7 Ocak 2008 Pazartesi

korku toplumu ne zaman olduk?

korku toplumu ne zaman olduk?
ne zamandır her şeyden her karanlıktan korkar olduk?
bunun üzerine düşünmem o kadar eski değil, biraz öncesine kadar da aklıma getirmemiştim!
korkular panik gibi geçici bir hastalık durumu olarak tanımlıyorum!
fakat toplumsal olarak korkularımız çok eskilere dayanır.
ne zaman göçebe yaşantıyı bırakıp yerleşik yaşama geçtik o günden sonra korkular üzerimizden eksik olmadı diye düşüncelere dalıyorum.
padişahlar kendi topraklarının üzerinde yaşayan ahaliyi düzene sokmak için korkuyu sürekli topluma yaymışlardır!
o kadar ileriye gitmişler ki, kimin ne içececiğine kadar padişah karar verir konuma gelmiş.
kimin ne kadar vergi vereceği, kimin ne kadar askere evlat vereceği her şey bir merkezden kararlaştırılmıştır!
yani korku bir merkez tarafından mı kontrol ediliyor?
peki tarih boyunca korkuya karşı mücadele eden insan, yerleşik topluma geçtikten sonra korkuyu kontrol edebileceğini öğrendikten sonra kendi amaçları yönünde kullanılmasını hiç düşündünüz mü?
evet, günümüzde topluma verilen korkular kontrol edilebilen korkulardır!
belli dozda verilen korkular belli bir süre sonra anlamsızlığı ile karşı karşıya kalan ahali, korkuyu yenene karşı minnet duygusunu güçlendirmiş oluyor!
devlet bu aşamada önem kazanıyor!
çünkü korkuyu en iyi kontrol edebilme aracıdır!
tarihimizde kısa bir gezinti yapalım ne dersiniz?
4. murat içki yasağı koyarak içki içenlere karşı zulüm uygulamış. peki bu durumda korkuyu yenmek için ne yapmış tebaasındaki insanlar. mizahı geliştirmiş ve en güzel fıkralar o dönemde üretilmemiş mi?
en karanlık dönem tarihimizde abdülhamit dönemidir.
karanlık çağıdır osmanlı imparatorluğunun.
bu karanlık çağda akla hayale gelmeyen işkenceler yapılmış, arkadaş arkadaşından korkar hale gelmiş! abdülhamit gizli servisini kontrol etmek için dahi başka bir gizli servis kurdurmaktan da çekinmemiş!
o kadar ileriye gitmiş ki, azınlık vatandaşların evlerini kırmızı çarpı işaretiyle işaretletmiş ve onları göçe zorlamış. zaten bir süre sonrada gerçekten birileri gelmiş ve o evdekilerini sorgusuz sualsiz yok etmiş.
bütün bu baskı rejimine karşın batıdan yani balkanlarda bir alternatif üretilmiş. ittihat ve terakki teşkilatı abdülhamiti ve korkuyu yıkmak için mücadele etmiş.
başarılıda olmuş.
ama bu başarısını kendisi yeni korkular yaratarak kutsamış!
devlet erkine gelen korku yaratmak zorunda kalmış, kendi iktidarını yürütebilmek için.
sonra harp dönemi, açlık en büyük korku!
sonra savaşta ölüm!
en büyük korku ise savaşta gazi olmak! çünkü toplum bakacak gücü yok, yarım insana!
korku yüzünden yüz binlerce insan dağlara kaçmış, açlı ile mücadele etmiş!
hatta abdülhamiti arar olmuşlar!
bir çok kıyım olmuş, abdülhamitin katletme geleneğini daha sistematik hale getirmiş, ve korkuyu insanın en ince kılcal damarına kadar sindirmiş!
sonra cumhuriyet!
o da iktidarını korumak ve yaptığı reformları hayatta tutabilmek için korkuyu kullanmış.
biraz ayağa kalkan, farklı düşünenin üzerinde korku kılıcı hep sallanır olmuş.
geldik günümüze, günümüzde korkular sürekli ve hızlı bir şekilde biçim değiştiriyor!
artık hangi korkudan korkacağını bilemez haldeyiz!
deprem korkusu!
tarih korkusu!
yaygın ve salgın hastalık korkusu!
vatan elden gidiyor korkusu!
din elden gidiyor korkusu!
çocuğum uyuşturucuya alışır korkusu!
kapkaççı korkusu!
tinerci korkusu!
silah korkusu!
mafya korkusu!
....
hiç değişmeyen devlet korkusu!
korkular o kadar iç içeler ki, sürekli değişmekte!
peki tüm bu korkuları yenmek için ne yapmak gerek?
işte askeri darbeler onu ortadan kaldırdı. dayanışma!
yalnızlık korkusu yüzünden pasif konuma düşmüş insanı cesaretlendirecek en önemli olan dayanışma ve güvenin yeniden yaratılması gerek!
çünkü korkuyu ancak kendin yenebilirsin!
bugün çok mu yazı yazdım?
tamam tamam yazmayacağım, artık siz yazın bende okuyayım!
zamanınızı aldım artık kusuruma bakmazsınız!
bakan olursa da bildirsin, en azından özrümü direkt söyleyebileyim, korkma korkma ben öyle saldıran biri değilim!
vallahi benden korkmana gerek yok, öylesine sohbet ediyoruz işte!
ha bir cesaret ve yazın bana!..
sevindirirsiniz beni..
sevinmemi istemeyen yazmasın!
korkusuz bir gelecek ümidiyle..
sevgiyle kalın..

11.10.2005
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: