Çanakkale’de aynalı çarşı…
Birinci dünya savaşının tek zaferi olarak Çanakkale
direnişini biliriz. Orada Osmanlı toplumunu oluşturan bütün haklarının
evlatlarının kanı toprağı suladığını da biliriz. Osmanlı haklarının bir
tanesini nedense hiç görmek istemeyiz, Yahudileri.
Yahudiler savaşın olduğu şehirde hiç azımsanmayacak nüfusa sahiptir ve cephe
gerisi hizmetlerinde hiç kusur yapmamışlardır. Özverili birer Osmanlı
vatandaşlarının özverileri görülmemiş toplum nezdinde ama Osmanlı idaresi
içinde yerlerini hep almışlardır. Onlar Çanakkale’ye yerleştiklerinde Türkler
henüz Anadolu coğrafyasından haberleri bile yoktu. Roma’lıların sürgün etmesi
ile birlikte Anadolu topraklarına dağılmış Yahudi toplumu ve bir cemaat olarak
yaşamaya ve toplumun ticari ve sosyal hayatına katkılarını sunmuştur. Anadolu
topraklarında Yahudi nüfusunun etkin olduğu ve ticari yaşamın yönünü
belirleyecek konumda şehirler Osmanlı devleti olduğunda da varlığını
korumuştur. Yahudiler için değişen iktidarlara karşı sorunsuz bir vatandaş
olmayı inançları gereği görmüşler ve sessizce uyum sağlarken, içten içe
inançlarını yaşamaya devam etmişlerdir. Çanakkale ve Tekirdağ bölgesinde
Yahudi nüfus cumhuriyetin ilk yılarlında da varlığını korumuş ama Trakya olayları
sonucunda bu nüfus oralardan çekilmek zorunda kalmış ve sessizce sinagoglar
yaşayan tarihimizde görünmeyen yere, tarihin karanlık sayfalarında unutulmaya
yüz tutulmuştur. Bugün Çanakkale, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Çanakkale,
Uzunköprü, Silivri, Babaeski, Lüleburgaz, Çorlu ve Lapseki'de yaşamış
Yahudilerden bahsederken bile oralı vatandaşların tepkisi ile
karşılaşabilirsiniz. Sanki onların kökünün Yahudi olduğunu söylüyormuşuz gibi
tepki gösteriyorlar. Bugünkü tepkinin nedenini yakın tarihimiz içinde yaşanmış
olayların bıraktığı izlerde aramak gereklidir.
Yüzlerce yıl yaşadıkları topraklardan halkların kovulması ve gerilerinde
bırakılan bir hınç ve düşmanlık. Çünkü kovanlar bir gün gelirler korlusunu söz
söylemden yaşarlar. Gelirler ve elde ettikleri toprakları ve o güne kadar
yaşadıkları alışkanlıkları yok olur korkusu düşmanlığı besleyen önemli
duygulardan sadece biridir. Ölmüş ve kaçmak zorunda kalanların arkasından
düşmanlık duygusunun mantıki bir açıklaması yoktur ama onların bıraktığı
boşluğu doldurulan coğrafyalara bir bakın ırkçı söylemlerin olduğunu
bulabilirsiniz. Ermeni tohumu ya da Yahudiler Küfür Ehlidir gibi sözler
söylenir. Bütün azınlıklar milli karakteri, küfür, şirk ve nifak olarak alınır
ve o gözle bakılır. İslam düşmanı ve elerline güç geçtiğinde Müslümanları
öldürür korkusu ve inancı yaşayan çoğunluğun duygusunu ve düşüncesini yüzlerce
yıldır beslemektedir.
Çanakkale direnişinin her yıl dönümünde resmi törenler yapılır ve savaşın
olduğu yerde denizden geçen yolcular için yapılmış bir anıt ile karşılaşırız.
‘Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin battığı yerdir’ yazar.
Evet, bir devir kapanır ve cumhuriyete giden yolun başlangıcı olarak görülür.
Orada yaşanan direniş ve zafer bir devrin sonu anlamına geliyordu, çünkü sürekli
kaybeden bir Osmanlı ordusunun son zaferidir ve direniş ruhunu tüm Anadolu
toprağına bırakmıştır. Direnirsen emperyalist bir devleti durdurabilirsin!
Orada verilen mesaj bu olduğuna inanılır ve ona göre kutlamalar yapılır.
Bu savaşın kazanılmasında cephenin arkasında bulunan hakların katkısı hiç
gündeme gelmez. Orada dövüşenler hepsi ölmemiştir, yaralıdır ve bakıma
muhtaçtır. Vurulan, şehir düşen ve geziler. O gazilerin çoğunu Çanakkale eşrafı
özverileri ile yaşatıldığını pek söylemeyiz, çünkü görmezden gelmek geçmişte
orada yaşayanların olduğunu bu halkın bilmesi anlamına gelir. Konuşmazsan ve
üzerine düşünemezsen var olan yapay düşmanlık kökleşir ve hiç tanımadığı
halklara ve inançlara düşmanlık kuşaktan kuşağa aktarılır.
Çanakkale esnafı ve o meşhur aynalı çarşı esnafının çoğunun Yahudi olduğunu
söylesek abartı olur mu? Yahudilerin en başarılı olduğu iş esnaflıktır,
ticarettir ve Osmanlı ticaretinin atardamarlarını oluşturmaktalar, tıpkı diğer
dini inançta olanlar gibi. Müslüman olmayanların elinde sadece ticaret yapama
hakkı verilmiştir, toprak işleme hakları yoktur, son yıllarda o hak verilmiş
olsa da çoğunluk ticaret ile uğraşmaya devam etmiştir.
Çanakkale savaşında bize unutturulmaya çalışılan bir özveri ve emeği kısaca
anlatmak istedim…
Bugün Yahudi, Ermeni, Süryani, Rum, Alevi düşmanlığının temelinde onların
bizler ile birlikte bir arada yaşadığımız ve birlikte cephelerde önünde ve
gerisinde olduğumuzu gerçeğinin yok sayılmasıdır. Sanki o savaşı tek Türkler
(son dönemde Kürtlerinde katıldığı kabul edilmiş) yapmış gibi anlatır.
Çanakkale savaş sonrası genç cumhuriyet azınlıklara karşı ulus devleti anlayışı
içinde pek hoşgörü ile yaklaşmamış ve bahaneler bularak veya yaratarak
azınlıkları yurtdışına göndermeye ve ticari yaşamlarını yok etmeye veya yapamayacak
hale getirmek için kanun ile düzenlemeler yapmıştır. Bu düzenlemeye halk da
yaratılan uygun ortam ile yağmalamaya kalkışmış ve yüzlerce yıldır bir arada
yaşayanların azınlık ve öteki olanlar yaşadıkları yerlerden koparılmıştır.
30 Ocak 1923 Mübadele anlaşması imzalanmış. Mübadele ile, (1923-1926 )
1.200.000 Ortodoks Hıristiyan Rum Anadolu'dan Yunanistan'a, 500.000
Müslüman Türk de Yunanistan'dan Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmıştır.
Mecburi İskan Yasası (14 Haziran 1934), Varlık Vergisi (11 Kasım 1942)… gibi
düzenlemeler, 21 Haziran ile 4 Temmuz 1934 Trakya olayları, 27
Ocak ile 3 Temmuz 1943 arasında, tümü gayrı-Müslimlerden
oluşan toplam 1229 kişi çalışmak üzere Erzurum Aşkale'ye
yollandı. 6-7 Eylül 1955…
Bugün yaşadığımız zaman sürecinde her fırsatta öteki kabul ettiklerimize
karşı açıktan düşmanlık ve nefret söylemi basın ve politik arenada kendisini
göstermektedir ve bu nefret söylemine karşı hiçbir kanuni düzenleme yoktur.
Nefret sürekli beslenmekte ve hiçbir zaman tanımadıkları ve görmedikleri
ötekisine karşı düşmanlık gün geçtikçe büyümektedir ve çok az kalan
azınlıklarında bu ülkede yaşama şansını gün geçtikçe azalmaktadır.
Çanakkale içinde aynalı çarşı türküsünü hepimiz biliriz, her darbe
dönemlerinde radyolarda ve tv ekranlarında bol bol duyduk. Peki, bu şarkıda
geçen aynalı çarşının gerçek hikayesini kaç kişi merak edip araştırdı?
Çanakkale savaşında bu çarşı esnafının özverilerinden kaç kişinin haberi oldu?
Kulağımızın aşina olduğu türkünün sözünü yazayım, yazanında Çanakkaleli
olmadığını söyleyeyim…
“Çanakkale içinde vurdular beni Ölmeden mezara koydular beni Of gençliğim
eyvah
Çanakkale köprüsü dardır geçilmez Al kan olmuş suları bir tas içilmez Of
gençliğim eyvah
Çanakkale içinde aynalı çarşı Ana ben gidiyorum düşmana karşı Of gençliğim
eyvah
Çanakkale içinde bir dolu testi Anneler babalar ümidi kesti Of gençliğim
eyvah
Çanakkale'den çıktım yan basa basa Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa Of
gençliğim eyvah
Çanakkale içinde sıra söğütler Altında yatıyor aslan yiğitler Of gençliğim
eyvah
Çanakkale'den çıktım başım selamet Anafarta'ya varmadan koptu kıyamet Of
gençliğim eyvah”
Notaya Muzaffer Sarısözen'in aldığı türkünün
kaynağı Kastamonu'lu İhsan Ozanoğlu'dur.
İsmail Cem Özkan