12 Ocak 2008 Cumartesi

Maraş’tan yansıyanlar…

19 Aralık 1978 günü bir bomba patlar, bir şehrin tarihi dokusu değişir.

Yıllar öncesi Selanik’te patlamayan bombanın etkisi İstanbul’da azınlıkların dükkanlarının / evlerinin / mezarların ve de din merkezlerinin yağmalamasına neden olmuştu. O patlamayan bomba İstanbul’da etkisini göstermişti. Bomba sanığı yıllar sonra vali olarak ödüllendirilecekti.

19 Aralık günü patlayan bombanın failleri olarak gösterilen iki öğretmen Hacı Çolak Hacı ve Mustafa Yüzbaşıoğlu 21 Aralık günü öldürülürler. İki devrimci öğretmenin cenaze töreni sinemaya atılan bombanın toplum içindeki yankısı gibidir. Cami imamı iki Komünist / Alevi vatandaşın cenazesi kılınmaz diyerek fitili ateşler. Bir şehir dört gün boyunca yağmalanır, Alevi ve solcu olarak bilinenlerin evleri yağmalanır. Şehir dokusunu değiştirir. Maraş şehri çatışmalar sonucunda Alevisiz bir dokuya bürünür. Kalanlar katildir artık, gidenler ve ölenler ne olup bittiğinin bile farkında değildir! Yıllar sonra bombayı atanın Ökkeş Kenger olduğu anlaşılır, tıpkı Selanik’te patlamayan bombayı atan gibidir görevi. Dönemin başbakanı yıllar sonra olayın bir tertip olduğunu ve istihbarat birimlerinde çalışanların işi olduğunu söylemiştir. O dönemde kontrgerilla örgütlenmesi içinde olduğu mahkemeler tarafından belirlenen MHP ve onu kontrol eden Kontrgerillanın eseri olduğunu söylemek abartı olmasa gerek.

Şehir dokusunu değiştiren toplumsal olaylar, bu ülkenin topraklarının değişik yerlerinde olmuştur ve olmaya da devam etmektedir, çünkü olayların gerçek katilleri ve sorumluları korunmuştur ve korunmaya da devam edilmektedir. Tarih önünde bu tip büyük değişimleri yaratan olaylar gerektiği gibi sorgulanmamıştır. Biliniyor, kabul ediliyor ve toplum vicdanı içinde mahkum edilmeye terk ediliyor, fakat yaşam bu mahkum olayını gerçekleştirilmediğini göstermiştir.

Suçlular yaşarken cezalandırılmalıdır! Maraş katliamını yapanlar, Çorum olaylarını yaratanlar, Sivas olayının sorumluları rahat bir şekilde ortada dolanmaya devam etmektedir. Katiller birer kahraman olarak yaşamaya devam ediyorlar.

Maraş olayları toplumsal dönüşümün bir kırılma noktasıdır. Bu olayların sonucu kaçınılmaz sona doğru bir geçişi de sembolize eder. 12 Eylül ile noktalanacak bir dönüşümün fitili o günden yakılmış, sokaklar kan gölüne dönderilmiştir. O olayların bir benzeri Çorum’da, Sivas’ta Fatsa’da nokta operasyonu ile yaratılmaya çalışılmıştır. Maraş olayları ile birlikte Aleviler büyük şehirlerde kendi kimliklerini saklamaya başlamış, ibadetlerini bile gizliden yapar konuma gelmiştir. Göreceli olarak sağlanan özgürlük ortamı bu katliam ile sonlanmıştır. Gerek Osmanlı rejimi altında, gerek cumhuriyet rejimi altında yok sayılan bir inanç ve onun cemaati bir kez daha yok edilme ile karşı karşıya kalmış ve yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmışlardır.

Katliam ve sindirme yöntemi azınlık olarak görülen her kesime karşı uygulanmıştır. Gerek 6–7 Eylül 1955 olayları, gerek Maraş olayları biçimsel olarak benzerdir, sonuçları da aynıdır.

12 Eylül rejimi ise homojen bir toplum yaratma projesine girmiştir. Var olan zenginlikler yok sayılmış ve alevi inancında olanların köylerine camiler yapılarak asimilasyon politikası hayat bulmuştur. Maraş olaylarında ret edilen aleviler, bu yeni dönem içinde yaşamdan çıkarılma politikası uygulanmıştır. Yaşadığımız günlerde Kürtler ‘dağ Türkü’, aleviler de sapkın mezhep olmaktan çıkmıştır. 12 Eylül rejiminin yaratmak istediği homojen toplum projesi yok olmuştur. 12 Eylül koşullarını hazırlayan ve o günlerden sonra yaşanan katliamların sorumluları mahkeme önüne çıkarılmalıdır. Suçlular cezasız kalmamalıdır.

19 Aralık günü patlayan bir bomba şehrin yapısını değiştirmekle kalmamış, toplumuzun tarih çizgisini de değiştirmiştir!
18.12.2007

Hiç yorum yok: