8 Ocak 2008 Salı

Kalbi büyük bir aşk ile çarpıyor!

Yaşam hiç beklemediğini önüne sermiş ve onları yaşamıştı. İlk gençlik yıllarında abisine bakıp şoför olmak istedi, abisi ise onu okula gönderdi. Belki istemeyerek okudu, belki isteyerek. Okulu bitirdiğinde öğretmendi. Köy Enstitüleri yeni kapanmış, öğretmen okullarının ilk öğrencisiydi. Oradan gelen rüzgar hala kendisini hissettiriyordu. O rüzgarın etkisiyle okumuştu, şanslıydı.

Ülkesini okulda tanımıştı, köye gittiğinde oranın hem doktoru, hem veterineri, hem de ziraat teknikeriydi. Köyde yapılması gereken ne varsa bilgi ile donatılmıştı. Çok çalıştı, idealistti. Ülkenin geleceği kendi sırtında hissediyordu. Gözünü hiç kırpmadan yolu olmayan, suyu olmayan köylere gidip öğretmenlik yaptı. Gittiği yerlerdeki kültürleri tanıdı, onlar ile birleşti. Her ne kadar kendisi bir Türk olarak eğitilmiş olsa da, yaşam farklılıkları da yanında getiriyordu. Kürt köyüne gidip Türkçe konuşamazsın, onlar ile iletişime girebilmek için Kürtçe öğrenmesi gerekiyordu, öğrendi.

Gittiği yerlerde kendisini sevdirdi, sevdi öğretmenlik yaptığı yerleri.

Ailesinden de önce geliyordu mesleği, gerekirse ailesinden uzak tek başına yaşayabilirdi ki yaşadı da, sırf çocukları iyi eğitim alsın diye onları şehre gönderdi, kendisi köyde öğretmenlik yaptı. Her şey eğitim aldığı düşünceye göre planlanmıştı. Ülke geriydi onu ileriye taşıyacak olan eğitimdi. Bu ülke ne çektiyse eğitimsizlikten çekmişti. O eğitim askerlerinden sadece biriydi ve işini çok ciddiye alarak yaptı. 12 Eylül öncesi o kavgalı günlerde Ankara’da öğrencilerini koruyabilmek için en ön safta mücadele etti. Devrimciydi, devrimi savunmak ile yükümlüydü. Gerici ve yobazlara karşı hep mücadele etmişti. Aile hep ikinci planda kalmıştı. Önce ülke ve verilen ideal düşüncenin hayata geçirilmesiydi. Kemalizm öğretileri ne gerektiriyorsa yerine getiriyordu.

Emekli olduğunda elbisesini çıkarmış asker gibi kalmıştı, çünkü görevi sona ermiş, dinlenme dönemine girmişti. O zaman ilk defa ailesi ile karşılaşmıştı. Ailesi vardı, her akşam gördüğü. Ama bu sefer ailesi ile günü geçirecekti, üstelik hiçbir yükümlülüğü olmadan. Yeniden tanışması gerektiğini hissetti, çünkü gününü geçireceği kişiler kafasındaki kişiler değildi. Mücadele içindeki insan mücadelesi hedefleri yönünde dünyaya bakar ve ona göre düşünür. Çevresindeki gelişmelerden pek haberi dahi olmaz, önemli olan hedeftir!

Ailesi ise çok farklı bir seyir izlemişti, her ne kadar hep onun yanında olmuş olsalar da, duygusal tepkileri farklıydı. Yabancıydı, tanımak gerekliydi. Emekli olunca eşini ve çocuklarını tanımaya başladı. Onlar en zor gününde yanındaydı, o da onların yanındaydı. Ama ortak yaşam olunca farklıydı, çünkü ortak yaşam farklı sorumluluklar yüklüyordu. Doğal bir çatışma süreci yaşadı, hatta yok bu düzen böyle gitmez, yalnız yaşayım dahi dedi. Ayrı ev bütün sorunları çözeceğine inandı. Kaçmaktı onun yaptığı, çünkü idealleri ona gericilere karşı kavgayı öğretmişti ama kendi yaşamı için kavgayı öğretmemişti! O yeniden öğreniyordu, bir çocuk gibi yeniden tanımaya başladı ailesini. Tanıdıkça sevdi, onlar ile daha çok zaman geçiriyordu. Emekli olan kahveye kaçar, o ise tersi evine kapandı, evi ile ilgilenmeye girişti. İlk günlerdeki zoru aşmıştı. Kavgası ailenin birlik içinde huzurlu yaşaması yönünde oluyordu. İlk defa çocuklarının ve torunun geleceği için planlar yapar buldu. Yeni yaşamına hazırlıksız yakalanmıştı ve uyum sağlamıştı. Arkadaşları gibi hemen çökmemiş, daha da gençleşmişti. Emeklilik günleri yeni yaşamı beraberinde getirmişti. Hastalandığında tüm sevdikleri yanındaydı. Şimdi eşi hastaydı ve onun başından hiç ayrılmıyordu. Onun sağlığı için elinden ne geliyorsa yapmaya hazırdı.

İlk defa gözyaşı döküyordu, gizliden gizliye. İlk defa endişeleniyordu. Kalbi büyük bir aşk ile çarpıyordu. Yaşam arkadaşı hastaydı, endişeliydi. Kalbinin acıdığını hissediyordu. Geçmiş yılları düşünüyor ve boşa geçmiş bir ömür olarak görüyordu. Çünkü ülkenin geldiği düzey beklediği gibi değildi, hatta daha da geri düzeye düşmüştü. Ülkeyi değil şu anda eşini düşünüyordu. Çünkü kalbi bu sefer eşi için atıyordu.

13.10.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: