28 Nisan 2012 Cumartesi

Faşizme Karşı Omuz Omuza Bir Mayıs’a Bir Mayıs Meydanına…


Faşizme Karşı Omuz Omuza Bir Mayıs’a Bir Mayıs Meydanına…
DİSK Genel Sekreteri ve Birleşik Metal-İş Sendikası Genel başkanı Adnan Serdaroğlu ile yaklaşan 1 Mayıs öncesi sendikayı, sınıf mücadelesi bakış açısı ile günümüzü yorumlamasını istedik.
“Türkiye’nin bütün 1 Mayıs meydanlarında saat 14:00 de “faşizme karşı omuz omuza” sloganı ile dünyanın en büyük korosunu oluşturmaya çalışıyoruz. Bir dakikalık bütün meydanlarda, alanlarda bu sloganı atacaklar. Bunun ile toplumsal muhalefetin bütün baskılara karşı gücünün önemini gösteriyoruz, vurguluyoruz. Bunu hayata geçireceğiz.”
Bir mayıs yaklaşırken işçi sınıfının en önemli örgütü ve 15 16 Haziran mücadelesinin yarattığı DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu ile yaklaşan 1 Mayıs ve meydanların seslerini, mesajını konuştuk. Adnan Serdaroğlu sorularımıza toplantılar arasında ve Kazancı yokuşunda 77 katliamında öldürülen işçi yoldaşlarını andıktan sonra DİSK binası içinde yanıt aldık.

Bir Mayıs neden bu sene daha önemlidir?
Bir Mayıs bizim açımızdan her zaman olduğu gibi önemlidir. Ancak bu bir Mayıs’ın önemi biraz daha fazla, çünkü ortaya çıkan sorunlar toplumun büyük kesimini gün geçtikçe daha fazla rahatsız eden boyuta gelmiştir.  Biz, 1 Mayıs’ı toplumsal muhalefetinde güçlü bir şekilde kendisini ifade edebileceği şekilde kutlayacağız. Bunun için değerlendirmelerimizi yapıyoruz, eksikliklerimizi gidermek için çalışmalar yapmaktayız.
Yaşadığımız sorunlar ile ilgili toplumun farkındalığını yükseltmeye çalışıyoruz.

Son değişimler bu önemi artırıyor sanırım
Türkiye’de son on yıllık süreç içerisinde çok önemli değişiklikler yaşandı. Bunlar tabi bilinçli bir şekilde uygulanan politikaların sonucu olarak ortaya çıktı.
AKP iktidarı uluslararası bir takım planlamaların Türkiye üzerindeki uygulayıcısı noktasındadır. Toplumsal dönüşüm sürecinin son otuz yıl süreci içinde; son on yılı son derece hızlı bir şekilde hayatımızı değiştiren uygulamalar hayata geçmektedir.
Bu değişimler ile toplum kişiliksizleştirmeye ve muhalefet yok edilmeye çalışılıyor.
AKP, politikalarını rahat bir şekilde uygulayabilmek ve yeni bir düzen yaratabilmek için yasal düzenlemeler ile topluma biçim vermeye çalışıyor, sonuçta AKP sermayenin tüm istemleri karşılanmaya çalışıyor…

Bu değişim sadece AKP politikası mı?
Elbette değil, küresel dediğimiz sistem; finans kapitalin istemlerine uygun bir sistem yerleştirilmeye çalışılıyor. Bütün ülkelerdeki çalışmalar, yasal düzenlemeler bir birileri ile aynı, tıpkı karbon kağıdı ile çoğaltılmış gibi olduğunu görüyoruz. Yani tek noktadan çıkmış gibi, yasallaştırma müessesi varmış gibi bir şey dolaşıyor bugün.

Bu politikalara karşı…
Hem dünyada ki hem de Türkiye’deki gelişmeleri bir bütünsellik içinde değerlendirip uluslar arası saldırılara karşı, uluslararası mücadele verilemesi gerektiğini de son derece önemli görüyoruz.

Emek ve demokrasi cephesi açısından…
Hem emek cephesi açsından hem de demokrasi cephesi açsından çok büyük problemler yaşanıyor.

24 Ocak kararları askeri rejim ile…
Bu “değişim projesi” içerisinde; 30 yıllık süreçte, 12 Eylül ile ekonomik politikalar hayata geçirilebilindi ve bugün de onun sonuçlarını yeni yeni ağır bir şekilde hissediyoruz.
24 Ocak kararları ile birlikte liberal politikalar Türkiye’de askeri rejim ile hayata geçirildi, yaşadığımız günlerde en son aşaması olan neo liberal politikalar hayata geçirilmeye başlandı.
Bu gelişmelere baktığımızda emek cephesini direkt ilgilendiren çok önemli problemler ile de karşı karşıya kalıyoruz.

Küresel sermaye, küresel ekonomi neyi istiyor?
Şirketlerin çok rahatlıkla fabrika kurabileceği, işletme kurabileceği, rahatlıkla para kazanabileceği duruma getirebileceği düzen yaratılması isteniyor. AKP iktidarı da uluslararası sermayenin sözcüsü olarak neo liberal politikaları hayata geçirmeye çalışıyor. Sermayenin mali yapısının, mali yüklerinin hafifletilmesini istiyor. Seküler tazminatı kalksın diyor. Ücretler kontrol altına alınsın istiyor. Asgari ücret düşürülsün diyor, özel istihdam büroları ile işçiler tamamı ile işçi olduğu bilincinden çıkarılmaya çalışılıyor.

Emek cephesi zorlu dönemeçte
Bütün bunlara baktığımızda emek cephesinin çok zorlu bir dönemece girdiğimizi gösteriyor. Kıdem tazminatının elimizden gitmesi (ki 75 yıllık bir kazanım) işçilerin iş yerlerinden güvencesinin ortadan kalkması anlamına geliyor. İşçiler için gelecek için bir güvence olarak gördüğü bir sistemin ortadan kalkması anlamına geliyor. Buna yönelik biz, emek cephesinin en önemli sorunu olarak bunu gündeme getiriyoruz.
Kuralsız, güvencesiz çalışma tamamen sistemin yasallaştırılması, 4+4+4 eğitim bu uygulamaların bir parçası olarak görüyoruz.

Ucuz istihdam…
Özel istihdam büroları, asgari ücretin sistemleştirilmesi ucuz istihdam politikalarının bir parçası olduğunu düşünüyoruz. Bunlara karşı biz, 1 Mayısta çok güçlü bir ses hayata geçirmeye çalışıyoruz.
Emek cephesinin gündemi elbette bunlar ile sınırlı değil. 32 yıldır devam eden sendikaları ilgilendiren yasalar işçilerin ve örgütlenmenin önünü kesen konumundadır. Bu yasalar devam ettirilecek gibi gözüküyor, değiştiriliyormuş gibi yapılıp ama daha kötü koşullar hazırlanıyor.

Çocuklar ucuz işçi…
Çocuk işçiliği, hem asgari ücret yeniden belirlenmesi ve yaş sınırının 16 yaşından 18 yaşına çıkarılması, eğitim sisteminin buna uygun hale getirilmesi hem de teknik okuldan yeni çıkan öğrenciler piyasanın hizmetine ucuz işçi olarak sunulması tehlikesi var.

İş sağlığı ve güvencesi
İş sağlığı ve güvencesi konusunda son dönemlerde yaşanan can alıcı sorunlar var, son yıllarda insanlar değişik yerlerde hayatını kaybediyor. Bütün bunlar tesadüfi değildir. İş güvenliği yerine daha çok kar amaçlı, uzun süre çalıştırma, sağlıksız ve önlem alınmadan oluşturulmuş iş sahaları can alıcı olmaya devam ediyor.

İş Sağlığı Ve İş Güvenliği Yasası
İş Sağlığı Ve İş Güvenliği Yasası; şirketleri şirketlere denetlendiren, tamamen taşeronlaşmayı önünü açan, işveren açısından hiçbir cezayı yaptırımı uygulatmayan bir modeli yaratmaya çalışıyorlar.
Neoliberal politikalar, işverenlerin karşılaştıkları sorunları en aza indiren ve onarlın daha fazla kar elde edebilecekleri uygun ortam hazırlamak, tamamen işverenlerin istediği doğrultusunda cezai müideleri ortadan kaldıracak ya da yokmuş gibi hale getirecek düzenlemeleri bu “İş Kanunu” dedikleri sistemle yerleştirmeye çalışıyorlar.

Demokrasi ile ilgili sorunlar var
Demokrasi ile ilgili sorunlar var. En önemlisi muhalefeti sindiremeyen bir zihniyet var. Kafasını kaldıranı içeriye tıkan, bir zihniyet var. Mağdurluktan gelip, tamamen zorba bir sistem kurulmuş durumda. Zorla düzende tabi toplumu tamamı ile sindiriyor. Kurumları birer AKP uydusu haline dönüştürüyor. Kendisine muhalefet edenleri “burnunu” olabildiğince sürtüyor, direkt onu teslim almaya çalışıyor. Her türlü baskıcı sistemi kendisine muhalefetlik yapanlara karşı hayata geçiriyor. Özel güvenlik mahkemelerin devamı olan mahkemeler, kısaca her türlü yasal düzenlemeyi kendilerine muhalefetlik edebileceklere karşı meclisten geçiriyorlar.
Sistem içinde her türlü yasal düzenleme içinde muhalif olanları kontrol altına almış oluyorlar.
Yasama, yürütme ve yargı tamamı ile tek kişinin, tek bir yapının eline geçmiş durumda, bu da post modern diktatörlüğün ibaresini de öne çıkarmış durumdadır.
Demokrasi açısından, yeni anayasa tartışmaları ile ileride olabilecek kendileri için olumsuzlukları ortadan kaldırabilecek sistemi de yavaş yavaş kurmaya çalışıyorlar.
Ekonomik anlamda uluslar arası sermayenin hizmetine sunan olanakları, dini argümanları da kullanarak yeni bir sistem yaratmak istiyorlar. Toplumu tamamı ile  zapt-u rap altına almaya çalışıyorlar.

Post Modern Diktatörlüğün İbaresine Karşı…
1 Mayıs bu açıdan önemli. Verilecek mesaj önemli, çıkış önemli, sloganlar önemli.

Saat 14:00’de “Faşizme Karşı Omuz Omuza” Sloganı Atılacak!
Bizler şunu yapmaya çalışıyoruz; Türkiye’nin bütün 1 Mayıs kutlama meydanlarında saat 14:00 de “faşizme karşı omuz omuza” sloganı ile dünyanın en büyük korosunu oluşturmaya çalışıyoruz. Bir dakika boyunca bütün meydanlarda, alanlarda bu sloganı meydanda bulunanlar atacaklar.
Bunun ile toplumsal muhalefetin bütün baskılara karşı gücünün önemini gösteriyoruz, vurguluyoruz. Bunu hayata geçireceğiz. Bu şekilde kulakları ile duymak istemeyenlere bu sloganlar ile duyuracağız. Görmek istemeyen gözlere göstereceğiz.

1 Mayıs Alanı Taksim Alandır
1 Mayısın içeriğinin, görselliğinin çok dolu olmasını önemsiyoruz. Zaten Türk-iş, Hak-iş, Kamu Sen yönetimi ile olan ayrılığımız içerik konusunda olmaktadır. Bizim duruş noktamız, bakış açımız ile onların ile duruş noktaları farklıdır. İçerikli bir Mayıs’a karşı bir tahammülsüzlük var, adresini şaşıranlara bir kez daha söylemek istiyoruz, 1 Mayıs alanı Taksim alandır ve burada kutlanmalıdır.
Ayrışmanın temellerinden biride bu kutlamanın içinin boşaltılmasını getiren taleplerin ret edilmesinden kaynaklanıyor.

Sorunlar Ortaya Konacak Ve Onlara Karşı Çözüm Yollarını Konuşacağız
Türkiye’de çok önemli sorunlar var; işsizlik, yoksulluk ve Kürt sorunu. Bunları çözmeden ileri adım atamayız, her daim bu sorunlar zaman zaman değişik biçimlerde karşımıza çıkacaktır. Bunların dile getirilmemesi onları yok etmez, o açıdan bunları dile getirerek, çözüm yollarını ortaya koyarak konuşulması gerekiyor.

İşçi Sendikaları Farklı Alanlarda 1 Mayıs’ı Kutlayacak
Bizler ne yazık ki bu dönem bu içerikten dolayı ayrışım yaşayacağız. Ama Türk-İş’e bağlı güç birliği içinde yer sendika ve sendikalı arkadaşlarımız ile Taksim Meydanında yan yana yürüyeceğiz. Bu içeriğini boşaltmak isteyenlere karşı mesaj vermiş olacağız.

İçerik Kadar Görsellikte Çok Önemlidir
İçerik kadar görsellikte çok önemli, biz o yüzden bu bir Mayıs’ta meydanda görsel olarak da yeni renkleri, içerikleri sunmaya ve hazırlamaya devam ediyoruz. Üst üste toplantılar yapıyoruz, fikirler alıyoruz,

Mücadele Etmek İsteyenlerin Meydanıdır, 1 Mayıs Meydanı
Türkiye’nin her kesiminden insanlar oraya katılacak, her renginden, her dilinden, her kültüründen insanlar orada yani meydanda olacaklar. Yani belirli bir kitlenin katıldığı ve kendisini ifade ettiği bir eylem değil, her kesimin, haksızlığa uğrayan, dayanışma içerisinde olmasını hisseden, birlikte hareket etmesini gerektiğini düşünen bütün insanların, mücadele etmek isteyen insanların bulunması gereken bir alandır orası.
Haksızlığa karşı mücadele toplumun büyük bir kesiminin ihtiyacıdır. Eğer sizler bir Mayıs alanlarında haksızlığa karşı mücadeleyi sağlayamıyorsanız, başka hiçbir yerde sağlayamazsınız. Günün önemine uygun bir dayanışma olacaktır.

1 Mayıs’ı Bir Mücadele Alanıdır
Elbette burada konuşmadığımız daha spesifik sorunlar var, çok ayrıntıya girmek istemiyorum. İş güvenliği sorunu çalışma alanının en önemli sorunuysa, yüzlerce insan çok kısa zaman içinde canını veriyorsa ve bunların yanında mevsimlik işçiler de kendi içerisinde sorunlar yaşıyor. Genel olarak kapitalizmin ortaya çıkardığı sorunları her aşamasında farklı farklı değerlendirmeler yerine, önümüzdeki sorunların temelinde kapitalizmden kaynaklandığını bilmemiz gerekiyor, bu doğrultuda bir Mayıs meydanlarında her kesim kendi öznel sorunlarını ifade edebileceği bir alan olarak; 1 Mayıs’ı bir mücadele alanına dönüştürmek istiyoruz. 

Bizlere zaman ayırdığınız ve görüşlerinizi bizim ile paylaştığınız için teşekkür ederiz…
İsmail Cem Özkan


Adnan Serdaroğlu, İşçilik yaşamına Sapanca Segman Fabrikası’nda başladı. 1987 yılında işten atıldı ve daha sonra bir yıl süre ile DDY’nda çalıştı. 1988 yılında Çolakoğlu Metalurji’de işbaşı yaptı ve 3 yıl temsilcilik görevini sürdürdü. 1991 yılında Gebze Şube Mali Sekreterliği’ne seçildi ve yapılan görev değişimi sonucunda Şube Sekreterliğine seçildi. 3 yıl bu görevi sürdürdükten sonra 1994 yılında tekrar aynı göreve seçildi. 1997 yılı Genel Kurul sonrası aynı görevine devam etti. 2000 yılında yapılan kongrede yine aynı göreve seçildikten sonra yeniden görev dağılımı sonucu Şube Başkanlığı’na seçildi. 16. Merkez Genel Kurulu’nda Genel Başkan seçildi. Aralık 2007 tarihinde yapılan 17. Merkez Genel Kurulunda ikinci dönem tekrar Genel Başkanlığa seçildi. Son DİSK Genel Kurulunda yönetime seçildi, halen DİSK Genel Sekreteri olarak görevinin başındadır.