10 Ocak 2008 Perşembe

Ülkemizdeki ulusal kanalları birkaç insana teslim olmuştur!

Ülkemizdeki ulusal kanalları birkaç insana teslim olmuştur!

İSMAİL CEM ÖZKAN - Ulusal kanallar arası bir yolculuğa çıktım akşam, her kanalda aynı yüzler ile karşılaştım. Her kanalda hem sunucu hem de konuk! Tamam bir anlamda anlıyorum ülke de konuşabilecek insan sayısı az! Bir birimizi ağırlarız, başkasına ihtiyacımız yok! Kapalı kutuda popülasyon bellidir, fazla biri geldi mi, içeriden biri dışarıya atılır!

Konu konuk dışında bir şey daha çekti dikkatimi. Bir kişi bir çok kanalda sunucu, yorumcu konumunda. Bir kanalda sabaha kadar siyaset üstü sohbet, bir kanalda siyasi sohbet, başka kanalda siyasi literatür dersi verebiliyor. Her şeyi formatına uygun olarak sunabilmekte. Arada hangi kanalda hangi rolü oynadığını karıştırabiliyor ama sonuçta insanları ekran karşısında oyalayabiliyor.

Ekranlar birkaç kişinin hakimiyetine dönüşmesi acaba bir tesadüfi midir?

Bir medya patronu olarak ismini duyuran ama daha sonra değişik alanlarda yatırımları ile kamuoyu önüne çıkan bir kendi ismine aşık adamı irdelemek gerekir, bu birkaç kişinin ekranlara hakim olmasını düşünürken!

Aydın Doğan, 12 Eylül sonrası önlenemeyen yükselişi sayesinde ulusal basının önemli bir kesimine sahip olmuştur. Üzerine son yıllarda en çok söz söylenen bir patron, neler yaptı da ön saflara gelip oturdu? Kişiliği üzerinde durmayacağım çünkü kişilik çözümlemesini psikologlar yapmıştır diye umut ediyorum!

Ulusal basın, 12 Eylül sonrası yeniden yapılanmaya gitti, azınlık üyesi olanlar tamamı ile basın dünyamızın dışına çıkmıştır. Patronlar eskiden gazetecilerden oluşurdu, şimdi ise gazete ile hiç alakası olmayan kişiler, basını bir sektör olarak görüp, ondan kar etmek birinci amaç olmuştur. Gazeteler haber verir niteliğini kaybetmiş, kar amacı ile kullanılan bir araç yanında, baskı grubu olması özelliğinden dolayı başka amaçlar için kullanılmaya başlanmıştır. Basını bir silah olarak kullanan Uzan Grubu örneği tüm çıplaklığı ile kamu önüne serilmiştir. Tehdit aracı ile bilgi kullanılmaya başlanmıştır!

Kar amacı ile görülen basın elbette harcamaları kısılması ve kendine rakipleri satın alarak rakipsiz olma hırsı öne çıkmıştır. Birbirinden farklı görüşte aynı grup altında yayınlar başlamıştır. Bağımsız basın artık yoktur! Kar amaç olunca bir muhabirden en fazla nasıl yararlanacağını dünya ölçeğinde inceletmiş ve havuz adı verilen bir sistemi Türk basınına kazandırmıştır. Havuz anlamı bir muhabir grup içinde çıkan her medya aracının bir anlamda muhabiri oluyor, fakat maaşı asgari ücret düzeyinde olması anlamına geliyordu. İsmi olmayan haberi olan muhabir! Haberci yaptığı haber başına ücretlendirilerek tek ücret veriliyor, birden fazla gazete, dergi ve televizyon haberi kullanacağı anlamına geliyor. Grup haberi satın alıyor, nasıl kullanacağına kendisi karar veriyor! Bu medyada büyük bir yenilikti.

Muhabirin ismi ortadan kaldırıldıktan sonra, basının birde yönetici kadroları düzenlendi. Yeni düzenlemede yönetici konumunda iyi maaş alanlar. Maaşlarını hak etmek için iş takibi yapmaları da gerekli olmuştu. İlişkilerini patronları lehine kullanmaktan çekinmeyen yeni müdürler oluşmaya başladı. Patron karşısında el pençe duran yeni yöneticiler, çalışanlarına karşı dikta havası estirmekten geri durmuyorlardı. Verimlilik arayan yeni müdürler (İngilizce tanım artık bu yöneticiler için kullanılmaya başlanmıştır. CEO), patronları için ne kadar verimli oldukları ölçü olmuştu. Eskiden gazeteciler medyada önemli rolleri vardı, şimdilerde ilişkileri olan ve ilişkileri patronları için kullanmaktan çekinmeyen ve artık haber yapmayan birer verimli yöneticiler oluşmuştu!

Aydın Doğan bütün bunların dışında kendi adına bir de yarışma düzenlemiştir. Hiçbir zaman karikatür çizmeyen biri adına yarışma, peki neyin adına yapılıyor, üstelik adamda yaşıyor! Hürriyet Gazetesi kurucusu karikatür bir zamanlar çizmiş olan Sedat Simavi adına yapılan yarışmayı, kendi adına dönüştürüp, yapmasını nasıl açıklanır? Oraya eserini gönderenler acaba ne düşünürler, önce para ise sorun ortadan kalkıyor ve dünyada bir eşi gözükmeyen yarışma oluyor!

Aydın Doğan 12 Eylül değişen medyanın yeni yüzü ve sembolüdür. Basını yok etmiş, birer sermaye haline dönüştürerek Türk medyasını global dünyaya açmıştır. Türk medyasının önemi sahipleri artık yabancı sermayedir. Gazetecileri birer çalışan yapmış, isimlerini ortadan kaldırmıştır. Havuz sistemini getirerek bir grup altında ucuza gazete çıkarmanın önünü açmıştır. Birkaç müdür ve reklam müdürü ile yayın yapan çok satan gazetelerin oluşması doğal karşılanır olmuştur. Yazılı basın yanına televizyon ve radyo yayınları yeni teknoloji ile ucuzlamış, hiç muhabir kullanmadan eğlence içerikli yayınlar yapmış ve ‘televizyoncu’ kavramını geliştirmiştir. Televizyoncu ne yaptığı kimse bilmez ama ekranlardan da her gün evlere konuk olur! Havuz sisteminde muhabirin adını ortadan kaldıran sistem, bu sayede bir televizyoncudan her kanalda yayınlanması doğal olmuştur.. Yüzü eskiyen veya hata yapan bir daha ekrana dönemez! Belirli insan popülasyonu ile yaratılmış dünyaya girmek çok zordur, eğitimden önce tanıdık bulmak zorunludur. O yapay dünyadan uzaklaşmak ise patronun dudakları arasındadır!

Medyamız küçük bir azınlığın eline geçmiştir! Toplumu istediği gibi yönlendirebilecek konuma gelmiştir, patronun çıkarı yönünde çalışan küçük bir azınlık!

27 Tem. 07

Hiç yorum yok: