8 Ocak 2008 Salı

Bu haberi hiç yorumsuz veriyorum, artık yorumu siz yapın!..

Gazetelerden…

Dün gazeteleri şöyle bir taradım, ne gibi haberler var gündemimizde diye. Gündem dediysem yanılmayın, Türkiye’deki gündemden bahsediyorum. Yaşadığım ülkenin gündeminde daha başka sorunlar var.
Taradığım değişik gazetelerde birbirinin aynı haberlerinde olduğunu gördüm. Yazarı aynı haber, fakat değişik gazetelerde yayınlanmış. Kelimesine dahi dokunulmadan alınmış. Demek gazeteler artık kendi politikalarını köşe yazarlarına bırakmış, haberlerin politikasını da haber ajanslarına. Haber ajanslarından süzülerek gelen haber, ajansların vermek istediği mesaja göre yayınlanıyor.
Haberde objektiflik olur mu, diye sorabilirsiniz. Hayır, haber objektif olmaz. Haber kaynağı ve haberi yazan kişi kendi tercihlerini habere yansıtır.
Bende gazeteleri tararken ne gibi haberler ile karşılaştım ve kendi yorumlarımı kısa kısa belirteyim!
Bu yorumların bazıları haberin çıktığı gazetenin okuyucu yorumları bölümünde yazmışımdır. Bazıları yayınlanıyor, bazıları ise nedeni bilmediğim sebeplerden dolayı yayınlanmıyor.

*****

Erbakan’ın yasası yeniden olduğu gibi meclisten geçirilip sezere gönderilecekmiş!

Müslüman dediğin paraları buharlaştırmak, sonra da o buharlaşan paralar ile sevap işlemek olarak algılanmaya başlandı! Yeni kapkaç türü ortaya çıktı, önce buharlaştır, sonra hacca git! Günahların af olur, ya bi şey değil, hac parası ve iktidara gitmek için hülle parasıydı uçan para! Yani sevap sevap! bu suçu işleyenleri de af etmek sevapların en büyüğü!

*****
İstanbul Tabip Odası’nın seçimleri yaklaşırken, AKP’ye yakın Hekim Hakları Derneği, adaylarına oy verecek hekimlerin peşine düştü. bir ilaç firması " mümessillerimizin 100 milyona kadar ufak tefek, yanlış anlaşılmaya yol açmayacak hediyeler vermeye yetkisi var." dedi!..

Bu habere ne yorum yapılır, ülkemizde seçimlerin nasıl yapıldığını nasıl güzel açıklıyor. Kimlerin iktidara nasıl taşındığını sponsorluk işi ile açıklanmaya başlandı!

******

Frank J. Gaffney Jr. tarafından kaleme alınan yazıda, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile müzakerelere başlamasına izin verilmesinin altında yatan gerçek olduğu belirtilen yazıda, AB sürecinin Erdoğan tarafından "orduyu şah mata getirmek için başarılı bir şekilde kullanıldığı" ifade edildi. Yazıda, "Böylece Erdoğan’ın ülkedeki laik kurum ve geleneklere karşı giriştiği İslamofaşist darbe isteğinin karşısındaki ordunun, Türkiye’yi ’Avrupa’nın dışında tutmakla’ suçlanabildiği" ifadeleri yer aldı.

ABD’nin iktidara getirdiğini yine ABD götürecek! Görünün köy kılavuz istemiyor, biz ise hala seyirci olarak olayları izlemekle yetiniyoruz! Bizden daha iyi seyirci hangi ülkede bulunur? Fakat biz izleyiciler çekeriz tüm acıyı, oyuncular yine rollerini değiştirip sahnede kalmaya devam ederler!

*****

— Cumhurbaşkanı’ndan bir talebiniz oldu mu?

— Hayır. Cumhurbaşkanı’ndan bir talepte bulunamam. Biz onun astıyız.

— Başbakan’dan talebiniz oldu mu?

— No Comment (Yorum yok).
...
Sizden sert muhtıra bekleniyordu. Ama hiç açıklama yapmadınız.

—Elini sallayarak) İlla pat küt yapmak mı lazım. Türkiye birinci sınıf bir devlettir. Bütün kurumlar birinci sınıf gibi oynamalıdır. Biz de oynuyoruz. Masaya beynimizi, aklımızı, ışığımızı koyarız. Yumruk değil, beynimizi koyarız.
Nur BATUR, Hürriyet Gazetesi, 14 Mart 2006

Genelkurmay başkanı başbakanı altı olarak görüyor, gerekli uyarıları sözlü olarak yapıyor. artık beyinlerini ortaya koyuyorlar, bi de Türkiye ekonomisinin % 35 ini kontrol eden sermayelerini!..
Orduyu sadece askeri bir unsur olarak görmememiz gerektiğini en iyi bu sohbet ortaya koyuyor. Eskisi gibi kışladan çıkıp ülke yönetimine el konulmayacağını açıkça belirtiyorlar.
****

Devletin elindeki adamÖcalan, İmralı'ya girdikten sonra görüşleri değişti, artık "Dönemini kapattı" diye mi düşünüyorsunuz?- Devletin elindeki bir adamdır. Devletin denetimi altındadır.

Rahat konuşamıyor mu?- Çok konuşuyor da işte konuştuğu zaman ancak devleti konuşabilir. Çünkü devletin denetimi altındadır. Bunu kendimden biliyorum, 1985'te cezaevinden bir arkadaşıma mektup yazmıştım. Kürt sorunu konusunda. O mektubu bana iade ettiler ve dediler ki, "Sen cezaevinde de suç işliyorsun. Disiplin kovuşturması açacağız". Böyle bir durum, işte çok masum bir şey söylüyorsunuz, Kürtler diye... Ama Öcalan, örneğin "Savaş ilan ediyor!" Devlet adım atmadı diyor, "Tekrar silaha başvurun." Bu kadar denetim altında bunu nasıl söyleyebilir? Demek ki, devletin de böyle bir istemi var.
SOHBET ODASI, DERYA SAZAK. İsmail Beşlikçi ile sohbet, Milliyet gazetesi

Bu haberi hiç yorumsuz veriyorum, artık yorumu siz yapın!..
Yorum yapılacak bi haber olarak ta görmüyorum.
15.03.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: