19 Aralık 2008 Cuma

Yeni bir gazete çıkarken…

Yeni bir gazete çıkarken…

Ciner grubu yeni bir günlük gazete çıkaracağını açıkladı, uzun zamandır hazırlık çalışmasını sürdürdü, yakında ise piyasada olacaktır. Fakat benim izleyebildiğim kadarı ile Ciner grubunun çıkaracağı gazete piyasada satılanlardan bir farkı olmayacaktır. Çünkü yapılan çalışmalar, el sıkılan gazetecilerin dünyaya bakış açısı sınırları bellidir.

Ciner grubu daha önce gazete sahipliği yapmıştır, hükümet elinden gazetesini almakta tereddüt etmemiştir, çünkü hükümet kendisi gibi düşünmeyeni ve kendisi için tehlike olabileceğini düşündüğünü minimalize etme konusunda beceriklidir. Hükümet ile uğraşanlarının nasıl bir sonuç ile karşılaştıkları ortadadır. Ortada olan bir durum içinde yeni bir gazete çıkarmak ve iddialı olmak önemlidir. O yüzden ilgi ile izlenmektedir.

Gazete var olanların dışında olmayacaktır, yani politik hedefi olan bir gazete yerine patronun çıkarlarını gözeten bir gazete olacaktır. Patronun çıkarları ise hükümet ile ilgilidir, çünkü ihaleler içinde gazete patronlarını görmek şaşırtıcı değildir. Normalleştirilmiş bir durum yaşamaktayız. Peki, yeni çıkacak olan gazete hükümete direkt muhalif olamayacağına göre neden çıkar?

Bu soruya cevap verecek olan Ciner bile bilmemektedir diye düşünüyorum, çünkü kendisini medya alanında görmek hırsı, amaçlar konusunda çelişkili duruşları da yanında getirir. Ciner medyayı bir ticari baskı aracı gördüğünü düşünüyorum. Hem muhalif gibi durup, hem de iktidarı destekleyen medya devlerinin yaptığını görmektedir. Onların önlenemez yükselişine yakından şahit olmuştur. Medya içinde olmak demek, değişimi önceden görmek anlamındadır. Gazeteciler haber peşinde değil, patronlarının çıkarlarını ve kendi maaşlarını kurtarma derdindedir. Bağlı bulundukları grup büyüdükçe, kendilerinin maaşlarının artacağını ya da bu krizde hesaplarına düzenli paranın gireceği garantisi demektir. Kendi grubu içinde eleman çıkarmalarını verimlilik olarak bakan, olması gereken olarak görürler. Maaşlarını ve tatillerini hiçbir zaman tartışma konusu bile yapmazlar. Patronları adına eleman alan ve eleman çıkaran konumunda olanların kaybedeceği çok şey vardır.

Ciner grubunun çıkaracağı gazete el- Sabah olarak eleştirdikleri gazeteden ileri, Türkiye Türklerindir gazetesinden geri olmayacaktır. Grubun tek rekabeti olacaktır, diğer medya devleri ile satış ve dağıtım konusundadır. Eleştiren değil, resmi söylemin dışında değil, var olanların söylemlerinden farklı olmayan ama kavgacı bir tarzda, hükümete dokunmayan, devletin her yaptığını onaylayan konumda olacaktır.

Fatih Altaylı bu konuda bir çok ipucu vermiştir. Devleti eleştirmeyecektir, bacak aralarının namusunu koruma olarak görecektir. Hükümete dokunmayacaktır, eski rakibi Doğan grubunun ihalelerine ve hükümetten destek görmesini eleştirecektir. Grubun çıkarları konuda duyarlı olacaktır. Fakat bu çıkarlar grup başkanın cebinden çıkacak para ile ölçülü olacaktır. Kanal 1 ve Haber Türk kanallarının durumu geleceği rahat tahmin etmemize yardımcı olmaktadır. Yeni çıkacak olan gazete, var olanların dışında yeni bir şey söylemeyecektir, grubun kendi reklam aracı konumunda olurken, popülertesine bağlı olarak alacağı reklamlar ile kendisini ekonomik olarak başa baş çıkarması gazetenin ömrünü belirleyecektir.

Ufuk Güldemir popüler anlamda iki gazete çıkarmış ve sonuç olarak ortadadır. Fatih Altaylı’nın bilgi birikimi ne kadar ortada olduğu ortadır, Ufuk’u aşıp aşamayacağını yakında görmüş olacağız. Ufuk’dan avantajlıdır, çünkü arkasında bir grubu almıştır. Fakat gazete içeriği ve biçimi benim görebildiğim kadarı ile var olanların ötesinde olamayacaktır.

Türkiye gerçek bir gazeteye hala ihtiyaç duymaktadır. Gerçek gazete umarım bu topraklar üzerinde kendi özgücüne güvenerek çıkar. Köşe yazarları ile gazete satışları belirlenmeye başlanmışsa eğer, o ülkede gazetecilik yoktur diyebilirim.

Yeni çıkacak olan gazete var okuyucuya belki birkaç kişi daha katacaktır, fakat genel okuyucu sayısında büyük oynamaya sebep olacağını düşünmüyorum. Bugün 5 milyon okuyucu varsa eğer, çıktıktan sonrada 5 milyon okuyucu olacaktır. Birkaç gazete okuyucu kaybedecektir, birkaç gazete belki kapanacaktır. Fakat onların okuyucu kaybetmesi ya da batması genel okuyucu sayısında bir değişikliğe sebep olmayacaktır.

Seçimler yaklaşırken…

Seçimler yaklaşırken…

Yerel yönetimlerin değişimi yaklaştıkça meydanlardan önce ekranlarda bir gerginlik hisseder olduk. Yerel yöneticilerden seçilme şansı az olanlar giderken, gelecek olanlara kötü bir miras bırakma derdindedir, çünkü gelenin soruşturma açma olasılığı vardır ama bugüne kadar bu olasılık hayata geçmemiştir. Yiyen yediği ile kalmıştır, gelenler ise hep yokluk edebiyatı yapmıştır, var olanı tüketmek ile uğraşmıştır. (Gidenler gelene kötü miras bırakır, çünkü kendisinin değeri anlaşılmasını ister, çünkü gelen eskisinin yaptığı tahribatı düzelteyim derken, yapmış olduğu hedeflere ulaşamaz!)

Büyük şehirler şimdilerde kömür sobalarından çıkan dumanların etkisi ile sis altındadır. nefes almakta güçlük çekerken, kimse bunun bir geriye dönüş olduğunu düşündüğünü sanmıyorum, çünkü ekranda yapılan tartışmalar daha çok konuşulur olmaktadır. Şehirler doğal gaz enerji olarak kullanılmadan önceki haline döndü, kömür bir enerji kaynağı olmaktan çıkalı kaç yıl olmuştu? Ne oldu da kömüre geri dönüş oldu?

Kömür üretimi ve işletimi hem çevre faktörü açısından hem de üretim aşamasından dolayı verimli değildir, daha verimli olan başka enerji kaynakları dünyada kullanılmaktadır, biz de global enerji kullanımımdan yararlanmaktayız. Gerçi bize özgü ve tek taraflı anlaşmalar ile elimizde olanı da dağıtmışız. Seçimlerin yaklaşması ile eski enerji kaynağımız olan kömüre dönüş vardır. Kömüre dönmek geriye gitmek anlamındadır. Enerji kaynağında geriye gidiş demektir ki, standartlarımızda da geriye gitmiş olmaktayız. Yaşam standardımız düşmüştür, düşürülmüştür.

Geriye dönüş veya gidiş dağıtılan yardımlar ile daha çıplak olarak ortaya çıkmaktadır. İnsanlık, onuru için yaptığı mücadelede onurunu kaybetmiştir. Onursuz ve omurgasızdır. Her şeyini paraya teslim eden, para kazanmak adı altında köle olmayı onaylayan, özel yaşamını ortadan kaldıran bir konuma gelmiştir. Para karşılığında yapmayacağı iş yoktur, her yaptığına bir sebep bulmakta da zorlanmamaktadır. Elbette bu genelin dışında yaşayanlarda vardır, fakat artık onlarda birer istatistik sayı olarak durmaktadır.

Yerel yönetimler değiştikten sonra eski yönetimin yaptığı her türlü ihale ve benzeri işler kontrol edilecek mi? Kontrol edildiğinde ne gibi sonuçlara ulaşacağız? Alınmış elemanlar ve görevleri incelenecek mi? Torpil ile alınıp, hiç çalışmadan maaş alanlar ortaya çıkarılacak mı? Hiç görevine gelmeden maaşı hesaba yatan kaç danışman vardır? Belediyenin gelir kaynakları olan yan kuruluşlarında işler nasıl gitmektedir? vakıflar aracılığı ile yapılmış harcamalar gün yüzüne çıkacak mıdır? Kısaca geçmişin hesabı sorulacak mıdır? Bu olasılık bile tartışmalara yansıyorsa, iktidarda olanın hırçın davranışı göze batıyorsa, orada yanlış giden bir şeylerin var olduğunu gösterir.

Belediye başkanı ve yardımcılarının yakınları üzerindeki mal varlıklarının herekti incelenmesi gereklidir. Ne zaman üzerlerinde mal varlığı artmıştır? Bu trafiği incelemek için iktidara gelmek önemli midir? İktidara gelen hesap soracağım diye gelir, hesap sorulacak konuma düşer. Bu durumda kontrol mekanizması kim tarafından ve nasıl işletilmesi gereklidir? İktidara gelmek geçmiş ile yüzleşmeyi getirmemektedir. O halde geçmiş ile yüzleşemiyorsak, neden iktidar değişikliklerine ihtiyaç duyarız?