10 Ocak 2008 Perşembe

Dershane binalarına bakarken…

Dershane binalarına bakarken…

İSMAİL CEM ÖZKAN - Bugün şehre indim, etrafıma baktım. Her tarafta dershane binaları! Okuldan daha çok ve daha büyük binalara yerleşmiş hazırlık kursları!

Devlet okullarında okuyan öğrenci sayısı mı, dershanelere giden öğrenci sayısı mı fazla?

Üniversiteye hazırlık, açık öğretim, kamuya yerleşim sınavları, aklınıza ne gelirse onun kursu veriliyor. Üniversiteye giremeyenler için yetenek sınavlarına hazırlık kurslar, yaşam kurs olmuş! O kurslardan para kazananlar…

Bir devlet düşünün, okulları var, liseler klasik anlamında işlevi üniversiteye öğrenciyi hazırlamaktır. Meslek liseleri meslek öğretir, klasik liseler ise öğrenciyi üniversite kapısından sokmak! Şimdi ki işlevi kaldırımlara hazırlık yapıyor! Çünkü liseler üniversiteye öğrenciyi hazırlamıyor, sadece diploma veriyor!

O diploma olmadan da öğrenci üniversiteye gidemiyor, o yüzden göstermelik olarak öğrenciler liselere gidiyor, üniversiteye girebilmek içinde parası karşılığında dershanelere, özel derslere… Bu göstermelik durumdan kurtulma zamanı gelmedi mi?

Devlet okulları yönetim olarak Milli Eğitim Bakanlığına ait. Öyle bir bakanlık düşünün, lise eğitimi içinde hangi derslerin okutulacağına karar veriyor. Ama bu okutulan dersler üniversite sınavında işe yaramıyor, çünkü ÖSYM bu müfredata uygun soru sormuyor! Bu durumda öğrenci zorunlu olarak özel dershanelere gidiyor! Şimdi buradaki durumdan şu sonucu çıkarıyoruz, ÖSYM bakanlığı ciddiye almıyor, kendisine uygun sorular soruyor, nedense bu sorular dershanelerin müfredatına uygun oluyor!

Bir sektör oluşmuş durumda, bu sektör birbirini besliyor. İşsiz ve üniversitede okumaya aday milyonlarca insan kapılarda beş parasız ve gelecek hayalsiz bırakılıyor. Aileler çocukları için çırpınırken çaresiz kalıyorlar. Öyle bir sistem yaratılıyor ki, liseler sadece göstermelik diploma veren yer konuma dönüşüyor, üniversiteye hazırlık yapan yerler ise dershaneler oluyor. Bu büyük çelişki yıllar yılı ülkemizde YÖK kurumu bilgisi dahilinde oluyor. Bu sistemden kimler paralandı, büyüdü? Kimler büyük şubeleri olan tekeller oluşturdu? Dershanelerin sahipleri kimlerdir?

Basınımızın sahipleri basın dışındadır, dershanelerin sahiplerinin kaçı eğitimin içindedir? Birer para getiren yerler olarak düşünüldüğünde, öğrenci orada eğitilen değil, para getiren bir metaya dönüşmüş oluyor. Bu maddeci ilişki içinde çocuk nasıl biçimleniyor?

Çocuk bu maddeci ilişki içinde bir meta olduğu bilincinde ve kendisince sessiz isyan halindedir. Uyuşturucu kullanımı bu kadar artmasında acaba yukarıda adlarını andığım kurumlar ne kadar suçlu? Kayıp kuşakların esas suçlusu, bu sistemi ülkemize uygulayanlardır. YÖK gençliği ve bilimi yok eden bir kurum olma özelliğini korumaktadır, onu ise günlük yaşantımıza getiren ise beş general ve onun yağdanlık takımıdır.

Gençliğe sahip çıkılması isteniyorsa, kayıp kuşak olmaktan çıkarılması düşünülüyorsa eğer oluşmuş bu ÖSYM ve Dershane ilişkisi koparılmalıdır. Liseler gerçek işlevlerine dönmelidir, göstermelik durumdan kurtularak gerçek eğitim yuvaları olmalıdır, çünkü günümüzde liseler uyuşturucunun yaygınlaşması için birer araç konuma dönmüş durumdadır. Uyuşturucunun olduğu yerde, her şey olur! Çete ve kadın - erkek ticareti sıradanlaşır! Çocukların gelecekleri bu çarkın yıkılmasından geçiyor!


31 Tem. 07

Hiç yorum yok: