13 Aralık 2008 Cumartesi

Değişim kaçınılmazdır!

Değişim kaçınılmazdır!


Değişimin ne zaman başlar, ne zaman sonlanır? Değişim toplumsal olduğunda ne ifade eder?

Değişimin bir ayı olur mu?

Değişim her an olmaktadır, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir söylemini söyler dururuz yıllardan beri, bu sözü hep doğru kabul ederiz, fakat davranışlarımız ve duygularımız ile yalanlarız durmadan!

Mart ayı deriz cemre düştü bahar geldi, değişim başladı deriz!

Mayıs ayı bahar deriz, o ayda büyük değişimler bekleriz!

Temmuz ayı deniz ayı deriz, bulunduğumuz ortamı değiştirir, sahile akarız! Bu arada sahile değil de dağa doğru gidenlerde olur, yayla turizmi sağ olsun, köy alışkanlıklarını bile değiştirdi!

Siyaset dünyası değişiyor, siyaset dünyasını değişimini başlatanlar acaba kontrollü değişimin olduğunu düşünüyorlar mı? Değişim kontrollü mü olur?

Büyük değişimin ilk başlangıç noktası için İsviçre’de bir deney yapılmıştı, ilk denemede başarısızlığa ulaştı, fakat aynı zaman dilimi içinde dünyanın bir çok bölgesinde zincirleme depremler oldu. Bir de deney deneme değil de gerçekten yapılmış olsaydı ne olurdu? Değişimin başlangıcını bulalım derken son noktayı koymayalım?

Bizde son büyük değişim beş generalin anayasayı korumak adına yaptıkları darbe ile gerçekleşmiştir. Anayasayı korumak için el koyanlar anayasayı ortadan kaldırmış, yerine yeni bir anayasa hazırlatmıştır. Yeni yazılan anayasa ile cumhuriyet’in önüne bir sıfat dahi eklediklerini yıllar sonra öğrenmiş olduk!

Anayasayı değiştirip yeni bir toplum yaratanlar, elbette muhalefeti de yaratmıştır. Bugün değişimin ve yeni sıfatın sahipleri hem muhalefettir hem de iktidardır. Ülkemiz ne zaman ılımlı oldu?

Değişim ocak ayında başlar mı? Çünkü yeni yılı karşılarken bir çok plan yaparız, beklentilerimizi öne çıkarırız, hatta gider milli piyango bileti alarak sanal bir rüyaya yatarız! Rüya 31 Aralık gecesi ve yeni yılın ilk günü bir teselli ikramiye ile geçiştirilir ya da hiç çıkmaz! Yatılan o rüyada biter gider. Haber kanallarında da şu klasik soru biter, ya size çıkarsa ne yaparsınız? Çıkarsa değişim başlar! Değişim ise kimi nereye götürteceği belli değildir!

Yeni yılın ilk onbeş günü yapılmış harcamaların nasıl taksitlendirileceği ve ödeme için hangi hesaptan hangi hesaba ne kadar gönderileceği bir matematik hesabı altında geçer. Çocukluk yıllarında öğrendiğimiz bütün o havuz problemleri önümüzde durur. Gerçi ben hiçbir zaman doğru sonuca ulaşamamıştım bu havuz problemlerinde, hayatta ulaşır mıyım sizce?

Değişim kaçınılmazdır, her an değişim vardır! O halde kimse değişimin farkında dahi olamaz, çünkü her an olanın farkına varmak için durmak gerek! Hayatımızı içinde durduğumuz anlar vardır, ya da değişimin gerisinde kaldığımız an değiştiğimizin farkına varırız, o yüzden değişimin farkına varmak demek geri kaldığımızın kanıtıdır. O yüzden bizler değişime hemen ayak uyduran hayvanlarız, çünkü değişimi fark etmeden yaşarız!

Değişime uyum sağlayan ise, değişim koşulları gördüğünde benzer tepkiler verdiğini görürsünüz, fakat değişimin koşulları çoktan değiştiğin bile farkına varmayız. Tıpkı bir deney ortamındaki pirelerin durumu gibidir. Zemin ısınır, yanmamak için yukarıya zıplar, daha yükseğe zıplayarak bulunduğu ortamdan kurtulmak için mücadele eder, fakat deney yapanlar tek kaçış noktası olan yere camdan bir çatı kondurmuşlar. Pire bir süre sonra bu cama kafasını vurduğunda ne olduğunu anlayamaz ama kısa sürede ne yapması gerektiğini öğrenir ve cama vurmayacak kadar zıplar. Pirelerde başlarına gelen olayı öğrenir ve ona göre davranır.

Aynı deney bir süre sonra tekrar edilir, bu sefer camdan çatı yoktur, pirenin kaçacak yolu açıktır ama pire öğrendiklerinden dolayı daha yukarıya zıplamayı düşünmez, deneme dahi yapmaz! Öğrenilen şey başlangıçları ortadan kaldırabilir.

Değişim öğrenme ile ortadan kaldırılabileceği gibi, öğrenme ile de geliştirilebilinir. Öğrenmenin olduğu her ayda değişim mümkündür. Değişim demek başlangıçtır. Her an bizler başlangıçlar yaparız ama bunların hangisinin farkındayız?

11 Aralık 2008 Perşembe

Gözkapaklarım yanıyor!

Gözkapaklarım yanıyor!

Göz kapaklarım kapanmıyor, çünkü yanıyor. Gözlerim güneş olduğu için yanmıyor elbette.

Göz kapaklarımın yanması ilk değil, belki kaç defa grip hastalığına tutuldum ama insan hasta olduğunda acıyı yeniden tadıyor. Acı unutulan şey olduğunu anımsıyor, acı çekerken.

Yaşlanan insanın kronik hastalığı olması kadar doğal bir şey yok, toplumlarında kronik krizi olması gibi… Kronik anlamı itibari ile geçmeyen, sürekli olandır. Kronik hastalığı olan ömür boyu çeker, ne yazık ki tedavisi yoktur.

Yaşlanan insanın kronik hastalıkları oluşur ama grip kronik olur mu diye de içimden geçirmiyor değilim, kaç gün oldu hala göz kapaklarım yanıyor! Göz kapaklarımın altında güneş olmadığını biliyorum…

Hasta olan için sağlık çok önemlidir, sağlık gidince her şeyin sağlı olduğu anımsanır. O anımsanma iyileşene kadar olan süreçtir. Sonra bir süre izi kalır ama sonra bir anda hayatın laylomu arasında yok olur gider. Koşturmaca ve para bir anda önemini sağlığın yerine konar. Para olunca sağlık olur, para olunca tatil ve kriz olmaz. Para yaşamın belirleyicisi ve yönlendiricisi olur. Bu zorunlulukmuş gibi kabul ederiz, çünkü bizim eğitim sistemimiz içinde, büyüme koşularımız içinde bize o öğretilmiştir. Parasız insan yaşamaz, yaşayamaz diye biliriz. Modern yaşam denilen şeyin para üzerine oturduğunu biliriz. Para ise hayali değerlerin, gerçek değerler yerine konması ile oluşur ve matematik oyunları ile şişirilen hesaplar ve borçlar içinde insan sağlığını dahi düşünemez. Çünkü para için insan doğal olmaktan çıkar, onu kazanmak için her türlü özveriyi gösterir. Bir araya gelmeler bile para ile mümkün olur, ortak üretim, düşünme ve ortak olan her şey para ile ölçülür oldu. İmece kavramı yaşamımızdan çıktı, tıpkı sağlık kavramının paraya dönüşüp, birer reklam aracına dönüşmesi gibi.

Yurtdışından gelen doktorlar, para karşılığında haber programlarına çıkar ve sağlık için vazgeçilmez olanları anlatır. Para ile karşılığı yoktur anlattıklarının, fakat işin arka yüzüne baktığınızda reklam için geldiğini, çalıştığı işyerinde yerini garantiye alabilmek , müşteri kazanmak için bir yöntemdir. Her şey para içindir, sağlık bile.

Gözkapaklarım yanıyor, gözlerimin güneş olmadığını biliyorum.