9 Eylül 2009 Çarşamba

Tusunami denizden beklerken, karadan vurdu!

Tusunami denizden beklerken, karadan vurdu!

Deprem sonrası oluşan bir durumdur Tusunami. Fakat ülkemizde her daim bir deprem olduğundan, ne zaman nerede vuracağı pek belli olmaz!

İstanbul, son yılların en çok yağışı aldığı söyleniyor. Belki doğrudur, belki değil, onun güvenirliğini bilim adamları istatistikî sonuçlara bakarak söyleyebilirler. Fakat bir gerçek var ki, doğanın dengesinin bozulduğu ve bu bozulan doğa, dengesiz tepkiler vereceği daha önceden bilim adamları tarafından söylenmişti. Doğanın beklenir şekilde hareket edebilmesi için olanaklar zaman içinde yok oldu, yok olmaya da devam ediyor. Bu bozukluğun temelinde yatan neden, yüksek kar elde etmek isteyen kapitalist ilişkiler ve üretim biçimidir. Daha çok kar için, doğa yok edildi, talana uğradı. Çevreye duyarlılık son yıllarda söylem olmaktan çıkıyor, eyleme dönüşüyor ama bu eylem için hala ayak direten büyük biraderler dünyamızda varlığını, her türlü zorbalık ile kendisini korumaktadır.

G8’ler olarak kabul edilen dünyanın zirvesinde ki ülkeler ve zenginliği paylaşan ulusların hükümetleri, krizi bahane ederek doğaya salınan zararlı maddeler ile gerçek mücadeleyi başka bahara bırakmış durumdalar. Kendi ülkelerinde zarar veren fabrikaları, uzak Asya veya orta Asya’ya doğru kaydırmış olmaları, onların sorumluluğunu yok etmediğini yaşanan doğal felaketler ile bir kez daha görmekteyiz. Global çapta örgütlenen üretim ağı ve daha çok kar için yağmalama kültürü, dünyamızda varlığını korumakta ve krizi fırsata çevirmek için her türlü olanağı kullanmaya devam etmektedir. Firmaların bu süreç içinde birleşmesi ve dünya çapında tröstleşmesi bunu kanıtlamaktadır.

Ülkemizde geçen sene, susuz bir yaz ve daha sonrası susuz bir İstanbul tehlikesi ile karşı karşıya kalınırken, bu sene su bolluğundan bahsediyoruz. Var olan barajlar, beklentilerin üzerinde doluluk göstermiştir. Sonbaharın gelmesi ile birlikte, barajların su doluluk oranı konuşulacak konu olmaktan çıkmıştır, şimdi yağmur sonrası oluşan sel ve onun yaratmış olduğu bir felaketi konuşuyoruz.

Sel, Anadolu’nun tarihi kadar eskidir. Anadolu toprağı sel ve depremlere alışık bir coğrafya içinde yer alır. Bu topraklar ne kadar depremlere alışlıksa, sellere de o kadar alışıktır. Tarih sayfası açılırsa eğer, bir çok sel felaketi ile karşılaşırız. Toprağın dağdan aşağıya doğru kayması ve yolun kapanması hatta bazı köyleri yuttuğunu bulabiliriz.

Sel, şehir sokaklarında olduğunda, felakete ve olağan üstü bir durum yaratır. Bu durum karadan vuran tusunami özelliklerini gösterir. Çünkü şehirler doğal olarak oluşmuş dere yataklarına, yol ya da ev yapıldığında, orada ne var ne yok önüne katacak büyüklükte sel enerji üretir. Bu enerji ile felaket oluşur. Çünkü o doğal olanı yapmaktadır, önüne geleni sürükleyecek ve denize ya da göl yatağına ulaştıracaktır. Felaket ise, işte bu yol üzerine konulan engeller ile oluşmaktadır. İstanbul bu duruma yabancı değildir, her yağmur sonrası büyük olmasa da küçük boyutlu olarak hep yaşamaktadır. Son karadan vuran tusunami ile biz başka bir gerçeklik ile yüzleştik ve ilk defa görüyormuş gibi hayret ile olayları izlemeye ve anlamaya çalışıyoruz. Yaşanan olay, kar hırsı ile, oraları yerleşim yapanların sorumluluğundadır, o sorumluluk oraya yerleşim yeri için onay veren devlet bürokrasinden başlar, oraya bina yapmak için talepte bulunan müteahhidine kadar uzanır. Yaşanan olayı tek başına sel felaketi olarak görürsek eğer, suçun büyüğünü gözden kaçırırız. Çünkü suçun büyüğü bizdedir!

Büyüğü bizde, çünkü biz bu yağmadan nemalandık, gecekonduya açtık, sonra oy uğruna oralara bina yapmaya ve elektrik, su gibi alt yapı götürdük, sonra oralara iş yerleri açtırdık, altında su kanalı olmayan yollar yaptık derenin önüne. Son Karadeniz felaketinde denize paralele otoban yaptık, altına su geçecek kanallar yapmadık, sonuç su o yolu bent olarak gördü ve yıktı. Yıkılan sadece yollar değildi, insanların hayalleri ve birikimleriydi. En büyük birikim ise insandır, insanı kaybettik! Kar hırsı, insanı yok etti! Karadan vuran tusunami, insanın nasıl yolduğunu çıplak olarak gösterdi!

Bizler denizden tusunami beklerken, karadan gelen tusunamiden bile ders almayı düşünmüyoruz! Felaketin dramını ekranlardan yansıtıyoruz, felaketin nedenlerini saklayarak!