9 Eylül 2011 Cuma

Kanlarımız ile tarih yazmayın.



Kanlarımız ile tarih yazmayın.
“Barış hemen şimdi!” sözünü klasik bir propaganda afişinde yeniden yorumladım...
Savaş çığlıkları ve bir başka ülkenin iç sorunlarını kendi iç sorunu gibi gören emperyalist ve kapitalist bakış açısı, var olan ve gelmekte olan krizden tek çıkış yolunun savaş olduğunu varsayarak yeni cepheler açmaktan çekinmiyor.
Hes'ler ile akarsuların, derelerin yanında yaşayan halka karşı bir cephe açılmış durumdadır. Şirketlerin çıkarı için kuşların binlerce yıldır kullandığı yollarının yok olması ve doğal olarak kuşlar sayesinde doğanın daha da yeşillenmesine sebep olan ekolojik dengenin çöl yönünde değişmesine sebep olacak büyük tahribata, sırf on yıl kasalarına para girsin hırsı ile cepheler açılmakta ve halk ile devletin güvenlik güçlerini karşı karşıya getirecek yasal düzenlemeler yapılamaktan da geri durulmuyor...
Savaş çığlıkları sürekli yeni cephelerin açılmasına sebep olmaktadır...
Beyoğlu öznelinde yaşanan belediye esnaf cephesi bir aydan fazla sürmektedir. Bu cepheden kimlerin karlı çıkacağı ortada değil midir?
Emek Sinemasının yerine kurulacak AVM için ortam hazırlanması değil midir? Soruları binlerce kere çoğaltabiliriz, sonuçta kimin kaybettiği, kimin kazandığı kasalara girecek para belirleyecektir.
Kaybeden geçmişin birikimi, esnaf ve Beyoğlu sakinleri olacağını şimdiden söylesek çok mu abartmış oluyoruz?
Elbette değişim kaçınılmaz, liberal ekonomi ve globalizm bu sonuçları yaratacaktı. Geçmişin tüm değerlerinin global kültür ve tüketim kültürü karşısında eriyeceği ve yok olacağını, liberalizm savunulduğu an peşinen kabul etmek olduğu biliniyordu.
Globalizm tusunami dalgası gibi bütün kültürleri tekleştirirken, insanlarını tüketim çılgınlığının içinde obez yapmaya devam etmektedir.
Bugün hangi şehre giderseniz gidin, aynı markaları, aynı tip camekanları, aynı tip tüketen insan ile karşılaşabilirsiniz. Geçmişin izlerini taşıyan yerler para getiren ticari yer olma özelliğini kaybetmişse eğer, yıkılmakta ve yerlerini büyük AVM, gökdelenler almaktadır.
Para geçmişten daha önemlidir, o yüzden para “her şeyin” yerini almıştır, hatta tanrının bile yerini aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz, bu görüşümüzü doğrulatmak için dini bayramlarda yaşanan çılgınlıklara bakmak yeterlidir. Dinin savurganlığı, gösterişi yasakladığı bilinmesine rağmen, dini bayramlarda belediye başkanları kendi posterleri altında toplu yemekler vermekte, hatta dini ibadetin en masum hali bile toplu seslendirilebilmektedir... Dini bayramlarda dikkat edin her belediye başkanı kendi resmi ile bayram kutlaması yapmaktadır, eğer resmini koymamışsa eğer, ismini mutlaka eklemiştir kutlama afişlerine, bilbordlarına. Din artık kasaya girecek para için bir araç konumuna dönüştürülmüş durumdadır. (paraya dönüşmeyecekse eğer, oy olarak dönüşür, sonuçta her şey iktidar için, iktidarda para içindir.)
Dini kitaplar satılmaktadır. Din kitabı satılamaz, hediye edilir, çünkü satılan şey meta olmuştur. Din metalaştıran anlayış bugün liberalizm içinde doğal karşılanır olmuştur.
Hangi din olursa olsun, yaşanan global çağda bütün dini motif, gelenekler birer meta konumundadır, bir birleri aynılaştırılmıştır. Dini törenler, dini ibadetler lüks lokantalarda, otellerde sahne sanatına dönüştürülmüş konumdadır. Halk içinde ekranlar aracılığı ile bir “show” görünümü içinde sunulmaktadır.
Savaş çığlıkları; metalaştırılan ama her şeyin meta haline dönüşüldüğü günlerde daha fazla hissedilir oldu.
Ülkelerde rejimler değişmektedir. Elbette değişecektir, hiç bir rejim ve devlet sonsuz değildir, fakat bu değişimler halkların kendi kaderi yerine, başka yerden belirleniyor ve biçimlendiriliyorsa orada sermayenin, global isteklerinin “liberal” şekilde söz söylemesidir. Liberal bakış açısında ölen her insan istatistiktir sadece, insanı yaşamı önemli değildir. Son yıllarda işgal edilen ülkelerde kaç insan öldü, hemen istatistiki bilgi elinize ulaşır. Peki, neden öldükleri ve kimler tarafından ne amaçla öldürüldükleri, orada yaşanan hikayeden kaç kişinin haberi var?
Savaş cinayettir.
Savaş insanlık suçudur.
Savaş istemek insanlık suçu işlemek demektir.
Savaş isteyenler, kan ile toprağı sulamak isteyenlerdir.
Artık yeter diyelim, savaş isteyenleri, liberal söylemler ile insanları sadece tüketici konuma düşüren sosyal ilişkiye dur diyelim derim…
Savaşa karşı olmak demek, insan haklarına, doğaya saygı duymak demektir.
Hiç bir para, insan yaşamından değerli değildir.
Paraya verilen anlamlar ve yüklenen ifadeleri bir tarafa bırakın, para sadece matbaada basılan kağıttır... Kağıt için hayatınızı sonlandırmayın, hayatları sonlandırmayın... Bir arada yaşamak için, birlikte halaya durmak için savaşa hayır diyelim...
Cepheler açarak, çatışarak elde edilen tüm şeyler bir gün yok olacaktır... Çünkü hiç bir şey sonsuz değildir...
Bugün kimse anımsamaz büyük İskender’in topraklarını ve iktidarını...
Kimse bilmez Roma İmparatorluğunu...
Kimse düşünmez Osmanlı toprağında yaşadığını...
Gerçi küçük bir azınlık hala yaşadığına inanır ama artık etse de gerçekler ile bağdaşmaz... Ne Roma, ne İskender’in Makedonya’sı, ne de Osmanlı vardır...
Bir karış toprak için, biraz para için savaşmayalım, sonuçta hepimizin bir karış toprağı olacak, vücudumuz toprakla birleşirken...
Cepheleri açanları, cephelerden medet umanları artık desteklemeyelim, bizler yaşamak istiyoruz, bizlerin kanı ile artık tarih yazmaktan vazgeçin...
Artık yeter...
Barış hemen şimdi!

İsmail Cem Özkan