12 Ocak 2008 Cumartesi

Malezyalılıklaştırmadıklarımızdan mısınız?

Malezya ülkesinin ismi son oruç günlerinin başlaması ile sık sık duyar olduk. Peki Malezya’da ne oldu da burada sesi duyulur oldu?

Davulun sesi uzaktan hep güzel gelir, davulun tokmağı eline alanda sesi hoş olduğunu söylerde, çevresindekiler davulun bir an susmasını bekler. Şeriat söylemi içinde olan, halk isterse o da gelir diyen biri başbakan olunca bu ülkede Malezya söylemi de artması kadar doğal bir şey olamaz!

Oruç günleri başlaması ile, Malezya’da oruç tutan tutmayanı kontrol için sivil bir güvenlik ekibi kurmuş. Modern dünyada olsaydı hemen bir özel güvenlik firmasına bu işi havale ederdi! Demek ki, orada özel güvenlik birimleri çağdaş dünya kadar gelişmediğini gösteriyor, orada da her türlü hizmeti devletin karşıladığını görmekteyiz.

Ülke kısa bir süre öncesine kadar belleri açık güzellerin otantik danslar ettiği bir yermiş, şimdilerde ise oruç tutup tutmadığını kontrol için sivil polislerin ani baskınlar yaptığı yere dönüşmüş durumda. Değişim hızlı oluyor!

Bizim ülkemizi batıda hep Arap diyarı olarak tanırlar, eğer ülkemize gelip gitmemiş ise. Hala yazımızın yönünü dahi bilmezler, Latin alfabesi kullandığımızı bile bilmeyen o kadar politikacı vardır ki, inanamayacaksınız. Biz onları görmeyiz, onlar da bizi! Fakat bizim hakkımızda politik stratejik senaryolar üzerine konuşmayı severler! Sadece konuşmakla kalmazlar, uygularlarda. 12 Eylül bunun bir sonucu olarak ortada durmaktadır. Ilımlı bir cumhurbaşkanın bu ülkede olacağını söylemeleri de o yıllara dayanır. Hatta bazı gazeteciler bunu ilk duyduklarında çok gülmüşlerdi!

Ülkemiz bir dönüm noktasına doğru gidiyor, bu gidişin yönü de iktidarda olana göre biçimleniyor. İktidarın niyetleri ise açık ve dolambaçsızdır. Halkımız isterse o da olur. Halkın istemi nasıl belirlendiğini de iyi bilmekteler. Aslında halk hiçbir şey istemiyor, fakat değişim yavaş ve derinden olunca istiyormuş gibi sarılıyor! Gelen paşam, giden ağam söylemi her zaman geçerliliğini korumaktadır. Yani halk tepkisizdir.

Halk kavramı da açmak gerek. Bir politik yapı için halk, o politik düşünce içinde olan ve üyelerin oluşturmuş olduğu birliğe denir. Yani eski dışişleri bakanı için halk, onu cumhurbaşkanı isteyendir! Peki kim istemiştir, AKP’ye oy verenler! Halkın çoğunluğu istediğine göre, o halde halk istediği için Cumhurbaşkanı olmuştur. Başbakan halk istediği için onu aday göstermiştir, kendisi istediği için değil! Şimdi halk ne istemektedir?

Malezyalılıklaşmak mı?
20.9.2007

Hiç yorum yok: