24 Ocak 2011 Pazartesi

Sol, neden kitlesini kaybetti?

Sol, neden kitlesini kaybetti?

Soru basit gibi gelmesine rağmen, cevabı henüz tam verilmemiş bir soru olarak da önümüzde durmaktadır. Bir çok yanıt aranmış olmasına rağmen, ulaşılan sonuca göre henüz tam yanıt verilmediği, somut veriler ışığında ortada durmaktadır.
Sol, 12 Eylül darbesine karşı gerçek anlamda sınıfsal cephe oluşturamamış ve yenilgi; kaçınılmaz olarak cezaevi duvarlarının, ülke sathına yayılması ile gelmiştir. Tek tip kıyafet giydirilememiş ama liberal ekonominin sonucu; tek tip eğitim, düşünce yapısı bireyi bencilleştirilmiş ve gelecek korkusu içinde bireyin kişiliği ortadan kaldırılmıştır. Birey, para için çalışır hale gelmiştir ve bir an önce köşeyi dönmek (!) için bir başkasının üzerine basarak ilerleyeceği inancı içinde yeni yaşam alanına uyum sağlamıştır. Dayanışma ortadan kalkınca, bireyin korkularının artması da kaçınılmaz olarak gelişmiştir.
Birey bir cemaatın parçası olmaktan çıkmıştır, ayakları üzerinde ve korumasız kalmıştır. Bu korkunun daha da içselleştirmesini beraberinde getirmiştir. Korku; bireyin tercihlerini belirler konuma gelmiştir, sınavlar arasında, şıklar arasında geleceğini arayan ve korkan bireylerin oluşturmuş olduğu “yalnızlar ülkesi” oluşmuştur. Bu yalnızlar ülkesine panzehir olarak görülen ve sığınılan kapı din olmuştur. Din; sistem ile bire bir entegre olmuş cemaatler içinde aranmıştır. Cemaat ise, bireyin temel ihtiyacını karşılayan, işsiz kaldığında iş bulabilecek ilişki ağı yaratması sayesinde yatay olarak toplum içinde yayılmıştır. Cemaatın bu yatay ilişkisi sayesinde kendisine beklediğinden daha büyük para hareketini ve insan hareketini kontrol eder halde bulmuştur. Devlet içinde devlet ilişkisi geliştiren ve kendi cemaat üyesini koruyan bir ilişki ağı yaratmıştır. Okuyamayan ama zeki çocuklarını kendi okullarında, kendi yurtlarında barındırarak bireyi gönülden kendisine bağlamış ve sorgulamayan ve itaat üzerine dayalı bir ilişki ağı kurmuştur. Bu ilişki içinde kendisine engel olabilecek bireylerin ortadan kaldırılmasını ise, ilişkileri ve ellerinde bulundurdukları güç ile başarmaları doğallaşmıştır. Devletin ve ekonomik ilişkiler içinde, cemaat üyelerin hareket alanı genişlemiş ve bir çok alanda kendilerini saklamadıkları bir ilişki ağı kurulmuş durumdadır. Selamlaşmadan, kılık kıyafete kadar bu üyeler bir birini tanır hale gelmiştir. Cemaat üyeleri; camilerde bir birlerini görme alanı olmaktan çıkarmıştır, sözler ve kelimeler içinde ilişkilerini geliştirmeye devam etmektedirler. Bu ilişkiler içinde, birey kişisel korkularının üstesinden gelmektedir ve bu ilişkilerin yaratmış olduğu yeni korkular ile baş başa kalmaktadır. Birey, cemaat ilişkilerini kaybetmemek için her türlü özveriyi karşılıksız yapmak ile kendisini zorunlu hissetmektedir. Gönüllü birliktelik, başka bir korkunun temeli üzerinde kurulmuş durumdadır, bu güven ortamı kalktığında, orada kalan bireyin daha büyük bir yalnızlık duygusu içinde kalacağını söylemek abartı olmasa gereklidir diye düşünüyorum.
Buradan çıkarılacak sonuç; sol içinde bir cevap teşkil edeceğini düşünmekteyim, çünkü 12 Eylül öncesi ilişkilerde sol, kendi kitlesini korumakta ve çevrenden gelen her türlü saldırıya karşı kitle önünde savunma duvarı oluşturmaktaydı. Barınak, iş ve güvenlik konusunda sol ve solcu gençler kendilerinden beklenen daha büyük özveride bulunmasından dolayı, doğal bir kitlesi olmuş ve bu kitle kendisini hep güvende hissetmiştir. Çünkü, gelmekte olan faşizm karşısında tek güvence soldur ve bu sol onları toplama kamplarına gitmekten koruyacağı inancı, söylenemese de beyinlerin arkasında yerini korumaktaydı. 12 Eylül darbesi bu oluşmuş yargının parçalanmasını berberinde getirmiştir. Darbenin rengi ve içeriği konusunda ilk günlerde oluşan boşlukta; sol, gerekli direnişi ve kamuoyu oluşturamamış, sınıf temsilcileri gönüllü olarak teslim olmaları sonucu sol, o güne kadar göstermiş olduğu güven ortamını ve güvenirliğini kitle içinde kaybetmiştir.
Bireyler tek başlarına kalmıştır, korkuları ile baş başadır. Yeni oluşan ortamın yaratmış olduğu yeni korkular, bireyleri soldan uzaklaştırmıştır. Eskiden solcu olmuş ama ekmek kavgası içinde liberal ekonomiye tam uyum sağlayanlar, geçmişte yaratılmış ilişkilerin üzerine basarak ve bireysel çıkarlarını öne alarak, (aile bireylerini de koruyarak) zenginleşme yolunda adım atmaları, solun ve solcuların güvenirliği konusunda kitle içinde kafalar içinde soruların oluşması da kaçınılmazdır. Cezaevine düşenler, bir süre daha inançlarını korumalarına rağmen, onların yakınları daha büyük bir cezaevinde korkularına korku katılmaktadırlar ve yalnızlaşmaktadırlar. Bu yalnızlaşan bireyler, solu ve solcu yapıları terk etmesi kaçınılmazdır. Evrensel çapta solun gelişimi de pek içler açısı değildir, ‘doğru olarak’ kabul edilen ‘gerçeklerde’ iflasını istemiş ve en önemli olarak görülen sosyalist sistemde içten oluşan çürüme sonucu yıkılmıştır. Bu yıkıntının yaraymış olduğu rüzgar, ülke içindeki solun kitlesini daha da küçülmesine sebep olmuştur.
Sol, bugün kitlesini kaybetmiş ama cemaatin kitlesi içinde yer bulamayanların oluşturmuş olduğu kesim içinde kendisine yaşam alanı aramaktadır. Bu yaşam alanı içinde, solun var olması gereken dayanışma ağı henüz kurulamamış olmasına rağmen, dayanışma isimli bir çok demokratik kitle örgütü kurmuştur. Kitle ile sol, bireylerin ihtiyacını karşılama konusunda organik bir ilişki henüz kurulamamıştır. Kurulan ilişki cemaatın ret ettiği Alevi / ötekilerin oluşturmuş olduğu bir sabit oy kadardır, fakat bu ilişki içinde de birey ile solu organik olarak bağlayacağı bir yapı ne yazık ki henüz oluşmadığı görülmektedir. Var olan ilişki ağı çok küçük kesimi kapsadığı aldığı oy ve yapmış olduğu siyasi eylemler ile ortadadır.
Solun yeniden kitle ile kucaklaşmasını sağlamasının en önemli koşulu, bireyler nezrinde dayanışma ağının oluşturulması ve bu dayanışma ağı içinde güvenin yeniden kazandırılması önemlidir. Sürekli ve kesintisiz ilişkinin oluşması, solunun kitlesel boyuta sıçraması için önemli araçtır. 12 Eylül öncesi yaşanan ilişkilerdeki naif beraberlikler, 12 Eylül sonrası kirlenmiş ilişki olarak yansıması bir çok bireyin sola karşı tavır almasını berberinde getirmiştir, sol şimdi bozulmuş ilişkileri yeniden gözden geçirerek, yeni bir gelecek için yapılanmalıdır. Bir birine yabancı bireyler yerine, bir birini tanıyan yoldaşlık ilişkisi ancak ve ancak ortak çıkarlar temelinde oluşacaktır, iktidardan kurtulmak bireyleri bir anlamda yan yana getirebilir ama sürekli değildir.
İsmail Cem Özkan