27 Haziran 2011 Pazartesi

Bugüne tarihin derinliklerinden bakmak…

Bugüne tarihin derinliklerinden bakmak…

Tarih bir çok olayı içinde saklar, lazım olduğunda gündeme getirir. Bugünlerde “sivil itaatsizlik” hakkını kullananlara karşı yapılan “orantısız güç” gösterilerini anlamak için tarihin tozlu raflarına doğru bakmamız gerekti.
Tarihin her hangi sayfasını açarsanız açın, güvenlik güçleri zamanın iktidarının lehine “orantısız güç” kullanmış olduğuna tanıklık edebilirsiniz. Peki, orantısız güç kullanan o güçlerden bugün kaç kişi bahsetmektedir? Orantısız güç kullananların lehine tek bir cümle kurulduğunu sayfaların arasından bulabilir misiniz?
Tarih sayfaları içinde örneğin 31 Mart olayları anlatılır. O günlerde Selanik’ten gelenleri anlatılırken, padişah lehine adam öldürenleri anlattığına dair bir kelime bulabilir miyiz? Orantısız güç emri veren padişah, Selanik’ten gelen güçler karşısında yenildiğinde saraydaki gücünü kaybettiği gibi, Selanik yollarında sürgün oldu. Ölümü tek başına oldu. Kaç kişi bilir, onun saltanatı kaybettikten sonraki hayatını, onun için adam öldürenler, onun yolunda ölenler eski ve gözden düşmüş padişahın sürgün yıllarında neler yapıyordu? Kaç kişi bu ölen ve öldürenleri anımsıyor?
Kolluk güçleri emir kullarıdır, onlar verilen emri düşünmeden yapmak ile yükümlüdürler. Onları birer makine olarak görenler, akıllarına esen her emri vermeye devam ediyorlar. Çünkü kolluk güçleri çalışanlarının çalışma yaşamı emir verenin iki dudağı arasındadır. Emri yerine getirenler için ‘büyük olasılıkla’ para kazanmak için başka kapı olmadığıdan, kolluk kuvvetleri kapısını bırakmamak için “akla ve vicdana” uymayan emri bile yerine getirirken, vicdanen rahatsızlık duymaz, çünkü o emir kuludur ve emri yerine getirdiği için kendi vicdanında suçlu değildir. Suçlanma olmuş olmasına rağmen, emri verenler onun yargılanmasını engelleyecektir, koruyacaktır. Emir kullu çoğu zaman emir verenlerin şemsiyesinin altındadır. Kolluk kuvvetlerinde çalışanlarının bazıları bazen o kadar ileri giderler ki, şemsiyenin dışına düşerler. Onlar da bir süre gündemde olurlar yargılanırlar ve çalıştıkları kurumun çatışının dışına düşerler, hatta ceza alıp hapishaneye kadar düşerler ama onlar “kader kurbanı” olarak adlandırılırlar ve çıkan her hangi bir aftan yararlanarak özgürlüklerine kavuşurlar.
Onları eleştirenler hep olmaktadır ve derler ki; “kolluk kuvvetleri terör (eskiden anarşi denirdi) estirdi”, “kolluk kuvvetleri orantısız güç kullandı” özne olarak onların isimleri geçer, fotoğrafları yayınlanır. Fakat, bu yayınlanan haberlerde bir gerçeğin üstünü örttüğünü görmezden gelinir… Propaganda emir verenler; çoğu zaman masum, haberi olmamış gibi gösterilir. Suç, görünendir, hissedilendir. Gerçek; görülür olduğuna inanılır. (Ortaçağ mantığı içinde doğru olmasına rağmen, yaşadığımız çağda da o dönemin mantık yürütmenin devam ettiğini verilen tepkilerden görmekteyiz.)
Günümüzün tepki verilen alanı artık sosyal platform adı verilen sanal ortamlardır. O ortamda verilen tepkilere bakarak o ülkede demokrasi sistemli olarak işlediğini sanabilirsiniz. Fakat yaşam sokakta başka işlemektedir. En doğal hak olan protestolar bile gaz bombaları altında kalabilmekte, protesto edenler yerlerde sürüklenebilmektedir. Kolluk kuvvetleri uyguladıkları “orantısız güç”ü savunurken, “provoke edenler gaz içindekiler” diyebilmektedir. Bu durumda çok doğalmış gibi kabul görmekte ve orada protesto edenleri “ötekiler ve temizlenmesi gereken kirli” olarak görmektedir büyük çoğunluk. Kirli olarak gördüklerine karşı uygulanan güç çoğu zaman “orantısız” olurken, temiz olduklarını gördüklerine karşı “korumacı” bir güç gösterisine dönüşebilmektedir.
Tarih, bir birine benzer olayları hep not etmiştir, yaşanan çağ ve teknolojik olanaklar farklı olsa da geçmişte yaşanan benzer olaylardan güç aldığına şahitlik etmekteyiz. Geçmiş ile yüzleşemeyenler, tarihin benzer olaylarını yaşamaya ve yaşatmaya mahkum oluyorlar...
İsmail Cem Özkan