11 Nisan 2012 Çarşamba

Savaş çıkaran acı duymaz!



Savaş çıkaran acı duymaz!
Doğal olmayan ölümlere karşı olmak bir insanlık görevidir, çünkü insan doğal olmayanı yok etmek ile yükümlüdür, onun için bilim dünyası ölümleri daha azaltmak için var gücü ile ilerlemeye çalışmaktadır. Bugün bilim ölüme karşı girişilmiş savaşta taraftır ve o alanda çalışmalarını yürütür. Fakat bilim aynı zamanda toplu ölümler içinde olanaklar hazırlar ve bunu savaş sanayi içinde kullanır.
Savaş bir ölüm ticaretidir. Savaşların olduğu yerde ticari hayat canlıdır, karaborsa canlıdır ve olabildiği gibi para 24 saat günlük yaşam içinde kullanımdadır. Kısaca savaşın olduğu yerde ölüm ticareti yapılır.
Irak işgali sınırımıza en yakın savaş alanıdır. Irak işgali sırasında milyonlarca insanın ölümünden savaş sanayisinden beslenen firmalar, ülkeler karlarına kar kattılar. Sağlık sektörü alıcısı bulduğu ülkeye böbrek, ciğer… Kısaca insan uzuvlarını sattı. Tıp fakültelerine kadavra adı altında sahipsiz ölüleri sattılar. Ölümün her anından para kazanıldı. Ölüm yaratan kurşunlar, bombalar, kimyasal, biyolojik silahlar gerçek savaş ortamında denendi ve başarılarına göre fiyatlandırıldı. Bu fiyatlar uluslar arası silah sektörü içinde kullanılmaya devam ediyor. Ölüm ve ölümü yaratan her şey bir işgal ve sonrası gelişen işgallerde, yerel çatışmalarda da kullanıldı. Ölümün üzerinden kimler karlı çıktı diye baktığımızda tüm gerçekler ile ne yazık ki çıplak göz ile görebileceğimiz netlik ile karşılaşmıyoruz. Çünkü savaş bulutları o kadar çok gökyüzünü gri yapmış ki, görünen ile gerçek arasında uçurumun oluşmasına da ortam hazırlamış.
Çıplak göz ile gördüklerimiz istatistiklere yansıyan ve bizim elimize geçmesinde sakınca görülmeyen bilgilerdir. Bunlar Fransa’nın Amerika’nın, Almanya’nın vb gibi ülkelerin silah sektöründe kar oranlarını istatistiki olarak yasal zeminde görebildiklerimizdir. Bir de göremediğimiz gerçekler vardır. Silah üretmeyen ama silah ticareti konusunda önemli gelişmeler kayıt eden gelişmekte ya da geri bıraktırılmış ülkeler vardır ki, bu ülkeler o ülkelerden aldıkları silahları el altından ya da yasal olarak satmakta ve bütçe açıklarına yama olarak kullanabilmektedirler. Eldeki istatistiki verilere göre daha düşük hayat standardı olması gereken ülkeler gerçek yaşamda beklenenin üzerinde yaşam kalitesini yakalandığını görebilmekteyiz. Bu çelişki işte o gri ortamın ürünüdür. Kısaca kara para kontrollü ya da kontrolsüz şekilde insan yaşamı üzerinde etkisini göstermektedir.
Ölüm eğer doğal değilse karşı olmak gereklidir, fakat günümüzde ölüm ticari bir şeydir. Sanayisi vardır.
Ölüm üzerinden bir çok kişi ekmeğini yiyor, yok sayamayız.
Savaşta toplu ölümdür ve toplu ölümden uluslar üstü firmaların büyük pay aldığı alandır.
Bu para öyle bir şeydir ki, milyon insan ölümü bile onlar için para olur.
Yok olan doğa, tarih, insanlık bile onlar için basit kayıp olur.
Savaş çığırtkanlığı yapmaları için bu firmalar; toplumunu ve ülkesini yönlendirebilecek politik güçteki insanlara der ki, “senin ulusunun çıkarları ‘A’ düşmanı yok etmektir, önünde ticari yol açılacak, sana paye kazandıracaktır.” işte politikacının egosu bu yalanı yutar, çünkü tarihten ders almaz.
Kıbrıs fatihi Ecevit o sözü yutmuştur, Türkiye o savaşta kaç yıl geriye gittiği ortadadır...
Şimdi tarih bilinci olmayan politikacılar var yaşadığımız ülkenin topraklarında. O da sözlerinden anlaşıldığına göre bu “büyük yalanı” yutmuştur.
Bu ülkenin geleceği üzerine ipotek koyacak olan savaş çığlıkları ve savaşlar aslında ülkenin çıkarı ile alakası yoktur, bu büyük bir yalandır ve bu yalanın ucunda misina vardır, misinanın ucunda ise bir el, o el kendi krizini yok etmek için savaşa ihtiyaç duymaktadır. Oluşacak savaşta onlar karlı çıkacak, kuşaklar boyut bu ülkenin insanının yaşam kalitesini geriye götüreceksin. Yalnız geriye götürmekle kalmayacak onların ölümleri üzerinden birileri kar elde edecektir.
Savaş, seni yok edecek, yok olurken bizleri ve bizlerin çocuğunu yok etme...
Eğer illa acı yaşamak istiyorsan; başkalarının çocukları ölmelerinden acı yaşama, önce senin çocuğun ölsün ki savaşa hayır demeyi öğren, acı öğreticidir...
Milyonlarca insan ölmemesi için önce savaş diyenin çocuğu ölsün diyorum... Kim savaş istiyor, kim savaşa körükle gidiyor, önce onların çocuğu ölsün, (çocuklarını demiyorum, tek bir çocuğu ölümü bile milyonlarcasına eşittir) savaş çıkmasın.
Bu önermeme karşı şu tezi ortaya atacaksınız; “babalarının suçlarını çocuklar ödemesin, onlar ölmesin!” doğru gibi duran bir itiraz olarak duruyor, fakat doğru değildir, çünkü babalar evlatlarına miras bırakıyorsa eğer, mirastan çocuklar faydalanıyorsa bu acıdan da faydalanmalıdırlar. Savaş tanrısına çocuğunu kurban veren baba benim gözümde değerlidir, çocuğuna savaştan elde ettiği ganimeti bırakan ise gözümde değersizdir. O yüzden tarih içinde çocuklarına savaş ganimetlerini bırakanlar gözüme naletli gözükür.
Savaş çığlığı atanlar başkalarının çocuklarının ölümü üzerine atıyorsa değersizdir, kendi çocuğu ve kendisi savaş cephesinde en öndeyse bir anlam vardır.
Savaş çıkaran acı duymaz, zafer sarhoşluğu içinde olur, savaşta yaşanan acılar onun için değersizdir, onun için tek şey vardır kazanmak ve zafer kazanıldın mı, kimlerin gözyaşları üzerinde oturduğuna bakılmaz, kahraman destanları yazılır. Savaş kahramanlarının çocukları yaşar ve bu kahramanlığın ganimetlerini yaşamlarında faydalanırlar. Bir tek acı savaş çığlığı atanın dikkatini çeker, o da çocuğunun acısıdır. O yüzden bu acıyı yaşamasını isterim, ki milyonlarca insan acı yaşamaması için.
Acı öğreticidir, savaş en son çözüm yolu olduğunu yaşayarak öğrenir.
Savaş çıkaran zaten tarih önünde ölecektir, ama acıyı öğrenemeyecektir. Acı ancak en yakını öldüğünde öğrenilir...
Savaşta ülkenin çıkarı yoktur, birlerinin ekonomik krizinin yönetilmesinin çıkarı vardır. Birleri krizden kurtulması için bizim çocuklarımız ölmesin, ölümler olmasın…

İsmail Cem Özkan