12 Ocak 2008 Cumartesi

Pazar yazısı

Günlük haberler içinde birçok ayrıntıyı gözden kaçırıyoruz. Geleceğimiz belirleyecek olan ayrıntılar günlük verilen bilgi bombardımanı altında gözümüzün önünde olmasına rağmen, göremiyoruz, görsek dahi kısa sürede unutuyoruz.

“ABD 254 milyon dolara Irak’taki hapishanelerde Kuran kursu açtı.
Hapishaneleri direnişçilerin “fikrini değiştirecek” rehabilitasyon merkezleri haline getirmeye çalışan Tuğgeneral Douglas Stone, LA Times gazetesine “En büyük silahımız Kuran... Direnişçilerin radikal fikirlerini Kuranla değiştirmeye çalışıyoruz” dedi. Pentagon bunun için Irak’taki iki hapishanede “aydınlanma” sınıfları açtı.

Her gün Kuran dersine giren mahkumlar dersi sıralarda dinliyor. Bugüne kadar programa katılanların başarı oranının yüzde 70 civarında olduğunu belirtildi.”

Yukarıda aldığım haber bir süre sonra unutacağız, fakat İslam ülkelerin hapishanelerinde uygulamaya konduğunda nasıl tepki vereceğiz? Çünkü bizde “ılımlı İslam” ülkesiyiz. (ülkemizde var olan uygulama zorunlu değil, gönüllülük esasına dayanmaktadır, ileride zorunlu olduğunu düşünün bir! Arapça öğrenmeye çalışan mahkumlar, üstelik bunlar bir de ateistlerse? Öğrenemeyenin cezası artırılıyormuş! Şaka bir yana ama gerçek olma olasılığı olduğunu da göz ardı etmeyin, bir ülkede başarılmışsa, her ülkede de başarılır anlayışı global bakış açısında vardır. O ülkelerin özgül durumları pek göze alınmaz global bakış içinde. Afganistan işgal eden, Irak’ı da başka ülkeleri de aynı sebep ile işgal edebilir. )

İstanbul’da bir liseli kız Chat ile tanıştığı erkek arkadaşı ile buluşuyor ve başına olmadık tecavüz olayı geliyor. İstanbul’un meşhur semti Kadıköy’de oluyor bütün bunlar. Kapkaçın ve tacizin başkenti unvanını yakında alır bu gidişle! Sosyal belediye başkanı bütün bu gelişmeleri sosyal görüyordur. Haber içinde sokak çocuklarından, işsiz gence kadar her kesimden sekse aç insan portresi durmaktadır. Neyse ki kızımızı satabilecek olan kesimin eline geçmemiş. Ailesinin kişisel çabası sonucu bu korkunç durumdan kurtuluyor. Şimdi düşünelim acaba bu sadece bir genç kızımızın başına mı geliyor? Bu tip olayları yaşayan ne kadar insanımız var, kaçı bu şansız olayı yaşarken, ailesi tarafından korundu? Ailesinin inatçı tavrı olmasaydı, bu dram nasıl sonuçlanırdı?

İstanbul’da genel güvelik kontrolleri yapılır. Bende bu kontrollerden geçtim. İlk karşılaştığımda bana biraz gülünç gelmişti, çünkü yolda giderken bir polis (resmi kıyafetli) bana kimliğin var mı diye sordu, ben de doğal olarak var dedim, o zaman ver dedi. Şaşırmıştım, neden? Çünkü etrafta olay filan yoktu, normal kaldırımda gidiyordum. Şaşkınlığımı polise de yansıttım. Polis hiç oralı olmadı önce, kimliğimi aldı ve yan tarafta cep telefonu ile konuşan bir başka arkadaşına verdi. Sonra inatçı bakışlarım ve sorularım üzerine, genel asayiş kontrolü olduğunu ve emirleri yerine getirdiğini söyledi. Kadıköy’de bir kaldırımda giderken genel asayiş kontrolüne yakalanabilirsiniz! Dikkat ettim, kaldırımda giden erkeklere soruyordu. Zaman içinde insan genel kontrollere de alışıyor!

Hangi modern ülkede sobadan çıkan zehirli gazla insan ölür? Bu gaz zehirlenmesi olayı her kış ülkemizde yaşanır. Neden hiç önlem alınamaz, anlatılamaz. Gazdan zehirlenenlerin hepsi fakir olduğu gerçeğini göz ardı etmeyelim.

Evine eşinden fazla para getiren kadınların 3/2 si dayak yemekteymiş. Erkek toplumunda erkeğin sanırım gururu inciniyormuş. Kadın dövmesi deyince aklıma geçmişte yapılmış bir araştırma geldi, kadını döven erkeklerin çoğu üniversite eğitimi yapmış beyaz yakalı işçiler olduğunu biliyorum. Kadın dövenleri hep cahil olarak görmeyin, okumuş cahillerimiz daha fazla. Bu durum sadece bize özgü de değil.

Haberleri arasında dolanırken gözüme çarpanları paylaşmak istedim.
18.11.2007

Hiç yorum yok: