9 Ocak 2008 Çarşamba

Eğitimde döner sermaye…

Döner sermaye döne döne bütün alanlara yayıldığını bana gelen maillerden öğreniyorum. Eğitim alanında da bir döner sermaye var ki, akıllara durgunluk verecek düzeye kadar gelişmiş!

Büyük şehirlerde çalışma dünyasına kadınlarında zorunlu katılımı ile birlikte bu döner sermayesi büyük bir ivme kazanmış durumda. Bir de sosyal olarak çekirdek aile yapısına doğru hızlı bir şekilde yönlendiğimizden çocuklara da bakacak kimse olmayınca, çocuklara neler oldu, neler?

Okul saatleri çalışma dünyasında çalışanlar için uyumsuzluk gözle görünür biçimde. Çocuklarına o saatte ulaşamayan veli ne yapacak? Çocuğuna öyle bir uğraş bulmalı ki, onu okuldan ya da başka bir yerden mesai bitiminde alsın! Etüt adı verilen ihtiyaç genelde bu sebepten ortaya çıktığını düşünüyorum!

Etüde giden çocuk aslında etüde ihtiyaç duyup duymadığı önemli değildir, orada zamanını geçirmesi daha öne çıkıyor, bu bakış açısında. Şimdi bir de madalyonun öteki tarafına doğru dönüp bakalım. Neler görülüyor? Eğitim dünyamız büyük bir gerilime gösteriyor. Eğitim kurumlarımızın biricik öğretim elemanları kendi alanlarında pedagojik olarak eğitimlerinin de tam olup olmadığı konusunda kafamda sorular var. Fakat eğitimi tam da olsa bir öğretmen, elindeki programa göre davrandığında başarısız olması normal karşılanabilinir. Ders kitaplarında ve yöntemindeki yetersizlikleri görmek için eğitmen olmaya gerek yok, eğitilmiş çocuklara bakmak yeterli bence!

Okullar ilk sınıftan başlayarak öğrenciler hep dışarıdan destek alacak şekilde yönlendiriliyorlar. Okuma yazmaya başlayan çocuk bile dışarıda ders yardımı alma ihtiyacı duymakta. Güzel yazı konusunda nedense yeteriz durumdalar! Yardıma ihtiyaç durumda yetiştirilen çocuklar elbette yardım almalı! Onun için etüt adı adlında okul saati dışında yardım kursları düzenlenmekte ve okulda verilen ödevler bu saatte eve ödev bırakmayacak şekilde bitirilir. Eve yorgun gelen ebeveynlerine bir de ders yardımı gibi gereksiz ayrıntıdan kurtarılıyor! Bu şekilde çocuklar ailelerine yabancılaşıyor! Çünkü anlatacak pek bir şey kalmıyor, ödevler ve sorunlar etüt saatleri içinde çözülmüş oluyor! Daha sonra daha başka ve büyük sorunlara da davetiye çıkarıyor ama onu okul bahçesi önünde satış yapanlara yükleriz ve olur biter!

Peki, bu dershane ve özel etüt adı altında yapılan ders yardımlarına destek veren okullar bu işten para kazanıyor mu? Kısaca onlarında döner sermayeleri var mı? Hastanelerde açık bir döner sermaye olmasına rağmen, eğitim alanında bu kadar açık değil. Daha dolambaçlı bir şekilde olduğunu öğrendim!

“Öğrenciler ve veliler öğretmenin yönlendirdiği özel etüde gönderiyor. Okulunda kurs verecek yer bulamazsa yarım gün devlette çalışan öğretmen, öğleden sonra da günde 2 saat, en az 10 öğrenci bulması şartıyla, aylık öğrenci başı 300 YTL den anlaşıyor ve özel de öğrenci başı 1/3’ni öğretmen, kalanı da işletme sahibi alıyor. Devlet okullarında ise, 2 saatlik fazla çalışmaya karşın aldığı pay öğretmen için güzel bir ek gelir oluveriyor. “

Öğretmen arkadaşım döner sermaye içinde neler döndüğünü kısaca bu şekilde belirtti. Şimdi biz biraz daha geniş düşünelim, öğretmen önerdiği kursa öğrenci gitmediği zaman başına ne gelebilir? Dershanede öğrendiklerini okulda soru soran öğretmen yok mudur? Bir özendirme ve korkutma alttan alta öğrenciye verilmiyor mu? Eğitim sistemimizde sınavlar her an çocuğun önüne dikilen en büyük engel. Engelleri teker teker aşmak zorundadır. Her sınav öncesi öğrenci veliler ve öğretmenlerin desteği ile dershanelere gönderilir. Çünkü eğitim sistemimiz içindeki çocuğun öğrendiği yerden sorular gelmez! Sorular dershanelerdeki eğitime göre verilir! Çocuğun geleceğini belirleyecek sınavlar artık özel işletmelerin eğitimi baz alınarak yapılıyor! Bu durumda aileler her türlü özveriyi göstererek çocukları için en iyisini yapmak düşer! Bu durum döner sermayenin işlemesi için kaçınılmaz bir fırsattır. Ve gerekli olduğuna karar verilir.

Döne döne insanlar döner sermayenin kolları arasında bulur kendisini. Bir girdabın içine giren, çıkmasının o kadar da kolay olmadığının farkına varamaz!

21 Ekim 2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: