7 Ocak 2008 Pazartesi

dağlardaydım dün...

dağlardaydım dün. gökyüzünde yağmur bulutları asılıydı, sabah biraz soğukça bir gündü izmir'de. cep telefonun sesi ile uyandım. kahvaltı dahi yapmadan yollara çıktım. tam zamanında varabilmek için narlıdere'den konak'a hızlı bir şekilde vardım.
konak çevresinde park yeri aradıktan ve bulduktan sonra buluşma noktasına tam zamanında vardım. beni davet eden ve zirve dağcılık kulübü yöneticisi hafize yiğit ile merhabalaştıktan sonra yerime geçtim. artık dağa çıkmaya hazırdım.
gideceğimiz yön yeni foça ilçesine bağlı bir dağ seçilmişti. uzun zaman spor yapmayan biri için dik yamaçlarda yürümek biraz itici geldiğini söyleyebilirim.
amaçlanan yere dört dolmuş vardık. kısa bir konuşma ve uyarılar sonucunda yürüyüşümüze zeytin ağaçlarının altından başladık. yeşilin dansı vardı yeryüzünde. güneş yakıcı olmasa da gökyüzündeydi. sabahki yağmur bulutları yerini hafif bir esintiye bırakmıştı. grubun en arkasından gidiyordum, bol bol resim çekmek ve bir de hareketsizliğin getirmiş olduğu herhangi bir yorgunluğa yer vermemek için kaslarımı ve nefesimi ekonomik kullanmak için!
en arkadan gidene artçı deniyormuş, bu şekilde öğrenmiş oldum.
arkada giden grup olarak yanımızda çocukların olması yadırgatmaz sanırım.
yürüyüşe her yaş grubundan insan katılmıştı.
her biri uzun zamandır yürüyüş yaptığından rahattılar. çocuklar oynayarak ve bir oyun yeri havasında yürüyüşlerine katılıyorlardı. doğaya ait olan o en güzel seslerini çıkarıyorlardı. çocuk sesleri doğanın bir parçasıdır.
benim için zorlayıcı olmayan bir tırmanış ile dağın doruğuna tam varmasakta belli bir yerinden sonra aşağıya doğru kocabeyli köyüne doğru yürüyüşe geçmeden kısa bir mola verildi. bu mola yeri çöpten geçilmiyordu. meğerse askeriyede eğitim amacıyla bu dağlarda yürüyüş yapıyormuş ve onların bıraktığı çöp yığını ile karşılaşmışız. oraya daha önce gelenlerin yalancısıyım vallahi!..
kısa bir mola sonrası çıkış kadar rahat bir şekilde aşağıya doğru grup halinde yürümeye başladık. her yol kendine ait arkadaşlıklarını yaratır.
belli bir ritim ile köye ulaştık. köy eski bir rum köyünü çağrıştırıyor. taş yapıların olduğu bir yer. turistlere hizmet veren bir görünümü kazanmış. belediye iyi bir bakım yapmış, keşke yollarınıda daha otantik halde gösteren taşlardan döşemiş olsaydı. ama köyü çamurdan kurtardığı kesin!
arkadaş kafede yeni arkadaşlıklar kazanılır diyerek arkadaş kafede dürüm yedik, ayranımızı içtik. sonra foçaya gelinirde denize gidilmez mi diyerek doğru deniz'e doğru sanki uçtuk!
hava yazın son günlerini yaşıyordu, sahil sohbeti dağ sohbetinden daha sıcaktı! demek ki sohbetin sıcaklığını da bulunduğun ortam belirliyor!..
akdenizliler sıcak kanlıdır demeleri sahilde yaşamış olmalarından kaynaklanıyor!
sahil kenarında palmiye ağaçları parçacıkları ile pişirilen tavada yumurta hiç yediniz mi?
bir de o ateşte pişen sıcak su eşliğinde çay ve kahve?
üstüne üstlük bir de sohbet!
benim dünkü gezi anılarım bu şekilde, darısı başınıza diyeyim..
sevgiyle kalın..

10.10.2005
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: