7 Ocak 2008 Pazartesi

kaç çocuğun iç organları tam?

van'dan sonra malatyada bir olay patladı ki, şu anda sağda solda o konu üzerine sohbetler duymaktayım.
bir süre konuşulup diğer konuşulanlar gibi unutulup gidecek bir konu.
çocuk yuvaları, yaşlılar yurdu kimsesizlerin kaldığı sığınma evleri bütün bunlarda olanları gömemezlikten geliyoruz.
peki bütün bu kurumlar var olmak zorunda mı?
her türlü rejim altında var olacak elbette.
yani sadece bu döneme ait bir problem değil, geçmişte olduğu gibi, ileride de olacak.
fakat onlar halı altına iteklediğimiz konular zaman zaman gündeme gelir, sanki hiç bilemiyormuşuz gibi her şeyi yeniden tartışır, kararlar alır sonra unutur gideriz.
bir dünyada yaşıyoruz ki, her an kimi yalnız kalacağı belli değil.
şu anda yanımızda olan bir çocuk yarın çocuk yuvasında tek başına kalabilme ihtimalinin yüksek olduğu süreci geçiyoruz.
bir trafik kazası, deprem, yada herhangi biri doğal afet sonucu yanımızdaki gözümüz gibi baktığımız çocuğumuz yalnız kalabilir ve bu yuvalarda olabilir.
bu yuvalarda yaşayanlar kendi istekleri ile oraya gelmedi.
bir felaket sonucu oradalar.
bu felaket doğal olayların sonucu da olmayabilir, bir ekonomik kriz, bir savaş sonucu da olabilir.
hiç bir kişinin garantisi yok, nerede yaşayacağı konusunda.
bakın en zengin olanlar ve gıpta ile baktıklarımızın sonlarını, kimi cezaevinde, kimi yurtdışında kimi ne olarak yaşıyor?
hortumcu olarak andıklarımız bir zamanlar sosyete toplantılarının vazgeçilmezleri değiller miydi?
yani çok param var, yok sosyal güvencem var başıma gelmez diye düşünmeyin, çünkü hiç beklenmedik olaylar insanları düşünmedikleri sonlara sürükleyebilir.
şimdi konumuza döneyim.
çocuk yuvasında baş gösteren daha doğrusu hep varolan bir gerçeğin medya tarafından fark edilmesi ile yeniden gündeme gelmesi ile konuşur olduk.
bu gibi yuvalarda yaşayan çocukların kaçı gerçekten topluma kazanılabiliyor?
istanbulda kimsesiz çocukların yaptığı olaylar ortaya çıktığında hatta linç etme girişimlerde bulunulduğunu unutmuyorum.
peki bu çocuklar nasıl oluyor da her türlü eziyete uygun görülüyor?
çünkü onlar halı altına ittiğimiz kendi gerçekliğimiz. gözümüzün görmediği yerde her türlü zulüm meşrudur. çünkü topluma uymaları gerek!
peki başka bir soru, hani yıllar önce adana çocuk yuvasında kimsesiz çocukların böbreklerinin çalındığı olay sonucu ne oldu?
evet bu yuvalarda kalan kaç çocuğun iç organları tam?
bu konuda araştırma yapıldı mı?
beyaz kadın ve uyuşturucu ticareti yapanlar için bulunmaz bir kaynak olan bu yuvalarda güvenlik sorunu nasıl?
cinsel taciz olayı ile gündeme gelen izmir urla çocuk yuvasında ne oldu, kaç kişi görevine devam ediyor?
çünkü o çocuklar o işkence yapan, ticaret yapanlarla ortak yaşamak zorunda, konuşmalar bittikten sonrada..
peki bu durum düzeltilebilinir mi?
elbette düzeltilebilir, öncelikle bu konudaki geçmişten günümüze kadar gelen örgütlenme ve yapılanma yeniden gözden geçirilmesi ile mümkündür.
sadece konuşma ile sorunlar çözülmüyor.
bakın devlet bakanı bu konuda ilgili olan, açıklama yaptı mı?
sanırım yurtdışında, hiç olayı yadırgadı mı?
o da biliyor ki, bu göze gelenler zaten var olan gerçeklik!
sorunun çözümü için yıllardır bir şey yapıldı mı?
hayır!
yapılacak mı?
sanmıyorum!
konuşulacak ve yine her şey eskisine dönecek!
orada o kadar değişik sorun var ki, hangisi konuşulsun?
en iyisi işi magazinleştirip, sorunun üstüne halı sermek!..

27.10.2005
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: