ifade okula kayıt için 260 YTL ödeyen birisi olarak canımı acıtmaktadır. Yüzlerce öğrenci yüzlerce lirayı devletimize verdiğimiz yetmiyormuş gibi bir de okula ayakbastı parası bir nevi kampusun havasını solumak için bağış adı altında zorunlu para ödemek zorunda kalıyoruz. Arasının öğrencileri 10 YTL, yeni kayıt yaptıranlar 20 YTL ödemek zorunda eğer okula girmek istiyorsa. Rektörlüğün şu ana kadar üniversiteye yeni kayıt yaptıran 5 bin 533 öğrenciden 105 bin 140 YTL, eğitime devam eden 20 bin 518 öğrenciden ise 205 bin 320 YTL para topladığı öğrenildi.

Eğitim almayı istemek benim vatandaş olarak en doğal hakkımdır, bunun için gereken yükümlülüklerimi ( sınavlar, harçlar..) yerine getiririm ve nihayetinde devlet benim eğitim almamı sağlayacak koşulları yerine getirir. Sosyal devlet anlayışı içinde bu vardır.

Harçlar ödenmediği zaman, öğrencinin eğitim hakkından mahrum bırakılması, eğitim hakkının engellenmesi ne derece sosyal devlet anlayışı ile bağdaşıyor?

Eğitim sürecinde öğrencilerden istenen zorunlu paraların alınmamasını istiyoruz. “

Bana gelen bir mailde yukarıdakiler yazılıydı. Okul dönemi yeniden başladı ve okulları birer ticari kuruluş gibi gören zihniyette iş başı yapmış durumdadır. YÖK okulların bilimsel çalışmasını değil, ticari bir kurum gibi çalışması için kararlar alan yönetimi ödüllendirmektedir, çünkü devlet okulları özel okullar gibi öğrenciyi sadece para olarak görmeye devam etmektedir. Sosyal devlet içinde hiçbir öğrenci okul için müşteri değildir, eğer müşteri olarak görülüyorsa, orada eğitim yoktur.

Okullarımızdan çıkan nitelikli kalifiye elemanlarımızın %59’u yurt dışına gidiyormuş! Neden, çünkü o öğrenci para için meslek yapmaktadır, kariyer için yapmaktadır. Bilim için değil, yurt sevgisi içinde değildir. Eğitim veren kuruluş öğrenciyi müşteri olarak görürse, öğrenci de mezun olur olmaz daha çok para kazanabileceği yerlere göz diker! İmkanı olan gider, olmayan ise bir devlet kurumunda ya da özel kuruluşta para karşılığı çalışmaya devam eder! İş bulamayanlar ise, çoğunluk diplomalı olanlar gibi, baba ekmeğini yemeğe devam ederler ya da kendi alanı dışında nerede iş bulduysa orada yaşamaını kazanmaya çalışır. Çünkü, üniversite mezunu kalifiye birer işçi gibi yetiştirilmiştir.

Ülkemizde ne yazık ki üniversiteler meslek eğitimi verdiği için ben kalifiye işçi olarak adlandırdım. Üniversiteler kalifiye elemanı değil, bilim adamı yetiştirmelidir! Öğrencisini müşteri olarak değil, bilim insanı olmaya aday kişiler olarak görmelidir.

20.10.2007

Hiç yorum yok: