11 Ekim 2008 Cumartesi

Otobüste cep telefonu ile konuşmak yasak!

Otobüste cep telefonu ile konuşmak yasak!

Otobüsler son günlerde dolup taşıyor, konserve tazeliğinde yolculuğa devam ediyoruz. Otobüslerdeki doluluk oranı ile ceplerdeki boşalma arasında bir oran var mıdır?

Otobüslerde cep telefonu genelde yasaktır, çünkü bilgisayar sistemlerini kilitliyormuş. Hatta geçenlerde bir otobüs kilitlenme sonucu yaya çarptı ve yaya öldü, şimdi o yaya hangi mezarlıkta yatıyordur, elbette şanslı ise, çünkü mezarlıklarda yer olmadığı için mezar mafyası tarafından dolu alanlar boşaltılıp yeniden satıldığına dair duyumlar alır oldum! (Mezar fiyatları hakkında bilgisi olmayanlar bu cümleden bir şey anlayacağını sanmam.)

Otobüslerin sistemleri kilitlenmesi sonucu direksiyon hakimiyetini kaybeden şoför olacaklara seyirci kalmak zorundadır, çünkü şoförün elinden direksiyonu teknoloji almış durumdadır. Teknoloji insan yaşamını kolaylaştırırken en pratik olarak gözlemleyeceğiniz alan otobüslerdir, çünkü aynı teknoloji kullananı teslim almaktadır. Şoför göz göre göre gidip direğe çarpan ya da uçurumdan aşağıya doğru uçan otobüse komuta etmeye çalışır durumdadır. Teknoloji onu teslim almış ve sonunu hazırlamıştır. (Ne yazık ki içindekiler ile birlikte.)

Otobüsün içinde cep telefonu ile konuşurken sistem çöküyor, peki otobüsün yanında geçen bir yaya ya da araçta telefon konuşan olursa, o telefon sistemi tıkama olasılığı ne kadardır?

Son günlerde bir reklam görür oldum otobüslerde, ‘şoför ile konuşmayın, cep ile sohbete devam!’ Elbette ben biraz değiştirdim, deri topu üç GSM firmamız var, aralarında haksız rekabet yaptırmayayım! Her şey tepe taklak yuvarlanırken bir de ben vurmayayım!... (Global kriz nasıl gidiyor?) Otobüste bu reklam asılı ama cep ile konuşmak yasak! Çünkü sitemi kilitliyor!

Otobüse her bindiğimde dikkat ederim, insanlar cep telefonu ne yapıyor diyerek! Cep telefonların hemen hepsi açık, kapatana rastlamadım. Sadece sessize alıp binenler gibi, hiç değiştirmeden yokmuş gibi davranıp, sonra çaldığında sadece kapama düğmesine basanlara rastlamak şaşırtıcı değil. Bir de bunların dışında başka örneklere de rastladım. Bizdeki teknolojiyi kullanma konusundaki beceriye hayran olamayanın aklına şaşarım! (Otobüste cep ile konuşma yüzünden çıkan kavgaların hattı hesabı yok, nedense yaz aylarında bu oran artıyor!)

Cep telefon ile mp3 çaların arasında fark kaldı mı? Kulaklığı takıp cebine bıraktın mı kim bilir cep mi, mp3’mü? Cep telefonu ile görüşmek yasak ama arkadaşı ile sohbet eder gibi telefon ile konuşmak serbest! Cep telefonu otobüs içinde kullanmak yasak ya, yasağı delmeyen namerttir diyerek her türlü yol mubahtır anlayışı genele hakimdir. Eh bu ülkenin insanı değil mi yasaları delenleri birkaç defa iktidara taşıyan! Yöneticisine uygun yönetilen! Yönetilen ise koşullara göre gemisini, pardon takasını yüzdürmeyi bilir! Her kes başbakanın oğlu ya da damadı mı, hemen okul biter bitmez büyük gemiler alsın ve kullanılamayan denizlerimizi taşımacılıkta kullansın! Elbette bir gün oda olur! Bu ülke henüz ilk adımlarında küçük Amerika olmak için yola çıkmamış mıydı? Küçük Amerika olamadık ama bir bağlantı devlet oluverdik!

Otobüsler deyince aklıma sadece şehir içi ulaşımlar gelmiyor, çünkü otobüsün büyüğüne ve küçüklüğüne göre isim veririz. Şehirler arası yollarda seyir halinde olanlara da değişik isimler verildiğini gördüm! Firma isimleri olarak algılayamayın, rahat seyahat, çift katlı otobüs, yılın koltuğu seçilen otobüs… gibi isimleri görürsünüz. İstanbul’dan İzmir yönüne doğru giderseniz bir körfezi geçmeniz gerek. Onun kolay yolunu bulmuşlar, arabalı vapur! Doldukça kalkan arabalı vapurlar sürekli körfez üzerinde sağlı sollu yol alır, oraya köprü yapılmaz! İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı araba vapurları sürekli para basar. Kar marjinali yüksek rekabet kuralı olmayan yolda elbette çevre filan gözletilmez, önce para!

Otobüs lafı açınca bir sürü konu yan yana geliyor, en iyisi burada keseyim ve size hayırlı yolculuklar dileyim! Baştaki soruma dönersem eğer, cepte oluşan delik ile otobüse binme arasında bir orantı ya da ilişki var mıdır?

Bir kaza ve düşündürdükleri…

Bir kaza ve düşündürdükleri…

Joerg Haider trafik kazasında ölmüş. Avusturya’nın en önemli sağcı ve ırkçı lideriydi. Nazi geleneğinden geliyordu. Avusturya toplumu içinde aşırı olmasına rağmen, alman Nazileri yanında liberal kalır politikaları vardı. İktidara gelişi Avrupa çapında tepkilere yol açmış ve iktidardan uzaklaşmak zorunda kalmıştı, ülkesine gelecek her türlü zarara karşıydı. Seçim ile iktidara gelen Hitler’in yolundan gidiyordu, fakat onun gibi aşırı tepkileri yoktu.

Avusturya’da yaşan Türkler onu Türkleştirmiş, ‘Haydar’ olarak anar olmuşlardı. İsminin söyleminde kulağa en yakın olanı seçmişlerdi. Haydar bir yabancı düşmanıydı ve Türkleri ay çöreği yapıp kahveye banarak yemeyi düşünüyordu. Ay çöreği ve kahvenin türevleri Viyana kuşatmasına kadar gider öyküsü!

Avusturya çok kültürlü bir devlet yapısı özelliği gösterir. O küçük ülkenin sınırlarına yakın yerlerde diğer kültürlere ait komşu ülkede yaşayan topluluklar oturur. Kendi dillerini özgürce kendi aralarında kullanırken, Avusturya devleti nezdinde tanınmazlar. Avusturya bir ulus devleti özelliğini gösterir ama uluslaşamamış bir heterojen yapısını korur. Tarihten gelen bu çok kültürlülük bir çok ulusalcıyı rahatsız etmiştir. Alman ırkına dahil olanlar hem zengindir, hem de ülkenin hakimidirler. Fakir olanları beslemek istemezler. Romenleri, Macarları, ve Sırpları dışlarlar. Avusturya göç aldığı içinde bizim gibi sonradan gelenlerin oluşturmuş olduğu göçmenler topluluğu ile de sorunları vardır, çünkü çoğunluğu oluşturan almanlar hiçbir şekilde başkasını beslemek ve onları aralarına almak istememekteler. Ulus devleti kavramı içinde bakınca yaptıkları doğru algılanabilinir. Çünkü ulus devleti içindeki ötekini yok etmek üzerine kuruludur. Homojenleşmek uğruna Hitler’in yaptıkları ortadadır. Bir potada eritme politikası ile İngiltere, Fransa!

Her trafik kazası soruları beraberinde getirir, çünkü istihbarat örgütleri geçmişten beri gelen geleneklerine göre trafik kazların kullanmışlardır. Yok edilmesi gerekenler genelde kaza ile ortadan kaldırılmış ve bu sayede ölenin kahraman olması önlenmiş olmaktadır. Trafik kaza haberlerini en iyi izleyen kurumlar istihbarat kurumları olduğunu söylemek abartı olmasa gerek!

Bizimkilerin deyimi ile Haydar Avrupa birliği için önemli bir çomak konumundaydı, çünkü Avusturya içinde gelişen ve Avrupa içinde dalgalanan yeni ırkçı hareketin lideri konumundaydı. Irkçı Nazilerin en son ve en büyük toplantısı Avusturya içinde olmuştur. Bütün dünya Nazileri birleşin! Çağrısı sanırım bu toplantının geniş katılıma sebep olduğunu söylemek abartı olmasa gerek. Bu konuda bilgilere Nazilere ait sitelerden ulaşılabilinir. Naziler Avrupa çapında yapacakları eylemleri planlamışlar ve kimi düşman olarak göreceklerini belirledikleri toplantı Avusturya’da bizim Haydar’ın şemsiyesi altında yapıldığını sitelere girerek öğrenebilir.

Rus, Alman, İtalyan, İsveç, Norveç… gibi ülkelerin Nazilerin davranışlarına ve kıyafetlerine bakarsanız ortak bir yön bulursunuz. Sadece Gamalı Haçın kullanımı dışında. Ülkelerin kendi gerçeklerine uygun olarak gelişen bir Avrupa Nazi hareketinden söz edebiliriz! Naziler aslında kendi dışında olandan nefret eder ama bu Avrupa Nazi hareketi Avrupa dışında olanları, Yahudileri ve Çingeneleri geleneksel düşman olarak görmüşlerdir. Son karikatür olayından sonra Müslüman olanları da bu düşman tanımı içine almışlardır. Avrupa’da yapılan camilerin bu gelişmeye katkısını unutmamak gerek! Çünkü göz ile gördükleri şeye düşman olmak ve düşman yaratmak daha kolaydır!

Haydar’ın bu kadar geniş bir kesimi etkilemesi nasıl olmuştur? Eski bir Nazi subayı olan biri nasıl odluda Avusturya cumhurbaşkanı olmuştur? (Kurt Waldheim, Birleşmiş Milletler Genel sekreterliği görevi yapmıştı. 1986 yılında Cumhurbaşkanı olduğunda bir çok ülke ona ülkeye geçmişinden dolayı giriş yasağı koymuştu.)

Avusturya geleneksel olarak sağ politikanın etkisi altında olduğunu bu sonuçlardan çıkarabiliriz. Hitler bir Avusturyalı alman subayı olarak savaşmış ve daha sonra vatandaşı olmadığı Almanya’da iktidara gelebilmiştir! (Avusturya insanı dünyayı etkileme gücünü geçmişte göstermiştir!)

Haydar’ın ölümü kuşkuludur, çünkü yükselmekte olan bir siyasi hareketin lideridir. Faşisttir. Faşist ideolojinin yükselen lideri konumundaydı. Avrupa Birliğinin en önemli çatışma noktasında yer almaktaydı. Tarihin yeniden dönüşüm noktasında önemli rol oynayabilirdi, fakat kaza ile bu beklentiler sona ermiş olmasına rağmen, yerine gelecek ve onun hareketini yönlendirecek kişinin davranışları çok önemlidir. Nazi örgütlenmelerinde lider öldükten sonra genel olarak hareket sönmesine rağmen, yeniden zaman içinde toplandıkları gözükmüştür. Avrupa birliği önemli bir engelini kaza ile atlatarak sorunu zamana yaymış gözükmektedir!

6 Ekim 2008 Pazartesi

Dünya’nın adını Amerika olarak değiştirelim mi?

Dünya’nın adını Amerika olarak değiştirelim mi?

Amerika’nın iç içlerindeki herhangi bir olay bizi kökten sallamaya devam ediyor. Bizdeki değişiklikler Amerika’da haber dahi olmuyor. Bu durumdan nasıl sonuç çıkarırız?

Amerika, birleşik devletler topluluğudur. Birleşik devletlerin sınırları nereden başlıyor, nereye kadar yayılıyor? Siyasi sınırları kim tarif edebilir?

Amerika’nın siyasi ve ekonomik olarak etkilediği coğrafyaya bakarsak sınırların boyutları göreceli olarak sürekli değişim gösterdiğini görebiliriz. Irak birleşik devletlerin şimdilik bir eyaleti konumunda dururken, Türkiye nerede durur?

Amerika nezle olsa, biz ateşli hastalığa tutulup acil çıkış yolları arar olduk! Bizdeki değişiklikler oradan gelecek onaya tabi olduğuna göre, biz bu birleşik devletlerin neresinde duruyoruz? (Ekonomik/ siyasi olarak alınacak kararlar hala onarın denetimi altındadır. Bir istisnai durum yaşamış olmamız, geneli göz ardı edemeyiz.)

Bileşik devletlerin sıradan vatandaşı dışında bir çok bürokratın dahi bizden haberi olmadığını yapılan haberlerden biliyoruz! Biz ise ilkokula başlamadan Amerikan’ın ve başkanın adını biliriz. ABD coğrafyasında yaşayalar bile hemen başkanlarının ismini söyleyemezken, neden bizim çocuklarımız Amerikan başkanın adını bilir?

Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasi sınırları nerede başlar, nerede biter?

Amerika’da ikiz kuleler yıkılırken, bir daha dünya eskisi gibi olmayacak sözü rahat rahat söylenirken, bizde bir Amerikan bankasının binası yıkılırken her şey eskisi gibi olmaya devam etmesi nasıl açıklanır?

Amerika’daki eyaletleri ve yasaları hakkında değişik haberler bizim gazetelerin sayfalarında sürekli yer alır, Amerikan gazetelerinde bizim ile ilgili haberler Ermeniler ya da Yunanlar ile ilgili olduğunda kısa olarak ismimiz geçer!

Amerika yeni göçmen olmuş yetenekli insanlara en üst noktada iş verirken fazla düşünmez, hatta bu durum onlar için doğal karşılanır, çünkü onlar göçmen ülkesidir ve her türlü olanaklar olduğunu tüm dünyaya göstermekten büyük mutluluk duyarlar. Çekim merkezi olmak ve her ülkede kendisinden bahsedilmesinden hoşlanan bu devletler topluluğu, aynı zamanda kendisini her ulustan ve devletten üstün görür. Bütün tepkileri bencilcedir ve çıkarını düşünür. Bir yere göz diktiğinde her türlü riski göze alırken, zararı oluşmaya başladığında, hemen geri çekilebilmektedir. Vietnam bu konuda örnektir. Amerika çıkarı olduğu sürece tanır, sonra gerisini dönmede tereddüt etmez. Ülkelerin iç işlerine karışırken öncelik ‘kendi çocuklarını’ korur, ‘kendi çocukları’nın yerini alacak birini bulduğunda hemen öteki yapabilmektedir. (Bizdeki darbeler ve sonuçları irdelenirse bu konuda örnekler ile karşılaşırsınız.)

Amerika kendisine karşı işlenmiş suçları kovboy titizliği ile çözerken, başkalarına karşı işlediği suçları tarih kitaplarında dahi görmek istemez, eğer suç kendisini etkilemekten uzaklaşmışsa bir dip not olarak açıklar!

Amerika kendi dünya görüşünü her türlü iletişim aracılığı ile anlatır. Dünya tv’lerini ve haber ajanslarını besleyen Amerikan patentli kaynaklardır. Onların denetiminden geçmeyen hiçbir haber global olarak gezemez!

Bizim çocuklarımız doğumundan sonra onların izin verdiği kadar hayal dünyalarını geliştirebilmektedir. Evrensel insan tipi ve düşünce yapısını bugün belirleyen ülke durumunda olduğuna göre bizlerde Amerika’ya bağlı devletler topluluğundan farkımız nedir?
Amerika’da oluşan her türlü kriz bütün dünyayı kucaklarken acaba diye düşünmekteyim, dünyanın adını Amerika olarak değiştirsek acaba büyük hata yapmış olur muyuz?

5 Ekim 2008 Pazar

Kan ile toprak sulamasına son!

Kan ile toprak sulamasına son!

Aktütün karakoluna saldırı…
Ne zaman?
Dün!
Neden dün saldırı gerçekleşti?

Dağlıca baskını sonuçları henüz ortaya serilemeden başka bir baskın, yine acılar yeryüzünü sararken, kan ile beslenenlerin nefesi daha gür çıkmaya devam etmektedir.

Kan ile beslenenler dünyamızı ne kadar kötü koşullara sürüklediği tarihte gizli değil, açık açık durmaktadır.

Dünya bir kaosun eşiğine doğru savruluyor, her şey yeni biçim almaktadır.

İç / dış politikalar ile bağlantılı olarak saldırılar kitlesel boyuta çıkıyor, neden? İnsan yaşamı bu kadar ucuz mu? (sorunun yanıtı evet dediğinizi duyar gibiyim!)

PKK, İmralı adasında bulunanın ‘tutuklunun’ bilgisi dışında hareket edemez diye düşünüyorum, çünkü tarihine baktığımızda bunu çıplak olarak görmekteyiz. Nefes alırken bile oraya danışılıyor. Her yapılanma, her hareket adadan yönlendirildiği basına yansıyan avukat tutanaklarından okuyoruz! Yansımayanlarda neler vardır dersiniz?

Tutuklu olduğunu biliyoruz. Tutuklu ne demektir? Kontrol altında tutulan! Her hareketin, her yazışmanın birileri tarafından kontrolü yapılıyor demektir. Her anı kontrol edilen birinin elbette düşüncesi ve davranışları da kontrol edilmeye başlanmıştır! Pavlov deneyinden sonra bir çok gelişme oldu, bireyleri ve kitleleri kontrol eden bir çok yöntem bilimsel olarak geliştirildi. Bugün kontrol edenler bunların elbette farkında ve uygulamaktalar. Kontrol altında olan bir kişinin elbette düşüncesi ve yaşam biçimi de bir süre sonra değişime uğrar.

Sınırları kontrol edenler, elbette bir adada yatanı da kontrol ediyordur, eğer etmiyorlarsa orada bir sorun var demektir. Sınırların ne kadar kağıt üzerinde kaldığı yapılan eylemler ile ortaya çıkmaktadır. Sınırların bu kadar girdili çıktılı olması orada istikrarsızlığı ve başka gelişmeleri de yanında taşır.

PKK neden saldırdı, ne zaman aldı bu kararı? Altınova olayına tepki mi bunu tetikledi? Ateşe benzin dökmek anlamına gelmiyor mu? Orada dökülen benzinin başka yerlerde alev almayacağını kim söyleyebilir?

Eylemler ve sonuçları birilerinin ekmeğine yağ sürüyorsa orada taşeron kelimesini kullanabiliriz! Bu kan dökmeler kimin ekmeğine yağ sürdü?

Sınır ötesi yapılan koridor boyunca uçak ile bombalamaları da tartışmaya açmak gereklidir, çünkü koridor boyunca yapılan dolu git, boş gel seferlerin amacına ulaşılmadığı görülmektedir, eğer bu gel gitlerin başka amacı yoksa. Varsa da bunu gelecek günlerde göreceğiz! (İran’a yönelik operasyon acaba askıya mı alındı, yoksa hepten vaz mı geçildi? Son ekonomik Tusunami dalgası bu konuda ne gibi değişikliklere yol açtı?)

Kandan hortumlananların hortumları kesilmelidir. Bu hortum sadece ekonomik olarak algılanmamalıdır, çünkü bütün hortumların bir biri ile bağlantısı olduğu ve birbirini beslediğini söylemek abartı olmasa gerek!

Barışın sonsuz olarak yerleşebilmesi için bütün karanlık noktaların sorgulanması ve aydınlık altında evrensel hukuk kuralları içinde cezalandırılmasını dilemekten başka bu aşamada ne söyleyebilirim?

Irk, din temelli geçmiş tarihte binlerce çatışma, soykırım, savaş oldu. İnsanlık geçmişten bir çok şey öğrendiğini düşünüyorum, biz de öğrendiğimizi kan ile beslenenlerin elinden olanaklarını aldığımızda kanıtlamış olacağız.

Bu saldırı bahane edilerek ırksal temelli söylemlerden uzak durulmalı, barış çığlıklarını yeryüzüne, gökyüzüne bırakmak zorundayız, çünkü savaş tamtamları ve kan emicilerin nefeslerini ancak ve ancak o şekilde bastırabiliriz!

Son yapılan ve geçmişte olan kan dökme eylemlerinde yaşamlarını kaybeden tüm canlara Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar dilerim. Umarım ki bir daha buna benzer olaylar olmaz, kan ile toprağı sulamak durdurulmalıdır!