8 Ocak 2008 Salı

Neden bu diz bu kadar televizyonlarda tekrar ediyor?

Mazeretim var yazısı…

Geç kalmış bir yazı, fakat geç kalmamın kendime göre nedenleri var! Her seferinde insanlar bir neden aradığında bulur, değil mi?

Bahaneden bol ne var ki? Her an bir şeye bahane bularak vicdanlarımızı rahatlatırız. Sonra sakin ve rahatlamış gibi güne devam ederiz!

Çocuklar Duymasın adı altında televizyon tarihimizde bir rekora imza atan dizi! Aynı bölümleri kaç defa yayınlanmıştır, bilmiyorum. Binlerce kez ekrana geldiği kesin, üstelik birbirine rakip kanallarda bölümleri yayınlanmaya devam ediyor. Sanırım bir ahlaki nedenler bahane edilerek başoyuncudan birinin yeri değiştirilmiş ya da atılmış! Daha doğrusu aforoz edilmiş!

Her şeyi batıdan aldık ya, aforoz kelimesini de oradan aldık değil mi? Hey gözünü sevdiğimin batısı, içimize ve neremize işlemedin ki, ne koymadın ki?

Dizi başlarken bir donk sesi ve mühür geliyor! Alla allaa dedim kendi kendime, neden acaba? Sonra yazı geliyor. "Made in Turkey" Türkçesi “Türk malı!” Acaba Türk malı olan ne? Bir kere başlangıcı İngilizce ve İngilizler seyrediyor diziyi! Onlara sesleniyor diye düşündüm. "Made in Turkey".
Neyse yerli malı haftası gibi, yerli malı film günleri, saatleri içinde bu filmin, pardon dizinin hiç bitmeyen tekrarını izlemeye devam ediyoruz! Bu kaçıncı yaaaa, kaç nesil değişti hala dizi devam ediyor! Değişen sadece aman, bilmiyorum bu arada nesil de mi değişti? Yeni kuşaklara bunu hatırlatma gereği duydular ve yayınlıyorlar!

Bütün bunları da anlatmak istemiyordum, anlatmak istediğim daha başka bir ayrıntı. Karakterlerin içindeki ve arka konumdaki bir duruşu anlatmak istiyorum. Meraklandınız değil mi? o kadar meraklandırmayayım!

Fısfıs İsmail! Bu karakteri ekranda çok fazla görmüyoruz ama bir patron olduğu her halinden belli! Karadeniz’in yiğit evladı, kadınsızlık nedeniyle ağzına boşu boşuna sıktığı fısfıs ile özdeşleşiyor. Asıl özdeşleşen bir durum daha var. Adam, her gördüğü dişi peşinden koşuyor, ayrım yapmadan. Tek evli olanlara bakmıyor. Onlar yenge!

Yengelerin dışında hangi kadını görse peşinden koşuyor ve ilgi çekmek için elinden geleni yapıyor.
Elbette bunları da anlatmayacağım, benim anlatmak istediğim daha başka bir ayrıntı!

Bu dizide bir de sekreter kız var. İşsiz kalmış, daha sonra dizinin geçtiği alanlardan biri olan iş yerinde sekreter olarak başlamış. İşini bilen, yabancı dili olan güzel bir kadın. Mesleği ve eğitimi hakkında bir bilgimiz yok ama iyi niyetli biri. Kapının yanında bir masa, o masada telefonlara bakan ve dosya indirip çıkaran biri! Dizi ilerledikçe, diziye katılan Amerikalı patronun tercümanı aynı zamanda.

Dizide patron rolünde olan Fısfıs İsmail’den kaçar mı bu kız? Elbette kaçmaz, taciz ediyor, çalışanlar sadece bakmakla yetiniyor. Eleştiri yok! Peki, tacize uğrayan biri rahatsızlığını dile getiriyor mu? Hayır!
Sadece mimikleri ile durumu anlatıyor ama şikâyet etmiyor. İşten olma korkusu var, çünkü daha önce bir iş yerinden atılmış! Atıldığı iş yerindeki insan kaynakları müdürünün gayretleri sonucunda taş fırın’ın çalıştığı iş yerinde başlıyor. İşi kaybetme korkusu var!

Dosyaları alıp ikide bir Fısfıs’ın yanına gitmesi gerek, çünkü patron rafın en üstündeki dosyaları istiyor, bu arda açılan eteğinden bacaklara bakıyor, ağzına sıktığı fısfıs ile! Sonra gurulu bir şekilde önde sekreter arkada fısfıs diye giden patron!

Peki, bu dizi kaç defa yayınlandı, kaç defa izlendi, acaba demekteyim, soru soruyorum, başka bir şey yapmıyorum, yanlış anlaşılmak istemem!

İşveren dernekleri bizi yanlış gösteriyor diye eleştiri yaptılar mı?

Peki, sendikalar bir ses çıkardı mı?

Feminist ve kadın haklarını savunanlar?
İnsan halklarını savunan hem dini, hem laik kesim ses çıkardı mı? Neden iki ayrım yaptığımı açıklayayım efendim, iki insan hakları savunan dernek var ülkemizde, biri sadece İslami kesimi odak almış, öteki neyi odak aldığı raporlarından belli!

Neyse yazının amacını aşan şeyler söylemeyim de konu dağılmasın!

Acaba dedim, biri bu diziyi seyrederken, gözünde nasıl sekreter canlandırıyor, nasıl patron karakteri çiziyor?

Çalışanların durumu ortada, kendi haklarını savunamayan zavallı kişiler! Teknolojiyi izleyemeyen, hep patronlarının bilgisine muhtaç insanlar! Yönetilmeye ve güdülmeye hazır kesim!

Neden bu diz bu kadar televizyonlarda tekrar ediyor?

Sanırım birileri orada kendisini buluyor, ya da hülyalarını orada kendisince yansıtıyor!

Biraz geç oldu ama mazeretim var! Hele bir dinle, lütfen bir dinle ondan sonra beni mahkûm et! Valla da billada mazeretim var! Yoksa bu yazıyı daha önce yazabilirdim!

30.03.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: