29 Aralık 2011 Perşembe

Savaş uçaklarına hayır!

Savaş uçaklarına hayır!
Uzaydan dünyamıza doğru bir şeyler her an gelmekte ve gelmeye de devam edecektir. Yerküremizin gök kubbesinden içeriye girerken bazıları gökyüzünde buharlaşıp yok olurken, bazıları da yerküremizin toprağı ve suyu ile bululuyor. Dünya kurulduğu günden beri yaşanan bir doğal olay olmasına rağmen, insan uzaya açıldığı günden sonra bu doğal olayda da değişimler olmaktadır. Çünkü dünyamızın etrafında dünyada üretilen uzaya bırakılan cisimler ile dolu ve büyük bir çöplük söz konusundur. Uzay çalışmaları birkaç ülkenin tekelinden çıktıktan sonra, daha fazla ve hızlı bir şekilde kontrolsüz şekilde kirletilmeye devam ediliyor.
Yeryüzüne, yakın bir zaman diliminde daha fazla insan ürünü olan çöpler uzaydan gelecektir ve bunların şu andaki teknoloji ile kontrol edilemeyeceği söylenmektedir. Bu konuda bazı hukuksal düzenlemeler yapılıyor olmuş olsa da yasa çıkmadan gönderilenler kaderleri ile baş başadır. Her an herhangi bir yere uzaydan gelecek ve çarpacaktır.
Uçak yolculuğu en güvenilir yolculuktur. İnsanların uçak kullanması teşvik edilmekte ve bu sayede zamandan büyük kazanımlar elde edilirken, ekonominin yani paranın hareket alanı da globalleşmekte ve bu sayede kapitalist sistem için yeni olanakların yaratılması anlamına gelmektedir.
Uzaydan kontrolsüz şekilde gelen cisimlerin karaya ulaşmadan herhangi bir uçağa değmesi sonucu, o uçağın havada infilak etmesi her an olasılık içindedir. Uçaklar günümüz teknolojisi içinde her türlü hava koşullarına karşı dayanıklı yapılırken, uzaydan gelecek olan bu insan eseri ürünlerine karşı ne kadar dayanıklıdır? Bu konuda bugüne kadar her hangi bir araştırtma yapılmış mıdır?
Havadan bomba yağdıranlar, bombalar için harcadıkları paralar ile bu uzaydan yeryüzüne gelecek olan ve gelmekte olan tehlike karşısında neden sessiz kalmakta ve yokmuş gibi davranmaktalar? Uçak yolculuğunun en sağlam ulaşım aracı olduğu propagandası yapılırken, neden uçak yolculuğunun ve uçaklarının yaratmış olduğu çevre ve insana yapmış olduğu tahribatlar konuşulmaz?
11 Eylül ikiz kulelerle yapılan saldırı sonrası Amerika üzerinde bütün uçakların uçması yasaklandığı süreç içinde yapılan bilimsel çalışmalarda elde edilen veriler neden genel kamuoyunun bilgisine sunulmaz? Uçakların hava sıcaklığı ile birebir ilişkisi olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış olmasına rağmen, gök kubbenin ısınmasına neden olan bulutların oluşmasına sebep olanlar listesinde neden uçaklar sıralanmaz?
Savaş uçaklarının ve savaş için kullanılan patlayıcı maddelerin uzaya, yerküreye ve gök kubbeye vermiş olduğu zararlar neden gündeme getirilmez? Bombalar ani olarak insanı öldürürken, uzun vadede insanların tümünü etkileyen ve doğayı, dünyayı yok eden gelişmeler gündeme dahi getirilmez… Doğa için mücadele eden dernekler, kurumlar, BM sözleşmesinde neden uçakların ve uzay çalışmalarının sonuçları, yaşadığımız küresel ısınma içinde gündeme getirilmez? Fabrikaların, arabaların bacalarından konuşuruz ama uzay ve uçaklardan konuşmayız! Sanki onlar doğaya zarar vermiyormuş gibi sessiz kalmaya devam ediyoruz.
Bomba atan bir uçak, insanları öldürmeye devam ediyor. O uçak aynı zamanda dünyamızı da kronik hastalık pençesine bırakıyor.
Savaş ve normal uçakların gök kubbe içinde bu kadar sık kullanılması güvenli ve sağlıklı değildir.
Doğaya en zarar veren ve kontrollü bir şekilde kullanılan teknoloji insanlığın ilerleyişi için şanstır, fakat kontrol dışı gelişen teknolojiler aynı zamanda doğa ile birlikte insanları da yok eden birer bomba konumundadır. Bomba atan bir uçak küçük çaplı bir alanda yaşamı yok ederken, global anlamda bir yaşamı da tehdit ediyor. Savaş uçaklarına ve savaşa hayır demek doğanın yaşaması için evet anlamına gelir. Bizler ve bizden sonraki kuşaklar bu doğada yaşayacağız, doğamızı yok eden küçük çıkarlar için yaşanan savaşlar insanlığa sadece zarar vermekte, geçmişi, bugünü ve geleceği yok etmektedir. Savaş uçaklarına hayır!
Savaş için harcanan her para insanlık için işlenmiş bir cinayettir.
Teknolojiyi katiller için bir silah olarak kullanmayın, barış için, doğa için, insanlık için teknolojiye evet!
İsmail Cem Özkan

Ölüm havadan geldi

Ölüm havadan geldi

Havadan bomba atan profesyonel pilot aşağıda kimleri öldürdüğünü göremez! Ona verilen matematiksel koordinatlar ile ekrandan gördüğü rakamlara uygun davranır ve bombayı bırakır. Aşağıda binlerce insan yaşıyormuş, bir insan yaşıyormuş fark etmez, o verilen görevi yerine getiren bir profesyoneldir.
Havadan ilk bomba Libya toraklarında Osmanlı askerlerinin üzerine İtalyan askerleri atmıştı. İtalyan pilotlar, aşağıda kaçan, şaşkınlıkla bombaya bakan insanları görmüştü. Çünkü kaçanlar bir savaşta uçağı ilk defa görüyorlardı. İlk defa orada uçak ortaya çıktı, kaleler artık eskisi gibi güvenli savunma alanı değildir. O günden sonra tüm kaleler önemini kaybettiği için doğanın kucağına bırakılmışlardır. O günden sonra kaleler sadece turistlerin gezdiği bir alan olmuştur.
Göklere hakim olan, savaşa hakim olacağı ilan edilmiş oldu, birinci dünya savaşında Trablusgarp cephesinde. O savaşı Osmanlı kaybetti, o günden sonra Cezayir’de, Libya’da nice kitlesel katliamlar olmuştur. Kitlesel ölümler ve katliamlar 2. dünya savaşı sırasında ve sonrasında olmaya devam etti, bugünde olmaya devam ediyor, çünkü öldüren, öldürdüğü kişileri ancak tv ekranlarında ya da gazete manşetlerinde görür oldu.
Görmeden öldürmek vicdanı da rahatsız etmez, katil olduğunu bile bilmeden normal yaşamına devam eder. Çünkü yukarıdan bırakılan bomba katil olma duygusunu ortadan kaldırır ve yabancılaştırır.
Savaşın çirkin yüzüdür, Sabra Şatilla kampları…
Savaşın çirkin yüzüdür Halepçe…
Savaşın çirkin yüzüdür bugün Uludere.
Bombalar, yeryüzüne birkaç metre patlarsa daha kitlesel olacağını hesaplayan mühendisler, Hiroşima’da atom bombasını ilk defa bir şehir üzerinde patlattıklarında nasıl bir katliama ortak olduklarını bilmiyorlardı.
Hiroşima’da insanlar buhar olurken, belki İstanbul’da bir sivil kanser oluyor ölüyordu. Çünkü Hiroşima üzerinde biriken nükleer dolu bulutlar; yeryüzüne yağmur olarak indiği ve nereleri nükleer artık ile yıkadığını kimse bugüne kadar bilemedi, saklandı. Yok sayıldı.
İnsanlar kanser hastası olmaya başladı ve çağın hastalığı olarak anlatıldı. Neden arttığını kimse sorgulayamadı gerçek anlamda. Kanserin nedeni nükleer olduğunu biliniyordu ve evlerdeki nükleer dalgası yayan araçları suçlu ilan edilmişti. Gerçek suçlu gözler önünde görünmez kılınmıştı, düşman vardı ve düşmana karşı silahlanmak ve nükleer bombalar biriktirmek, senenin planlı günlerinde onları patlatmak olağan şeylerdi.
Yüzyılın kangreni, salgın hastalığı gökten alır olduk. Gökten gelene karşı kimsenin savunma mekanizması yoktur, çünkü o güne kadar öğrenilen savunma biçimi karadan karaya göre düzenlenmişti, uçak çıktı, savaşta mertlik yok oldu. Ölümler daha keskin ve ani olmaya başladı ve düşenin kimyasal, nükleer silah mı, biyolojik mi, virüs dolu bir balon mu olduğunu ölümlere bakarak öğrenir olduk.
Savaş uçakları bir yerleri bombaladığında ölen sadece insan değildir, insanın biriktirdiği tüm değerlerdir. Savaş uçakları geçmişi ve bugünü yok ederken, geleceğe de nükleer, biyolojik, kimyasal artıklar bırakmaktadır.
Savaş uçaklarına koordinat verenler sadece askerler değildir, onların siyasi sonuçlarından sorumlu olanlardır. Bugüne kadar savaş uçaklarına koordinat verenler ne yazık ki yargılanamamış, sorgulanamamıştır.
Askerlik profesyonel anlamda öldürmek üzerine kurulmuştur, hedef neresi gösterilirse sorgulamadan, karşı çıkmadan hedef yönünde hareket etmektir.
Profesyonel insan hangi meslek dalında olursa olsun, parayı verenin emirlerini yerine getirmek ile yükümlüdür. Yaşadığımız çağ, kategorize edilerek yaşam parçalanmıştır. Parçalanan meslek birimleri ise profesyonel insanlardan oluşturularak erk sahibinin amaçları ve beklentileri yönünde hareket etmesini sağlamaktır. Profesyonel insan görevini yaptığı için vicdanı rahattır, emir veren ise sonucu rakam olarak gördüğü için vicdanı rahattır. Ölen ise toprak olurken kimse ölenin kimliği, geçmişi, neden orada olduğu konusunda araştırma yapma gereği bile duymaz, çünkü yaşadığımız çağda insanlar bir rakama indirgenmiş ve kategorize edilmiştir.
İnsan öldü, insan yarattığı yeni düzenin kurbanı oldu. Emir verenler ve emri uygulayanlar erk sahibinin niyetine göre hareket ettikleri için yaptıklarından dolayı sorumlu değillerdir bu yeni dünya düzeni içinde!…
İsmail Cem Özkan