Faşizme Karşı Omuz Omuza
Bir Mayıs’a Bir Mayıs Meydanına…
DİSK Genel Sekreteri ve Birleşik Metal-İş Sendikası Genel
başkanı Adnan Serdaroğlu ile yaklaşan 1 Mayıs öncesi sendikayı, sınıf
mücadelesi bakış açısı ile günümüzü yorumlamasını istedik.
“Türkiye’nin bütün 1 Mayıs
meydanlarında saat 14:00 de “faşizme karşı omuz omuza” sloganı ile dünyanın en
büyük korosunu oluşturmaya çalışıyoruz. Bir dakikalık bütün meydanlarda,
alanlarda bu sloganı atacaklar. Bunun ile toplumsal muhalefetin bütün baskılara
karşı gücünün önemini gösteriyoruz, vurguluyoruz. Bunu hayata geçireceğiz.”
Bir
mayıs yaklaşırken işçi sınıfının en önemli örgütü ve 15 16 Haziran
mücadelesinin yarattığı DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu ile yaklaşan 1
Mayıs ve meydanların seslerini, mesajını konuştuk. Adnan Serdaroğlu
sorularımıza toplantılar arasında ve Kazancı yokuşunda 77 katliamında öldürülen
işçi yoldaşlarını andıktan sonra DİSK binası içinde yanıt aldık.
Bir Mayıs neden bu sene
daha önemlidir?
Bir
Mayıs bizim açımızdan her zaman olduğu gibi önemlidir. Ancak bu bir Mayıs’ın
önemi biraz daha fazla, çünkü ortaya çıkan sorunlar toplumun büyük kesimini gün
geçtikçe daha fazla rahatsız eden boyuta gelmiştir. Biz, 1 Mayıs’ı toplumsal muhalefetinde güçlü
bir şekilde kendisini ifade edebileceği şekilde kutlayacağız. Bunun için
değerlendirmelerimizi yapıyoruz, eksikliklerimizi gidermek için çalışmalar
yapmaktayız.
Yaşadığımız
sorunlar ile ilgili toplumun farkındalığını yükseltmeye çalışıyoruz.
Son değişimler bu önemi
artırıyor sanırım
Türkiye’de
son on yıllık süreç içerisinde çok önemli değişiklikler yaşandı. Bunlar tabi
bilinçli bir şekilde uygulanan politikaların sonucu olarak ortaya çıktı.
AKP
iktidarı uluslararası bir takım planlamaların Türkiye üzerindeki uygulayıcısı
noktasındadır. Toplumsal dönüşüm sürecinin son otuz yıl süreci içinde; son on
yılı son derece hızlı bir şekilde hayatımızı değiştiren uygulamalar hayata
geçmektedir.
Bu
değişimler ile toplum kişiliksizleştirmeye ve muhalefet yok edilmeye
çalışılıyor.
AKP,
politikalarını rahat bir şekilde uygulayabilmek ve yeni bir düzen yaratabilmek
için yasal düzenlemeler ile topluma biçim vermeye çalışıyor, sonuçta AKP sermayenin
tüm istemleri karşılanmaya çalışıyor…
Bu değişim sadece AKP
politikası mı?
Elbette
değil, küresel dediğimiz sistem; finans kapitalin istemlerine uygun bir sistem
yerleştirilmeye çalışılıyor. Bütün ülkelerdeki çalışmalar, yasal düzenlemeler
bir birileri ile aynı, tıpkı karbon kağıdı ile çoğaltılmış gibi olduğunu
görüyoruz. Yani tek noktadan çıkmış gibi, yasallaştırma müessesi varmış gibi
bir şey dolaşıyor bugün.
Bu politikalara karşı…
Hem
dünyada ki hem de Türkiye’deki gelişmeleri bir bütünsellik içinde değerlendirip
uluslar arası saldırılara karşı, uluslararası mücadele verilemesi gerektiğini
de son derece önemli görüyoruz.
Emek ve demokrasi
cephesi açısından…
Hem
emek cephesi açsından hem de demokrasi cephesi açsından çok büyük problemler
yaşanıyor.
24 Ocak kararları askeri
rejim ile…
Bu
“değişim projesi” içerisinde; 30 yıllık süreçte, 12 Eylül ile ekonomik
politikalar hayata geçirilebilindi ve bugün de onun sonuçlarını yeni yeni ağır
bir şekilde hissediyoruz.
24
Ocak kararları ile birlikte liberal politikalar Türkiye’de askeri rejim ile
hayata geçirildi, yaşadığımız günlerde en son aşaması olan neo liberal
politikalar hayata geçirilmeye başlandı.
Bu
gelişmelere baktığımızda emek cephesini direkt ilgilendiren çok önemli
problemler ile de karşı karşıya kalıyoruz.
Küresel sermaye, küresel
ekonomi neyi istiyor?
Şirketlerin
çok rahatlıkla fabrika kurabileceği, işletme kurabileceği, rahatlıkla para
kazanabileceği duruma getirebileceği düzen yaratılması isteniyor. AKP iktidarı
da uluslararası sermayenin sözcüsü olarak neo liberal politikaları hayata
geçirmeye çalışıyor. Sermayenin mali yapısının, mali yüklerinin
hafifletilmesini istiyor. Seküler tazminatı kalksın diyor. Ücretler kontrol
altına alınsın istiyor. Asgari ücret düşürülsün diyor, özel istihdam büroları
ile işçiler tamamı ile işçi olduğu bilincinden çıkarılmaya çalışılıyor.
Emek cephesi zorlu
dönemeçte
Bütün
bunlara baktığımızda emek cephesinin çok zorlu bir dönemece girdiğimizi
gösteriyor. Kıdem tazminatının elimizden gitmesi (ki 75 yıllık bir kazanım)
işçilerin iş yerlerinden güvencesinin ortadan kalkması anlamına geliyor.
İşçiler için gelecek için bir güvence olarak gördüğü bir sistemin ortadan
kalkması anlamına geliyor. Buna yönelik biz, emek cephesinin en önemli sorunu
olarak bunu gündeme getiriyoruz.
Kuralsız,
güvencesiz çalışma tamamen sistemin yasallaştırılması, 4+4+4 eğitim bu
uygulamaların bir parçası olarak görüyoruz.
Ucuz istihdam…
Özel
istihdam büroları, asgari ücretin sistemleştirilmesi ucuz istihdam
politikalarının bir parçası olduğunu düşünüyoruz. Bunlara karşı biz, 1 Mayısta
çok güçlü bir ses hayata geçirmeye çalışıyoruz.
Emek
cephesinin gündemi elbette bunlar ile sınırlı değil. 32 yıldır devam eden
sendikaları ilgilendiren yasalar işçilerin ve örgütlenmenin önünü kesen
konumundadır. Bu yasalar devam ettirilecek gibi gözüküyor, değiştiriliyormuş
gibi yapılıp ama daha kötü koşullar hazırlanıyor.
Çocuklar ucuz işçi…
Çocuk
işçiliği, hem asgari ücret yeniden belirlenmesi ve yaş sınırının 16 yaşından 18
yaşına çıkarılması, eğitim sisteminin buna uygun hale getirilmesi hem de teknik
okuldan yeni çıkan öğrenciler piyasanın hizmetine ucuz işçi olarak sunulması
tehlikesi var.
İş sağlığı ve güvencesi
İş
sağlığı ve güvencesi konusunda son dönemlerde yaşanan can alıcı sorunlar var,
son yıllarda insanlar değişik yerlerde hayatını kaybediyor. Bütün bunlar
tesadüfi değildir. İş güvenliği yerine daha çok kar amaçlı, uzun süre
çalıştırma, sağlıksız ve önlem alınmadan oluşturulmuş iş sahaları can alıcı
olmaya devam ediyor.
İş Sağlığı Ve İş
Güvenliği Yasası
İş
Sağlığı Ve İş Güvenliği Yasası; şirketleri şirketlere denetlendiren, tamamen
taşeronlaşmayı önünü açan, işveren açısından hiçbir cezayı yaptırımı
uygulatmayan bir modeli yaratmaya çalışıyorlar.
Neoliberal
politikalar, işverenlerin karşılaştıkları sorunları en aza indiren ve onarlın
daha fazla kar elde edebilecekleri uygun ortam hazırlamak, tamamen işverenlerin
istediği doğrultusunda cezai müideleri ortadan kaldıracak ya da yokmuş gibi
hale getirecek düzenlemeleri bu “İş Kanunu” dedikleri sistemle yerleştirmeye
çalışıyorlar.
Demokrasi ile ilgili
sorunlar var
Demokrasi
ile ilgili sorunlar var. En önemlisi muhalefeti sindiremeyen bir zihniyet var.
Kafasını kaldıranı içeriye tıkan, bir zihniyet var. Mağdurluktan gelip, tamamen
zorba bir sistem kurulmuş durumda. Zorla düzende tabi toplumu tamamı ile
sindiriyor. Kurumları birer AKP uydusu haline dönüştürüyor. Kendisine muhalefet
edenleri “burnunu” olabildiğince sürtüyor, direkt onu teslim almaya çalışıyor.
Her türlü baskıcı sistemi kendisine muhalefetlik yapanlara karşı hayata
geçiriyor. Özel güvenlik mahkemelerin devamı olan mahkemeler, kısaca her türlü
yasal düzenlemeyi kendilerine muhalefetlik edebileceklere karşı meclisten
geçiriyorlar.
Sistem
içinde her türlü yasal düzenleme içinde muhalif olanları kontrol altına almış
oluyorlar.
Yasama,
yürütme ve yargı tamamı ile tek kişinin, tek bir yapının eline geçmiş durumda,
bu da post modern diktatörlüğün ibaresini de öne çıkarmış durumdadır.
Demokrasi
açısından, yeni anayasa tartışmaları ile ileride olabilecek kendileri için
olumsuzlukları ortadan kaldırabilecek sistemi de yavaş yavaş kurmaya çalışıyorlar.
Ekonomik
anlamda uluslar arası sermayenin hizmetine sunan olanakları, dini argümanları
da kullanarak yeni bir sistem yaratmak istiyorlar. Toplumu tamamı ile zapt-u rap altına almaya çalışıyorlar.
Post Modern
Diktatörlüğün İbaresine Karşı…
1
Mayıs bu açıdan önemli. Verilecek mesaj önemli, çıkış önemli, sloganlar önemli.
Saat 14:00’de “Faşizme
Karşı Omuz Omuza” Sloganı Atılacak!
Bizler
şunu yapmaya çalışıyoruz; Türkiye’nin bütün 1 Mayıs kutlama meydanlarında saat 14:00 de “faşizme karşı omuz omuza” sloganı ile dünyanın en büyük korosunu oluşturmaya çalışıyoruz. Bir dakika
boyunca bütün meydanlarda, alanlarda bu sloganı meydanda bulunanlar atacaklar.
Bunun
ile toplumsal muhalefetin bütün baskılara karşı gücünün önemini gösteriyoruz,
vurguluyoruz. Bunu hayata geçireceğiz. Bu şekilde kulakları ile duymak
istemeyenlere bu sloganlar ile duyuracağız. Görmek istemeyen gözlere
göstereceğiz.
1 Mayıs Alanı Taksim Alandır
1
Mayısın içeriğinin, görselliğinin çok dolu olmasını önemsiyoruz. Zaten Türk-iş, Hak-iş, Kamu Sen yönetimi ile olan
ayrılığımız içerik konusunda olmaktadır. Bizim duruş noktamız, bakış açımız ile
onların ile duruş noktaları farklıdır. İçerikli bir Mayıs’a karşı bir
tahammülsüzlük var, adresini şaşıranlara bir kez daha söylemek istiyoruz, 1
Mayıs alanı Taksim alandır ve burada kutlanmalıdır.
Ayrışmanın temellerinden biride bu kutlamanın içinin
boşaltılmasını getiren taleplerin ret edilmesinden kaynaklanıyor.
Sorunlar Ortaya Konacak Ve Onlara Karşı Çözüm Yollarını
Konuşacağız
Türkiye’de çok önemli sorunlar var; işsizlik,
yoksulluk ve Kürt sorunu. Bunları çözmeden ileri adım atamayız, her daim bu
sorunlar zaman zaman değişik biçimlerde karşımıza çıkacaktır. Bunların dile
getirilmemesi onları yok etmez, o açıdan bunları dile getirerek, çözüm
yollarını ortaya koyarak konuşulması gerekiyor.
İşçi Sendikaları Farklı Alanlarda 1 Mayıs’ı Kutlayacak
Bizler ne yazık ki bu dönem bu içerikten dolayı
ayrışım yaşayacağız. Ama Türk-İş’e bağlı güç birliği içinde yer sendika ve
sendikalı arkadaşlarımız ile Taksim Meydanında yan yana yürüyeceğiz. Bu
içeriğini boşaltmak isteyenlere karşı mesaj vermiş olacağız.
İçerik Kadar Görsellikte Çok Önemlidir
İçerik kadar görsellikte çok önemli, biz o yüzden bu
bir Mayıs’ta meydanda görsel olarak da yeni renkleri, içerikleri sunmaya ve
hazırlamaya devam ediyoruz. Üst üste toplantılar yapıyoruz, fikirler alıyoruz,
Mücadele Etmek İsteyenlerin Meydanıdır, 1 Mayıs Meydanı
Türkiye’nin her kesiminden insanlar oraya katılacak,
her renginden, her dilinden, her kültüründen insanlar orada yani meydanda
olacaklar. Yani belirli bir kitlenin katıldığı ve kendisini ifade ettiği bir
eylem değil, her kesimin, haksızlığa uğrayan, dayanışma içerisinde olmasını
hisseden, birlikte hareket etmesini gerektiğini düşünen bütün insanların,
mücadele etmek isteyen insanların bulunması gereken bir alandır orası.
Haksızlığa karşı mücadele toplumun büyük bir
kesiminin ihtiyacıdır. Eğer sizler bir Mayıs alanlarında haksızlığa karşı
mücadeleyi sağlayamıyorsanız, başka hiçbir yerde sağlayamazsınız. Günün önemine
uygun bir dayanışma olacaktır.
1 Mayıs’ı Bir Mücadele Alanıdır
Elbette burada konuşmadığımız daha spesifik sorunlar
var, çok ayrıntıya girmek istemiyorum. İş güvenliği sorunu çalışma alanının en
önemli sorunuysa, yüzlerce insan çok kısa zaman içinde canını veriyorsa ve
bunların yanında mevsimlik işçiler de kendi içerisinde sorunlar yaşıyor. Genel
olarak kapitalizmin ortaya çıkardığı sorunları her aşamasında farklı farklı
değerlendirmeler yerine, önümüzdeki sorunların temelinde kapitalizmden
kaynaklandığını bilmemiz gerekiyor, bu doğrultuda bir Mayıs meydanlarında her
kesim kendi öznel sorunlarını ifade edebileceği bir alan olarak; 1 Mayıs’ı bir
mücadele alanına dönüştürmek istiyoruz.
Bizlere zaman ayırdığınız ve görüşlerinizi bizim ile paylaştığınız
için teşekkür ederiz…
İsmail Cem Özkan
Adnan Serdaroğlu, İşçilik yaşamına Sapanca Segman Fabrikası’nda
başladı. 1987 yılında işten atıldı ve daha sonra bir yıl süre ile DDY’nda
çalıştı. 1988 yılında Çolakoğlu Metalurji’de işbaşı yaptı ve 3 yıl temsilcilik
görevini sürdürdü. 1991 yılında Gebze Şube Mali Sekreterliği’ne seçildi ve
yapılan görev değişimi sonucunda Şube Sekreterliğine seçildi. 3 yıl bu görevi
sürdürdükten sonra 1994 yılında tekrar aynı göreve seçildi. 1997 yılı Genel
Kurul sonrası aynı görevine devam etti. 2000 yılında yapılan kongrede yine aynı
göreve seçildikten sonra yeniden görev dağılımı sonucu Şube Başkanlığı’na
seçildi. 16. Merkez Genel Kurulu’nda Genel Başkan seçildi. Aralık 2007
tarihinde yapılan 17. Merkez Genel Kurulunda ikinci dönem tekrar Genel
Başkanlığa seçildi. Son DİSK Genel Kurulunda yönetime seçildi, halen DİSK Genel Sekreteri olarak
görevinin başındadır.