8 Ocak 2008 Salı

Tatil başladı…

Tatil başladı…

Okullar tatile girdi, büyük sınavlar yapıldı. Veee tatile girildi. Tatil denince ilk akla gelen yerler deniz kenarları oluyor. Hiç deniz görmemiş biri içinde tatil denince akla gelen ilk yerin deniz olması acaba tesadüfî mi?

Tatil başladı, parası ve olanağı olanlar deniz kenarlarına doğru hamle yaptılar. Olmayanlar ise ne yaptı dersiniz?

Büyük şehirde olanların bir bölümü hafta sonlarını geçirmek için nerede ağaç varsa onun gölgesine gitti. Giden bir pişman gitmeyen bin pişman misali, akşam haberlerde görüntüler yayınlandı. Kene ile tanış oldular, ağaç ve yeşillik altında olanlar. Kene ısırmaları sonucu bir kaç kişi hayatını kaybetti, kalan sağlar bizimdir diyerek yine ağaç altlarında piknik yapıla geldi.

Geri kalan, yani olanağı olmayan ülkenin %80'ni ne yaptı?

Bu sene kuran kurslarına giden çocuk sayısında patlama olmuş. Örneğin Diyarbakır'da geçen seneye göre %80 daha çok öğrenci kuran kursunu ziyaret eder olmuş. 200 kuran kursuna 20 bin kişi kayıt yaptırmış, büyük bir bölümü de kız çocukları oluşturuyormuş. (Bu bilgileri Diyarbakır Müftülüğü açıklamalarından öğrendim.)

Sosyolojik olarak toplumlar muhafazakârdır, durumlarının pek değişmesini istemezler. Yani değişikliklere karşı ilk tepkileri süre giden alışkanlıklara dört elle sarılmayı tepki olarak ortaya çıkarır. Zaman içinde bu tepkiler kırılır ve zaman nereye doğru akıyorsa akmasına devam eder.

Geçmişimizde bu tip tepkiler ile çok karşılaştık, fakat artık elimizde geçmişten gelen kaç değer kaldı?
Çocukların camilere yönlendirilmesinin arkasında acaba, çocuğum dinini öğrensin mi, yoksa onlardan gelecek olan tepkileri en alt düzeye düşürmek için mi gönderiliyor?

Her akşam haberlerde gösterilen pırıl pırıl görüntüler eşliğinde içten içe doğru yayılan bir isyan varoşlarda kendini beslemektedir.

Varoşlardan kapkaç yapanların çıkması tesadüfî değildir.

Varoşlardan çıkanların daha acımasız olması, önüne geleni ezmek istemesi tesadüfî olmasa gerek.

Sokak kavgalarına karışanların varoşlardan daha çok çıkması, oradan gelenlerin cezaevlerini doldurmaları tesadüfî olmasa gerek.

Uyuşturucu pazarlayarak ceplerini dolduranlar, mankenlerle akşam sefa yapmaları tesadüfî değildir.

Dikkat edin, her mafya operasyonunda bir manken ismi karışması tesadüf olmasa gerek! Çünkü lüks tüketim demek manken ile birlikte dakikalarını dakika yapmaktan geçiyor. Magazin programları, haber programları bunu böyle olduğunu öğretiyor. Sürekli tekrarlanıyor. Bu ülkede küçük bir azınlık denizlere doğru akarken, büyük bir çoğunluk günlük sorunlar içinde havaların neden bu kadar sıcak geçtiğini, Allah’ında insafının olmadığını düşünüyordur. Çünkü yanan bu dünyada hep fakirler olmakta, yaşayanlar ise hep parası olanlar. Bütün medya bu yaşayanları göstermeye devam ediyor, yaşayamayanlara. Bakın demekte, sizin yaşamınız dışında yaşam var ve onu hak edenler yaşar!

O yaşamı hak etmek için acımasız olan insan, daha da acımasız oluyor. Önüne geleni ezmeye devam ediyor, en kısa yoldan zengin olmak için hem toplumu hem de kendisini zehirliyor.

Tatil başladı, tatile çıkmayan hırsızlar oldu. Onların çalışma saatleri tatil zamanında artıyor. Güvenli ve koruması olan sitelerde oturanlar arkalarına bakmadan deniz kenarlarına doğru akıyor, ya akamayanlar?
28.06.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: