8 Ocak 2008 Salı

Nerede eski yürüyüşler?

Eskiden ağır yürü ki, ağırlığın anlaşılsın derlerdi. Şimdilerde ise ne kadar insan görsem hızlı yürüyor. Aceleleri var sanırsın. Yetiştirmek zorunda olduğu bir iş varda ona yetişecek gibiler.

Şehirlerde şimdilerde yürüme yolları yapılmış, orada spor kıyafetini giyip hızlı hızlı yürüyenleri normal karşılayabilirim. Fakat sokakta bu kadar hızlı yürümeyi bir türlü algılayamadım. Yoksa her kişi panik atak oldu da haberim mi yok! Gençler eskiden daha sakin yürürlerdi, özelikle bayanlar. Kol kola girer sohbet ederek ve nazlanarak yürürlerdi. Arada kahkahalarını eksik etmezlerdi. Zaman zaman biri saçını arkaya atar, arkasından öteki aynı hareketi tekrarlardı. Bir elektrik akımı gibi birbirine etki yaparlardı. Şimdilerde öyle mi? Kulaklarında bir kulaklık ve hızlı hızlı yürüyenler, arada müzik ritmi ile hareket edende oluyor.

Şimdiki insanlar çok hızlı yürüyorlar, hep acele edercesine ve yaşamı da hızlı yaşıyorlar. Tüketiyorlar birer birer yaratılmış ne varsa. Sadece tüketici olan, alışverişten medet umar ve orada sakinleşir. Çünkü alışveriş yaparken zorunlu mola verirsin! Denersin, ele güne karşı diyerek de bakarsın. Çünkü günümüzde üzerine giydiğin her bir parça artık senin kimliğindir. Dikkat etmek zorunluluğu var. Dikkat ediyorum sokakta yürüyenlere, eskisi gibi seslerin çıktığı kahkahaların duyulduğu ahenkli yürüyüşler yok. Birbirinin koluna girerek, hatta el ele tutuşarak sokaklarda birbirine hiç çekinmeden ve yanlış anlaşılma korkusu duymadan şakaların yapıldığı hoş sohbetler yerlerini mp3 çaların büyüsüne bırakmışlar.

Teknoloji yalnızlaştırır ve hareketini hızlandırır! Çünkü adrenalin salgısının daha fazla salgılanması için her türlü ortam hazırdır. Her gün yeni çılgınlıklar denenir ve hatta kitaplara kayıt edilir satılır. Günümüzün trendi adrenalin salgısının çok olması!

Korku ve cinayetler daha ilgi çeker oldu, daha çok gazeteler ve medya kendisini pazarlarken bu unsurlardan yararlanır. Çünkü o haberler adrenalin salgınsı artırır ve doğal olarak da ilgiyi! Hızlı tüketim araçların başındandır medya, çünkü her an değiştirir gündemi. Dün ermeni sorunu tartışılırken, bugün irtica, yarın Nobel! Dakika dakika ve canlı canlı verilen haberlerde hep dikkatimi şu kelime çeker, saniye saniye görüntülendi! Evet her dakikamız saniye saniye görüntüleniyor, o yüzden ekrandan kaçan yok, aksine ekrana çıkmak için birbirini yiyenler bol! Kamerayı gören tutuşuyor kavgaya ki, biliyor kavga haber olur, çünkü adrenalin artışı sağlar!

Eskiden insanlar sokaklarda salına salına ve ağır ağır yürürdü, el ele ve kol kola, şimdi ise vakitleri yok elden tutmak için! Sadece sevgililer, onlarda kaybetmemek korkusu ile tutuyorlar birbirlerinin elinden! Yoksa sevgilisi her an yakın arkadaşının eline geçebilir!...

Bozulmuşluk hareketlere de vuruyor, eskiden çok sakin davranırken, şimdi hızlı ve aceleciyiz. Karşımızdakine sabredemiyoruz, hemen ya kavga ediyor ayrılıyoruz ya da küçümsüyoruz! Çünkü anlatacak zamanımız yok! O karşımda duran kişi benim beynimden geçeni bilmek zorunda ve bana göre davranmalı! Davranmayınca ne olur? Vatan haini!...

Vatan hainliği işte bu kadar basitleştirildi, ülkenin doksan bin gencini Allahuekber dağında donduranlar birer kahraman, ölenler ise hain olmuş olabilir! Geçmişin katileri günümüzün kahramanları olabilirler, sırf resmi tarih öyle diyor diyerek ona destek sunmak için! Fakat bu evrende yalnız biz düşünmüyoruz, görmüyoruz! Bütün dünya aptal, biz akıllıyız! Her şeyi iyi bilen ve yorumlayan! Hiçbir şeye zamanında müdahale etmeyiz, hep son dakikaya bırakırız. Son dakikaya gelince hızlılığımız sayesinde o sorunu da aşacağımızı düşünürüz, elimizde birer sihirli değnek ve her şey süt liman, çünkü dünyanın bize ihtiyacı var! Bizsiz hiçbir şey yürümez!

Bir gün emekli olup geriye doğru baktığınızı düşünün, o kadar koşturmaca, o kadar kavga acaba değdi mi? Yoksa o kavga ve mücadele sırasında dünyadaki nimetlerden yararlanamayan bizler, sonbaharda düşen bir yaprağı izlerken, rüzgarın yaprağa yapmış olduğu oyunu izlemek nasıl bir haz verir? Hiç düşen yaprağı izlediniz mi? Salına salına ve ağır ağır, hiç acele etmeden. Sakin sakin. Esen rüzgarın etkisi ile biraz yukarıya doğru çıkar, sonra yeniden yavaş yavaş zikzak çizerek aşağıya doğru gelişini? Yaprağın yere kazandırdığı hüznü görebildiniz mi?

Elbette hızlı hareket ettiğimizden bu ayrıntıları görmeyiz, çünkü teknoloji yaşamı ve bizi hızlandırmıştır. Sakin olmayı unuttuk, artık günümüzü yetiştiremiyoruz, bir merhaba dahi demeden kaç günümüz geçip gidiyor. Hep yaşamdan bir şeyleri erteliyoruz, yaparız demekteyiz ve unutuyoruz dostlarımıza ve yakınlarımıza sunacağımız gülümsemeyi!..

Yüzlerimiz birer bakım kremleri ile biçimleniyor, estetik ameliyatlarla hep güler gibi bakar hale geliyoruz, aslında yüzümüzde kazanma hırsı binmiş ve yaşama eskisi gibi hoş görü ile değil, kazanma hırsıyla bakıyoruz. En küçük arkadaş arasında oynanan oyunda dahi kaybetmemek için hırçınlaşıyoruz!

Eskiden ne güzeldi, el ele, kol kola salına salına yürüyüşler! Ya şimdi, vaktimiz yok!

18.10.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: