Çağdaşlık ‘ötekine’ göre toplumu düzenlemektir.
Yaşam hep birileri normaldir ve başına hiçbir şey
gelmeyecekmiş gibi yaşar. Yaşamı ve toplum yaşamını belirleyenler genelde kendi
ihtiyaçlarına göre planlar ve o planları uygulamak için kendilerine verilmiş
gücü kullanırlar. Gücü elinde bulunduranlar genelde sağlıklı bireylerdir ve
başlarına hiçbir şey gelmeyecekmiş ve sonsuza kadar yaşayacakmış gibi yaşarlar.
Güç ellerinde olduğu sürece tüm aldıkları kararın kendilerine göre haklı ve bu haklı
karalara yapılan itirazları anlamsız görürler.
Gücü elinde bulunduranlar ellerindeki gücü kullanımlarına
göre topluma yön ve biçim vermek için uğraşırlar.
Geri kalmış toplumlar, çağdaş olan devletleri taklit ederler
ama taklit ederken o ülkelerin gelişim sürecini ve yaşadıklarını bilmeden,
gördükleri ileri unsurları kabul eder ve ona göre toplumu biçimlendirmek için
uğraşılar.
Geri kalmış ülkelerin genelde söylemi medeni topluma ulaşmak
hedefi vardır. Bu hedefleri yönünde toplum dokusunu bilmeden ya da görmezden
gelerek topluma çağ atlatmak için uğraşırlar. Elbette geri kalmış ülkelerin liderlerinin
konumunu ve ihtiyaçlarını çağdaş ülkelerin liderleri ihtiyaçlarına göre
yönlendirebilir. Güç kimdeyse, o gücün verdiği kararları tüm toplumlara
uygulatabiliyor, bu durumun teorisi global dünya politikaları doktrinleri
içinde yerini alıyor.
Muasır medeniyetler için kurulan cumhuriyetimiz, bu geri
kalmış ülkelerin kaderlerini bir aşağı bir yukarı yaşamıştır. Zaman zaman
çağdaş ülkelerin isteği üzerine sistemimize çeki düzen veren muhtıralar,
darbeler gerçekleştirilmiştir. Bizim gibi geri kalmış ülkelerin en güçlü
denetleyici ve yönlendiricisi ordu ve silahlı güçlerdir. Zaman zaman onların güçleri
yok oluyormuş gibi ya da çok zayıflamış gibi dursa da her zaman silahlı güçler
en önemli güç olarak yerini korur ama hedefi ve emri alacağı konumunda düzenlemeler
yapılabilinir. Bu düzenleme dünya ekonomisinin ihtiyaçları ve siyasi hedefleri
yönünde belirlenir.
Geri kalmış ülkelerin ortak özelliği yaşamın içinde gözler
önündedir ama pek görmek istenmez, çünkü güç sahiplerine göre ötekiler;
görünmez, yaşamaz ve bilinmezdir. Geri kalmış ülkelerde toplum düzeni,
şehirleşme, yolların düzeni toplum içinde görünmeyenlere göre yapılmaz, çünkü
onlar zaten toplum içinde değil, dört duvar içinde camdan dışarıya bakanlardır.
Camdan dışarıya bakmayıp toplum içinde gezenlerinde maddi durumu yerindedir ve
o yerinde olduğu için diğerlerine göre küçükte olsa avantajlıdır.
Kimdir bu ötekiler? Kültürel ve dini inançları, dilleri yönünden
ötekiler dışında ve her toplumsal katmanı içinde alan ötekilerde vardır. Bunlar
her toplumda vardırlar. Her toplumun içinde (Nazi Almanya’sında dahi
vardıydılar, Hitler bile onları yok edemedi, çünkü savaş onlardan binlercesini
yaratmıştı.) bir ya da birden fazla uzvu olmayan insanlardır. Bunların içinde
her dinden, her kültürden, her dili konuşanlardan da vardır. Onları toplum
içinde öteki yapan, dışlayan dış görünümleri ve uzuvlarıdır. Hangi topluma
giderseniz gidin bu ötekiler ile karşılaşırsınız ve o ötekilere gösterilen ilgi
toplumların çağdaşlık ölçüsüdür.
Medeni toplumlar yaşadıkları şehirleri, kurdukları binaları,
ilişkiler, hitapları bu ötekiler üzerine kurulmuştur. Okuma yazamayan insanlar
için şekiller / grafikler ile anlatmak, yürüme engellisi için tekerlikli sandalyenin
geçebileceği yollar ve kaldırım düzeni. Körler için ses düzeni, onların şehirde
çok rahat gezmelerini kolaylaştıracak yol arkadaşları. Zihin engelliler için
eğitim ve bakım evlerinin olması ve onlara yardım edecek görevlilerin
yetiştirilmesi ve onlar ile birlikte yaşayanlara onların ihtiyaçları karşısında
nasıl davranacağını anlatan broşürler ve kurslar…
Bir çok insan ayaksız yaşıyor bu dünyada ama bizim ülkemizde ayaksız
olmak demek ne olduğunu uzvunu kaybedenler çok iyi bilir, zorunlu ev hapsi
gibidir. Ne yolu yol, ne kaldırımı kaldırım ne de yolu kullanan şoförü şoför,
ne kaldırımda veya karşıdan karşıya koşarak geçen insan çevresine dikkat
ediyor... Kısaca hayat onlar için zor, daha zorunu beceren bir kültüre
sahibiz... Her şeyi sağlam insana göre planlayan ve yapan bir absürt sistemimiz
var ve o yüzden bizler hiç bir zaman çağdaş bir toplum olamadık, olmak içinde
henüz bir çabamız yok...
İsmail Cem Özkan