8 Ocak 2008 Salı

Fıkra

Fıkra

“Genç kız annesine sorar:-Anne aşk nasıl bir şey?-Aşk mı? Şey... Aşk söyle bir şeydir kızım, hani mesela çok zengin ve yakışıklı bir adama rastlarsın, seni Venedik'e götürür, mehtapta gondolla gezersiniz, sonra San Marco meydanında güzel bir restoranda harika bir yemek yersiniz, müzik falan ve arkasından en lüks bir otelde sana şahane bir gece yaşatır. Sonra da, ne bileyim iste, sana güzel bir araba alır, bir daire alır, ya da deniz kıyısında sana bir villa satın alır, elmas gerdanlıklar, altın yüzükler hediye eder, mutluluktan uçarsın adeta, iste aşk böyle bir şeydir kızım..-Ama anne, peki o heyecanlar, güzel duygular, kalbin küt çarpması, ilk buluşma, ilk öpücük.... Bunlar yok mu?-Ha onlar mı? Kızım onlar bedava hatun götürsünler diye komünistlerin uydurmaları, yok öyle bir şey.”

Bakın görüyor musunuz, ne biçim fıkralar anlatılıyor, bizim zamanımızda bu tip uydurmalar olmazdı, fakat bakıyorum bitmiş olduğu iddia edilen bir ideolojiyi karalamak için fıkralar üretilemeye devam ediliyor, bu suretle bu sistemden şikayetçi olan kesimi güya kendilerince engelleyecekler! Görüyorsunuz değil mi, bu fıkrada anlatılan zenginlik ve hayal şu anda kulaktan kulağa, tv ekranlarından, okullara yayılan bir hayali anlatmıyor mu? Lüks içinde gezeceksin, her şeyin sahibi olacaksın, sana hizmet için birileri her zaman bulunacak! Peki bir gün kendisi bir başkasının yanında çalışan olduğunda ne yapacak? İlk fırsatta sınıf atlamak için güzelliğini kullanacak, daha da güzel olmak için kazandığı tüm parayı estetiğe yatıracak! Sonuçta çalıştığı yerde kendisine göre daha üst konumda birinin metresi olacak, hiçbir zaman first olamayacak!

Hayal kırıklıkları, bir gün kaldığı yerin ya çatı katında ya da bodrumunda bir yere asılan ip bekleyecek! İnsanlığın yok oluşudur. Bir an önce lüks yaşama kavuşma hırsı ve dünyanın ilgisini çekmek! Düşünelim bir kez, bu ülkede çok popüler olan biri Amerika’ya ya da Avrupa’ya gitsin? Ne düşünecek, ne hissedecek? Kimse dönüp bakmayacak, kendi ülkesinden gelen biri aaa diye bağırmadığı sürece! Sıradan biri, ilgilenilmeyen, herhangi biri olmaya alışamayacak ve ilk fırsatta ülkeye dönecek! Bakın birçok pop sanatçısı Amerika’ya yaşamak için gidip, her fırsatta Türkiye’de sahnelere çıkıyor! Sıradan olmayı, ilgisizliği kaldırmayacak. Bu durum elbette kişilik bozukluğuna yol açar! Ününün yok olmaması için her türlü özveriyi gösterir. Midesine kelepçe taktırır, zayıflar! Akla gelmeyen her şeyi yaptırır, yeterki ünü yok olmasın, gündemde kalsın!

Yeni bir kuşak yetişti, barby bebeklerine benzeyen genç kızlar, düşük belli pantolonları ile göbekleri açık çocuklar! Çocuk görünümlü genç kızlar, genç görünümlü orta kuşak kadınlar. Şimdi dışarıdan bakarak yaş tahmini dahi yapamazsınız! Belli bir biçimde erkekler, markalı elbiseleri ile hız tutkunu gençler!

Bu liberal ekonomi gerçekten düşünen gençliği ortadan kaldırdı, peki yerine koyduğu gençlikten kim memnun? Uyuşturucu batağına saplanmış ve kendisini anlatamayan ve tanımlayamayan! Ailesi ile bağları kopmuş, küçük çeteler içinde her türlü maceraya yaşamaya hazır bir gençlik! Bugünkü kuşaktan memnun olan elbette var, marka mal satan dükkanlar ve onların sahipleri! Diskotekler ve gece barları! Rock müzik festivalleri! Dövmeciler! Fast food dükkanlar! Uyuşturucu tacirleri! Ülkesine sahip çıkmadığını gören politikacılar! Sigorta firmaları!

İnsan gibi yaşayan ve geleneklerine tam sahip çıkamasa da tanıyan ve saygı duyan bir kuşak isterdim! Zenginlik rüyası göreceğine, yaşadığı aşkı sindirerek ve doyarak yaşayan bir kuşak! Canı sıkıldı diye arkadaşını defterden silen değil, sıkı sıkıya sarılıp can yoldaşı olan, yarın yanağından gayrı her yerde hep beraber diyen bir kuşak! Kendi gerçekliği ile barışık ve çağdaş dünyayı yakalamak için mücadele eden bir kuşak özlemimdir!
15.09.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: