İnanç ilerici olabilir mi?
Türkiye’de
Alevilere yapılan baskı Avrupa’da Müslümanlara yapılan baskının yanında çok
ağır kalır. O yüzden Sünni İslam Avrupa penceresinde ne oluyor derken, bir de çoğunluk
olduğu ülkede yaşanan durumlara bakması gereklidir, çünkü kendi ülkesinde her
türlü zulmü yasal ve hoşgörü içinde görüyorsa, Avrupa’da yaşanan değişimde aynı
pencereden bakması gereklidir, fakat paradigma öyle şeydir ki, kendi yaptığı
zulmü hak olur görür ve verdiği birkaç hakkı ise lütuf sayar…
Avrupa’da
islamifobi kavramı geliştiriliyor, gün geçtikçe İslam ülkelerinden gelenlere
karşı düşmanlık ve hiddet artmaktadır. Nefret söylemlerinde Yahudi kelimesinin
yerini İslam almaya başladı. Başlayalı uzun bir zaman olmadı henüz, fakat Avrupa
ırkçı örgütleri bu yeni düşmana karşı birlikler kurmakta ve Avrupa ırkçıları
birliği için çalıştaylar örgütlemekteler. Bunda da sistemli çalışma yaparak bir
anlamda başarıya ulaştılar. İslamifobi teoride tartışılan konu olmaktan çıktı,
günlük hayatın içinde yaşanan sorun ve yeni dışlamaların temelini oluşturmaktalar.
Avrupa’da İslam ülkelerinde gelenler dışlanıyor, yaşam alışkanlıkları
sorgulanıyor ve kendi içlerinde etnik Pazar içinde yaşamaları içinde coğrafi
alanlar yaratılmaktadır.
Avrupa’da
İslam ülkelerinden gelenlerin bir arada yaşadığı yeni “ghetto’lar” oluşturulmuştur.
Ghetto dışında yaşanlarda arkadaş çevrelerini kaybettikçe o alana doğru göç
etmeye devam ediyorlar. Avrupa’da yazılı olmayan yasalar işlemekte ve Avrupa’da
yaşayan yabancılar uyum sağlamak bir yana uyum sağlamamaları için bu yeni
alanlarda yaşamaları teşvik edilmektedir. Bu teşvik elbette gözle görünmeyen
ama hissedilen yasaların hayata müdahalesi ile olmaktadır.
Elbette
bu ghettolarda Müslümanlar homojen bir yapı taşımıyorlar. Geldikleri ülkenin
sorunlarını ve parçalı duruşlarını Avrupa’da bulunan ghettolarda da daha keskin
sınırlar içinde yaşamaktalar. Mezhep ayrılıkları, imama inananların duruşlarına
göre ayrılıklar, bölgesel özelliklere göre ayrılıklar, etnik kimliklere göre
ayrılıklar… ayrılıkların aslında sonu yoktur, o kadar çok ayrılık sebepleri
vardır ki, giydikleri kıyafetten, kadına karşı duruşlara kadar her açıdan
kendisini sırıtır. Bu Müslüman ghettolarında Türkiye’den gelenlerin ülkenin iç
kavgasının bir yansımasını ama açık olarak örgütlerin, Cemaatlerin, mezheplerin
renkleri ile görebilirsiniz. En iyi görebileceğiniz merkez Almanya için Köln
şehridir. Köln şehrinde birden çok ghetto vardır ve o ghettolarda Türkiye’nin
en siyahından en yeşiline kadar tüm İslam renklerini görebilirsiniz.
Türkiyeliler
açısından bakalım ghettolara ve onun Türkiye’deki yansımasına.
Türkiye’de
Alevilerin durumu ortada. Bir inanç var, inanç kendisini yaşam alanı olarak Cem
Evlerini seçmiş, orada camilerdeki gibi özgürce ibadet etmek istiyorlar. Onun için
yasal düzenleme beklentisi içindeler. Bugüne kadar ödedikleri vergiler kendilerine
Sünni inancın baskısı ve asimilasyonu olarak dönmüş. Avrupa’da Türkiye yasaları
geçerli değildir, o yüzden kendilerini özgür hisseden Aleviler örgütlenmişler
ve hakları için mücadele taleplerini listelemişler. Okullarda Alevi dersi için
kitap hazırlamışlar, birkaç okulda ders olarak okutulmaya başlanmış. Cemlerini Cem
Evlerinde yapar olmuşlar, onu kurdukları tv aracılığı ile canlı yayınlamışlar. Sünniler
ile aralarına kalın çizgi çekmişler, siyasi talepler konusunda ve destekledikleri
partiler bile farklı olmuş. Avrupa halkının gündemi dışında kendi gündemlerini
yaşamaya devam ediyorlar. Sünnilerde kendi içlerinde Türkiye’deki siyasi duruşa
göre birbirlerinden ayırmışlar, en radikalinden en liberaline kadar temsil
edilmektedir. Sünniler Alevilere göre daha rahattır, çünkü önemli bir kemsin temsilcileri
Türkiye’de iktidar ya da iktidara çok yakın ilişki içindeler. Diyanet İşleri Başkanlığının
maddi imkanlarını da rahatlıkla kullanabilmekteler. Avrupa’nın değişik
şehirlerinde minerali cami yapmışlar, yaptırmaya da devam ediyorlar.
Avrupa,
İslam örgütlenmesine 11 Eylül saldırısına kadar tolerans göstermiş, küçük bir
grubun ülke güvenliğini sıkıntıya sokmadığı sürece geleneğini ve göreneğini Alman
toplumu dışında yaşamasına izin vermiştir.
Sünni
İslam 11 Eylül saldırısı sonrası daha dikkatli izlenir olmuş, yerine Aleviler
keşfedilmiş, onları kontrol edebilmek için projeler yapmalarına izin verilmiş
ve desteklenmiştir. Tıpkı daha önce ve halen Sünni İslam örgütlerine verilen
proje destekleri gibi. Almanya proje yapmalarına izin verdiklerini yasal olarak
çok yakından izler ve örgütlere kendileri hakkında rapor yazmalarına izin
verir. Bu sayede kimin ne kadar doğru yazdığını da bilir, ona göre kendisince
önlem alır. Para veren paranın amacına göre projenin iş yapıp yapmaması önemli
değildir, asıl önemli olan o yapının iç işleyişinin bilinmesidir. Eğer isterse
para veren kurum, para verdiği kurumu incelemeye alarak verdiği paraları faizleri
ile geri alabilecek bir çok belge bulabilir.
Avrupa’da
örgütlenenler bir anlamda Türkiye’de de örgütlenir, bunun terside geçerlidir. Örgüt
her tarafta örgütlenir, yok olmaz, küçülür ama varlığını maddi imkan buldukça
sürdürür.
Aleviler
açısından bakarsak, Avrupa’da örgütlenenler, örgütlerinden dolayı Türkiye’de milletvekili
olmuş ya da adayı olmuşlar. Orada ki örgütlülüğün sonucu bir şekilde
kendilerine prestij ya da mevki yaratma telaşına girmişler. Hatta bir çok Alevi
milletvekili olmak için; Alevi örgütlerinde kendilerini seçtirmişler ya da
atama yaptırmış, oradan elde ettikleri unvanı kullanarak partiler üzerinde
baskı aracı kulanmışlar. Geçmişte başarmışlar ama son meclis içinde ne kadar
başarılı oldukları meclisteki Alevi sayısına bakarak söyleyebiliriz. Deniz Baykal
yönetiminde ki CHP pek yüz vermemiş ki şu anda Alevi örgütünden gelen Alevi
milletvekili yoktur.
Buraya
kadar anlatılan şey aslında Alevilerinde Sünnilerden pek farkı olmadığıdır. Onlarda
içinde bulundukları yapıları kendi amaçları için kullanmaya devam ediyorlar. Hem
Almanya’daki Alevi örgütünde hem de Türkiye örgütünde yönetici Alevi bile
görmek şaşırtıcı değildir.
Alman
cumhurbaşkanı Gauck: “Almanya'da yaşayan
Müslümanlar, Almanya'ya aittir” demiş. Bu sözler ile ülke içinde yapılan
tartışmaya yeni bir boyut getirmiştir. Bu sözün Türkiye yansıması nasıl olacak?
Elbette bir soru yansımayı yansıtabilir; “Türkiye’deki
Aleviler de Türkiye’ye ait midir?”
Eğer ait olsaydı; Aleviler
ibadetlerini yasalara uygun şekilde özgürce, camilerde ibadet edenler ile aynı
seviyede devam ediliyor olması gereklidir. Fakat, ibadetlerini bile yasalara uygun
yapamıyorlar, ibadet yerleri camiler gibi ibadethane işlevini yasalar nezdinde
göremiyor... Haklardan yaralanamıyor, hatta yasalara uygun şekilde yıkıyorlar.
Türkiye’de mazlum konumundalar,
çünkü haklarından yoksundurlar. Onlarda mazlum olmaktan çıksa da hiç değilse
dinin gerçek yüzü daha çıplak ortaya serilse... Bazıları
Alevilere bakıp, “ne kadar ileri inanç” diyorlar, aslında Alevilikte Sünnilik
gibi aynı düzeydedir, katı kurallar içinde cemaat üyelerine biat etmesini
bekler ve zorlar... Aralarındaki fark, biri iktidarda, istediği gibi asimile
etmeye çalışıyor, öteki yasa dışı, yaşamak için her türlü ilerici kesim ile
omuz omuza vermek zorunda kalıyor... Yani bugünkü Alevilerin sol gibi gözükmesi
tamamı ile Hz. Muhammed’in İslam görüşünü yayarken yapmış olduğu takiye ile
aynıdır... Bunu kanıtlamak için onlarında Sünniler ile eşit düzleme
gelmesidir... Almanya sorunu kendisince çözüyor, peki Türkiye kendisince ne
yapıyor, yok sayıyor, asimile ediyor...
İsmail
Cem Özkan