8 Ocak 2008 Salı

Hiç suçları olmadan, yuvalara gelen çocuklara neden suçlu gibi yaklaşılıyor?

Diyarbakır çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarında kalan 34 çocuğun kayıp olduğu ortaya çıktı. Bu olay bugün (8 Haziran 2006) gazetelerde yer aldı.

Doğal olarak resmi makamlar tarafından göstermelikte olsa soruşturmalar açıldı. Bu soruşturmalardan beklenildiği gibi gerçek anlamda bir sonuç çıkmayacak. İlk defa yuvalardan kaybolan çocuklar yok, geçmiş tarihimizde buna benzer birçok olay yaşandı.

Bir çocuk nasıl olurda oradan kendi başına dışarı çıkabilir? Bu çocukların ortadan kalkması, içeride çalışan görevliler eli ile olduğu bilinen bir gerçek!

Geçmişte yaşanmış olaylara şöyle kısaca bir göz atalım, yıllar önce Adana çocuk yuvasında çıkan bir olay aklıma geldi, gerçi orada sonuç ne oldu bilmiyorum, çünkü basına sonuç yansımadı. Basına yansıdığı kadarı ile biliyorum ki, birçok çocuğun iç organı o çocuk yuvasında eksikti. İç organları alınan çocukların bir bölümü çocuk yuvasında yaşamaya çalışıyordu. Organ mafyası tarafından kaçırılıp, gerekli organlar alınıp geri çocuk yuvasına bırakılan çocuklar olduğunu okumuştum. Hatta bazıları hiç ortada yoktu! (Bu konuda yıllar önce de bir yazı yazmıştım ve utandığımı belirttim, sosyal çalışma mesleğini yapmış biri olarak. Sadece kendi meslek adına değil, bu ameliyatı yapan doktorlar adına, bu organları gelişmiş ülkelere taşıyan, orada satın alan insanlık adına utandığımı belirtmiştim. Bu iç organ tacirleri hala dünyamızda cirit atmaya devam ediyorlar, nerede bir felaket varsa, orada bu iç organ mafyası organ çalmaya devam ediyor!)

Yaşları çok küçük olanların ise, usulsüz şekilde koruma ailelere verildiği ve bu işleminde para karşılığı yapıldığı saklanacak bir durum yok. Kuralarla uydurularak parası olana bir çocuk verilebiliniyor! Peki, verilen bu çocukların gelişmeleri izleniyor mu? İzleyebilecek mesleki eğitimi almış kaç eleman çalışıyor? İzleme olayının kâğıt üzerinde olduğunu tahmin etmek sanırım abartı olmasa gerek. Çocukların kaçı gerçek anlamda mutlu bir aile yapısı içinde? Kaçı aile için, köle olarak kullanılmakta?

İzmir çocuk yuvasına ben Almanya’dan aldığım hediyeleri götürdüğümde karışlaştığım manzara içler acısıydı. Çünkü aldığım hediyelerin hiç birinin çocuklara ulaşacağını düşünmüyorum, öncelikle alınan eşyaların ayrıntılı bir dökümü yapılmadan, elime bir kâğıt tutuşturuldu ve sanki kovulur gibi oradan uzaklaştırıldım. Mesleğim gereği bu yuvada kaç sosyal çalışmacı olduğunu, ne yaptığını merak ettim ve sordum, tanışmak istedim açıkça, çünkü belki aynı dönemde okuduğum bir arkadaşım olabilirdi. Maalesef o gün tek sosyal çalışmacı izindeydi! Görüşemedim.

Meslek dışında insanlar çalıştırmak kamu kuruluşlarının ortak özelliği olsa gerek!

Meslek içi eğitim almamış, bırakalım meslekten olmayı, nasıl davranmasını bilmeyen insanların bu gibi kurumlarda çalıştığı Malatya’da çıkan dayak olayı ile su yüzüne çıktı. Peki ne oldu, su yüzüne çıktıda? Sular durulunca yine su altında kaldı! Suların altında neler olduğunu dışarıdan bakan nasıl görecek?

Gelişmekte olan ülkelerde genellik ile bu tip kurumlar istismar ediliyor, ülkemizde belli bir siyasi düşüncenin arka bahçesi dahi yapılmaya çalışıldığı dönemleri unutmayalım!

Terkedilmiş, iteklenmiş çocuklar bu kurumlarda da aynı şekilde iteklenmeye ve horlanılmaya devam ediliyor! Bu iddialı bir cümle oldu, fakat e yapalım ki durgun gibi gözüken suların altında ne güçte aktığı belli olmayan akıntı ile karşılaşılabilinir ve ayaklarınız yere değmeden, sizi başka dünyalara götürebilir!

Çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları ve yaşlılar evi, Türkçe sanırım huzurevlerinde neler oluyor, neler dönüyor kamuoyu önünde değildir! Sadece bayramlarda resmi devlet ekranın ziyaret ettiği ve vicdanlarının rahatlaması için bir gün de olsa hediyelerin götürüldüğü bir yer konumundadır! Prosedürde olan ve uğranılması olan yer olarak algılanmaktadır. Diğer günlerde kimsenin gündemine ve aklına dahi gelmez!

Huzurevlerinde eceli ile ölmeden ölenlerin varlığı var mı? Orada ölüpte öldüğü resmi makamlara bildirilmeyen ve hala maaşları ödenen kişilerin varlığından haberdar mıyız?

Akli dengesinin yerinde olup olmadığı bilinmeden evlendirilen ve mirasına konulan kaç yaşlı var? Çalışanların akrabaları ile orada yaşayan yaşlılar arasında ki bağlantılar incelendiğinde ne gibi sonuçlara ulaşabiliriz? Bu konuda hiç araştırma yapıldı mı?

Çocuk yuvalarında kalan çocuklarının kaçta kaçının iç organları tamam?

Çocukların kaçta kaçı cinsel tacize uğradığı?

Kaçta kaçının çalışanların evlerinde temizlikçi olarak çalıştığı?

Çocuk yuvaları çevresinde oluşan fuhuş yuvaları hiç araştırıldı mı?

Tesadüf sonucu yapılan bir araştırmada, bir şehirde 34 çocuğun kaybolduğu ortaya çıkıyor!

Demek ki gerçek anlamda kontrol mekanizması yok, girenin ve çıkanın kontrol edilemediği bir yer haline gelmiş! Güvenlik sorunu olduğu gibi ortada durmaktadır. Çocuk yuvaları birer hapishaneler değil, birer toplama kampları değildir, fakat uygulamalar bunların o şekilde olmadığını gösterebiliyor mu? Acaba çocuk yuvaları nasıl idare ediliyor? Orada disiplin nasıl sağlanıyor? Çağdaş bir sistem ile mi, tarikat disiplini ile mi? orada yetişen çocukların eğitim durumu nasıl? Kaçta kaçı eğitim alıyor, kızları okula gönderin kampanyası yapanlar, devletin elinde olan çocukların kaçta kaçının eğitimi gerçek anlamda alabildikleri konusunda bir araştırma yaptılar mı? Yoksa formalite yerini bulsun diye okula mı gidiyor bu çocuklar?

Hiç suçları olmadan, yuvalara gelen çocuklara neden suçlu gibi yaklaşılıyor?

Kapkaç aldı başını gidiyor, tiner çeken sokak çocukları birilerini rahatsız ettiğinde, rahatsız olanlar hemen onları ortadan kaldırmak için eline silah dahi almaktan çekinmiyorlar. Meksika’da olduğu gibi sokak çocukları sokaklarda vurulursa hiç sürpriz olmayacak!

Güvenli sitelerin içinde yaşayanlar, dışarıdaki her türlü gerçek yaşamdan uzak bir Avrupa şehrinde yaşıyormuş gibi, yaşayanlar, bu çocuklar ve insanlar tarafından kuşatıldığında yaşadıkları panik durumlarını televizyon ekranlarından zaman zaman izliyorum. Çocukların hemen ortadan kaldırılması gereken bir pislik gibi görüyorlar. Magazin haberleri (ki ana haber bültenleridir genellikle) bu çocukları daha çirkin göstermek için müzik eşliğinde dramatize edilen görüntüler eşliğinde veriliyor. Çocuklara neler oluyor, neler yaşıyor, ne yapıyorlar diye sormadan hemen başka görüntülere geçilebiliniyor.

Bizler işi ya abartıp tam dramatize edip ortaya getiriyoruz, ya da yok sayıyoruz. Gerçekleri olduğu gibi kamuoyu önünde tartışmıyoruz. Bu abartılar kısa sürede tüketiliyor ve yok sayılıyor sorunlar. Her konuda olduğu gibi bu konuda kısa zamanda unutulacak, başka bir olay çıkana kadar. Balık hafızalı bir toplum yaratmayı isteyen 12 Eylül generalleri bu konuda amaçlarına ulaşmış olduklarını görüyorum! Toplumun ve bireyin tarih bilincini yok ettiler, sonra her şey olağan gelmeye başladı.

09.06.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: