7 Ocak 2008 Pazartesi

neden bu kadar yoğunuz?


günlük gazetelerimi okudum, artık maillerime bakayım dedim!
bir baktım ki, mail yok!
bir arkadaştan sadece tek satırlık günaydın!
ne hatır soruluyor, ne başka bir şey!
anla ne anlarsan anla der gibi!
en azından ondan bir günaydın yazısı geliyor, ya gelmeyenler?
ben de inadına her gün merhaba kartı göndermeye devam ediyorum.
hem de hiç bir zorunluluğum olmadığı halde.
çünkü koşturmacalar sırasında unutturulmaya çalışılan bu kelime ile birlikte geçmişin birikimini de günümüze taşıyor merhaba!
fakat nedense merhaba dememek için direnenlerimiz var!
işleri çok yoğun!
o kadar yoğun ki, başların kaldıramıyorlar!
gönderdiğim merhaba kartına bir bakıp ya siliyor, ya da bir başkasına iletiyor!
sonuç, yine o günlük koşturmaları arasında merhaba demeyi unutuyor!
unutulan sadece merhaba mı?
insan kendisini unutuyor!
peki insan ne yapar?
dostuna gülümser!
eskiden sokaklarda ne kadar çok duyulurdu, günaydııııııııın, merhaba!
ya şimdi?
şimdi sadece politik mesaj veren selamlar duyuluyor!
selamın aleyküm, alayküm selam!
ya da baş başa vurulan tokuşma sesleri!
ilkel milliyetçilik!
silah sesleri sokaklara hakim olmuş!
kapkaçın hakimiyeti ile günlük yaşantımıza bakar olduk!
her yerde, her şeyde bir acelecilik var!
nereye koşuyoruz?
neler yapıyoruz?
neden bu kadar yoğunuz?
neden bir merhaba dahi demeyiz?
"hey halkım unutma beni!" diyen sesler de artık sokaklarda yankılanmıyor!
hey halkım günaydın ya da merhaba demeyi unutma!
çünkü çarkın içinde kimliksizleşiyoruz!
isyan edin ve bugün merhaba ya da günaydın deyin dostlarınıza!
beni de bir dost olarak görüyorsanız, merhabama karşı bir merhaba diyebilirsiniz!
merhaba!

01.02.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: