8 Ocak 2008 Salı

Haberleri okurken...

Haberleri okurken, gözümü yeni gelen bir haber takıldı. “Artık eylemler parayla” başlığı altındaki haberde ilginç bir ayrıntıyı sizin ile paylaşmak istiyorum.

"Kamu binaları, hastaneler, diplomatik temsilcilikler, siyasi parti merkezleri ve ibadet yerlerinin 100 metre yakınında gösteri düzenlenemeyecek. Bu mesafe Meclis için 200 metre olacak. Şehirlerarası karayollarında, köprülerde, otobüs terminallerinde, demiryollarında ve hava meydanlarında kitlesel gösteriler yasak." NTV 22.06.2006

Şimdi haberin bu bölümünü okuyalım ve düşünelim. Şehirlerde her caminin arası 200 metre olarak düşünülürse ki bu konuda başka bir düzenleme daha vardı, içki satılan yerler de ibadethanelere ve okullara uzaklığı 100 metre uzaklıkta olacaktı. Şimdi bu 100 metre tesadüfen oluşturulmuş bir uzunluk ölçüsü olmaz değil mi?

Şehir merkezlerinde gösteri yapılacak yer olmayınca ne olacak?

Cevabı basit, insanın geçmediği, in cin top oynayan alanlar yeni yasaya göre yasal gösteri mekânları olacak!

Basının ilgisini çekmek için, kamuoyu oluşturmak için sürekli istiklal caddesini dolduranlar artık dolduramayacak. İstiklal caddesinin her yerinde ibadethaneler var. Gerçi bu hükümet kiliseleri ve Sinologları ibadethane olarak tanıyıp tanımadığını bilmiyorum. Cem evleri bu iktidara göre ibadethane değil, o yüzden cem evinden cenaze alma eylemleri yasal olma durumunu koruyacak!

Gösteri sırasında çevreye verilen zararlar eylemciden ve eylemi düzenleyenlerden alınacak diye bir kavram var. Bu konu bence de doğru, fakat eyleme katılanların kaçta kaçı ceplerinde para var? Nasıl ödeyecek? Örneğin, polis burada yasak kardeşim, dağılın der demez saldırdı! Ve gösterici de istemeden bir dükkânın camına ya da oradaki otomobile zarar verdi! Peki, bu durumda kim ödeyecek?
Kamu görevlisi ödemez, çünkü dokunulmazlığı var! Emir geldi, ya da uyardık dağılın dedik dağılmadılar diye kendini savunacak. Doğal olarak suçsuz!

Eylemler içinde sigorta firmaları yeni sigorta poliçeleri üretecek mi? sivil örgütlerin istem dışı gelişen olaylarda zararlarını karşılayacak bir şey?

Çünkü bu maddi baskı aracılığı ile sivil kuruluşlar sadece haraç ve zarar ödemekten, gerçekte yapması gereken eylemlere ve duruşlara karşı pasif kalma durumu da var. Hani demokraside her kişi kendi görüşünü özgürce ifade etme özgürlüğü vardı?

Demek ki, bu kavram parası olan özgürce kendi düşüncesini ifade edebilir durumuna dönüşüyor.

Sessiz çoğunluk ne yapacak, yeni gelecek olan bu yasa karşısında?

Adı üzerinde canım, sessiz kalacak diyebiliriz, değil mi?
22.06.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: