7 Ocak 2008 Pazartesi

kuşları severim, gökyüzünün efendisidirler!

kuş meselesini konuşacaktım kaç gündür, fakat o da erozyona ya da depreme uğradı ve gündemden düşüverdi!
unuttuğumu sanıyordum ama bugün birden anımsadım. kaç günden beri guguk sesi ile uyanmıyorum. hani şu kuş gribi türkiyede gözüktü ya, o günden beri yok kuşlar gökyüzünde!
hep balkona gelen güvercini gözüm arıyor, yok!
onlarda göçmen kuşları değil ki, göçmen kuşlarının arkasına takılıp gitsinler.
sığırcıklar vardı hani yerde zıplaya zıplaya gidenler, onları da göremiyorum.
konak'a gidiyorum, şu güvercinleri abdülhamitin diktirdiği saat kulesinin etrafında göreyim diye, bakmadan geçiyorum oradan!
yok yok, ne oldu bunlara?
yoksa hepsini yok mu etti insanoğlu?
kuşları severim, gökyüzünün efendisidirler!
özgürlüğü kanatlarını altına alıp dünyayı dolaşırlar.
sizin hiç kuşlarla ilgili anınız var mı?
benim çocukluğumdan beri şehir kültürünü iç içe gördüğüm guguk kuşunun sesini, her sabah onun sesi ile uyanmanı getirmiş olduğu huzuru!
sığırcıkların peşinden koşmam, çocukluğumda!
bir ara haşarı mı haşarı, yaramaz mı yaramaz olmuştum. kendi ellerime yaptığım sapan ile kuşların arkasından attığım taşlar. sonra farkına vardım ve bir daha atmadım kuşların arkasından taş.
uçamayan kuş, tavuklar.
bir ara köyde yaşadım, kısa bir sürede olsa. o köyde bir horoz vardı, değme köpeğe taş çıkarırdı. müthiş bir bekçiydi. tanımadığının kafasına zıplar ibiklerdi!
kuşlar hayatımızın bir alanına girer ve çıkar, ama hep bilinç altımızda yer ederler.
çocukken kim beslemedi evinde muhabbet kuşunu?
ben büyüdüm, kuş cennetlerini görmeye gittim. orada uçanları seyretmek bütün yorgunluğu alıp götürüyor.
hatta bir gün eski bir kız arkadaşımla çırılçıplak soyunduk, kuş cennetinde çılgınca ama kuşları da rahatsız etmeden aralarına katıldık. doğanın bir parçası olmak farklı bir duygudur.
şimdi aklınızdan ne hınzırlıklar geçiyordur, ne fanteziler düşünmüşünüzdür. o düşündüklerinize hemen yanıt vereyim. kuş cennetinde kuşlarda sevişmiyor mu? iki çıplak karşı cinsten insan, elbette olması gerekeni yaptık!
doğada hiç bir canlı bir başkasının sevişmesini izlemez, o yüzden röntgenci sorunumuz yoktu, her şey doğaldı ve güzeldi. Kuşların birbirine kur yapmalarını izlemediyseniz çok şey kaçırdığınızı söyleyebilirim.
kuşlar deyince insanın ne gibi anıları varıdır?
gökyüzünde son günlerde hiç kuş göremez oldum!
körfeze gittiğimde deniz üstünde martı var mı diye bakarım. bugün gördüm. evet martıları gördüm. balıkçıl kuşlar yoktu gerçi ama martıların deniz yüzeyinde sakin sakin dinlendiklerini izledim. dalgasız bir deniz vardı gündüz.
kuş gribini önleyeceğiz diye tüm kanatlı canlıları çuvallara koyup götürdüklerini ekranlardan izledim, sanki çuvalda ben vardım!
bir grup askerin başına çuval geçirdiler diye ülke ayağa kalkmıştı ama şimdi çuvala bir çok canlı sığdırılmıştı, kimseden ses çıkmadı!
gribi önleyelim diyerek katliam alışkanlığından vazgeçilmeli. insana zarar vermesin diye yok edilen dünya dönüp insandan elbette intikamını alacak!
kuşlar olmazsa ormanlar olabilir mi?
kuşlar olmazsa gökyüzü öksüz kalmaz mı?
demir parçaları ile donatıyoruz gökyüzünü, yeryüzünü demir parçaları ile rüzgar gücünden yararlanılan değirmenler ile dolduruyoruz! her yer demir olduğunda doğa kalır mı?
doğanın bir parçası olan bizler kalabilir miyiz?
yeter artık, kuşlarda yaşayabilmeli!
onlar yaşadığı sürece, ormanda olacak, bizlerde olacağız!
yaşam daha başka bir anlamda olacak.
bir insanı sevmekle başlar, ama doğa ile birlikte sevdiğin an bir anlamı olur.
betonlar ve demirlerle çevrili yerde yaşayanların suratlarına bakın çok soğuk ve gülmeyi unutmuş olduklarını görürsünüz!

18.10.2005
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: