8 Şubat 2013 Cuma

Inishmorelu Yüzbaşı


Inishmorelu Yüzbaşı

Modern zamanlarda hastaneler şehirlerin içinde kalmış ama hala kapalı ve gizemli yönlerin korumaktadır, bugüne kadar ameliyat olanın yakınlarının hiç ameliyatı izlediğini duydunuz ya da gördünüz mü? Dersler ve uluslar arası konferanslar için kameralar aracılığı ile ameliyatların izlendiği bilinmesine rağmen, sıradan herhangi bir vatandaşın ameliyat izlediğini duymadığını ve görmediğini sanıyorum.
Mazbahaneler konusu da aynı ameliyathaneler gibidir, kapalıdır ve çalışanların dışında diğer insanların oraya girmesine pek müsaade edilmez, tek istisna durumu vardır, İslam ülkelerinde ve Yahudi toplumunda kurban bayramı nedeni ile mezbahana sokaklarda kurulur. Kapalı bir ortamda kan akar, parçalanır ve ölüm gerçekleşir. Açıkta değildir. Modern zaman düşüncesi içinde bu görüntüler etik değildir, küçük çocukların kötü etkilendiği vurgulanır.
Modern zamanlarda tiyatro sahnelerinde de bazı kanlı görüntüler ve tecavüz gibi sahneler genelde gözlerden uzak yapılır, imgeler ile sahnede de o görünmemesi istenen hissettirilir. Kapalı bir ortamda seyirciden uzakta ve seyirci rahatsız edilmez.
İstanbul Devlet Tiyatrosu sahnelerinde oynanan ‘Inishmorelu Yüzbaşı’ adlı oyun modern zamanların o sansürlü görüntüleri dışında sahne kan ve kopmuş bacak, kol, kafa ile gerçeğe yakın maketler ile bu var olan anlayışın dışına düşer. Sahnede patlayan silahlar, ölen insanları görmek yadırgatıcı değildir, beni rahatsız eden ‘çok sert’ görüntülerin olması. Beklemediğim bir durumdu, silah patlama uyarısı yapılmıştı ama sahnenin son anının kan ile dolacağını söyleyen olmamıştı. Kara mizah unsuru içinde beklediğin anda, beklediğin bir tavır ile karşılaşmak vardır, fakat burada oyunun sürekliliği içinde o beklenmeyen duruma doğru gidildiğini önceden hissedebiliyorsunuz ama kan ile sahnede bir şova dönüşmesi can yakıcı olmak durumunu korumuyor, sadece modern zamanların yarattığı bir duyguya yerine bırakıyor, sadece tiksinti.
İrlanda’da olay geçmektedir. İngilizlere karşı yapılan bir mücadele vardır, fakat mücadele yapanları aşağılayan bir terör konumuna indiren oyun ile karşı karşıyayız. IRA vb örgütleri İngiliz soyluların bakış açısı içinde izlerseniz oyundan bir çok şeyi algılayabilirsiniz, fakat siz siz olun bir İrlandalı gözü ile olaya bakın tarihin en büyük küfürlerinden biri ile karşılaşabilirsiniz. Terör ortamını yaratan İngilizler değil de sanki İrlandalı bir kasaba gençleri olduğunu düşünebilirsiniz. Özgürlük mücadelesi bir terör olayında indirgenmesi ve devrimci olması muhtemel olan gençler ile İngiliz soylusu gözlüğü ile görmemizi isteyen bir durum söz konusu… bir kasaba / köy gençleri kendilerinde parçalanan örgütlerden parçalanarak kendi örgütlerini kurmuşlar. Gerçi örgüt denemez olsa olsa bir hücre ya da çete denecek bir durumdur, çünkü özgürlük mücadelesi verenlerin bir ideolojisi ve duruşu vardır, duruşu olmayanların oluşturmuş olduğu gruba çete denmesi daha doğru gelir. İrlanda yıllar boyu baskı altında kalmış, sömürülmüş ve sömürge devletin devlet terörü ile karşı karşıya kalmış yerdir. O terör ortamında yetişen gençlerin içinde ideolojik duruşta mücadele edenlerin yanında elbette kişisel veya çete şeklinde menfaat grupları oluşturması kadar doğal bir şey yoktur. O ortamı sömürgeciler yapmıştır, sağa sola savrulan ve para / kariyer için yapmayacakları olmayan gençler (eğitim / öğretimin düşük olması veya yetersiz olması) her türden terör veya anarşi olarak adlandırılan olayların içinde birer piyon olabilirler.  
Inishmorelu Yüzbaşı adlı oyun, bu toplum içinde marjinal konumunda olan bir grup gencin üzerine büyüteç tutarak olayları yorumlamış. Oyunun konusuna kısaca bakarsak; İrlanda’da bir kasaba içinde oluşmuş kasaba örgütü vardır. Kasaba örgütü üyeleri çocukluklarından itibaren birlikte büyümüşlerdir ve hepsi kriminaldir. Birbirlerinden farklı karakterleri olan üyeler zaman içinde parçalanan örgütlerden parçalanarak kendi öz öğütlerini kurmuşlar. Parçalanma o kadar fazladır ki, örgüt denilen şey birkaç bireyin yan yana gelmesi ile oluşur. Terör korkuyu besler. Korku ile hakimiyetini ve gücünü yaşadıkları topluma dayatırlar. Çocukluk arkadaşlarından biri Padraic grup içinde istenmez ve dışlanır. Dışlanan kendi örgütünü kurmuştur. O diğerlerine göre daha yurtseverdir! Gençlere uyuşturucu satanlara karşı mücadele etmektedir ama mücadele ettiği ayrıldığı grubun üyesidir. O bunu bilmemektedir. İşkence yapmakta ve insanlık duygusu olmayan bir canavar konumuna kadar doğaya aykırıdır. Kasabanın diğer terör örgütü bu durumdan rahatsızdır ve Padraic’e bir tuzak hazırlarlar. Padraic’in çok sevdiği ‘arap’ kedi diye bir kediyi öldürürler.
Bu ölümden habersiz olan ve oradan geçen Davey, kediyi sahibine alıp götürür. Sahibi olarak bildiği Donny değildir, Donny’in oğlu Padraic’dir. Bu ölüm olayını nasıl kapatacaklarını düşünürler ama bulamazlar ve ölümü Davey yaptığına kanaat getirir ve Davey bu durumu kabullenir. Padraic bu kedi haberini alır almaz köye geri döner. Ona öldüğü söylenmemiştir, yaralı olduğu bilgisi üzerine gelen Padraic, kendi kedisi yerine başka kedi olduğunu anlar ve o kediyi öldürür. Bu kumpanyayı kuranlar işin içine karışırlar, öldürmek için gelmişlerdir, uyuşturucudan akan parayı kestiği için Padraic öldürülmelidir.  Padraic’e aşık olan keskin nişancı olan köyün kızı ve Donny’in kız kardeşi Mairead o grubun elinden sevdiği adamı kurtarır. Bütün örgüt üyeleri öldürülmüştür… Padraic onları parçalanıp, parmak işaretlerin törpülenmesini ister ve ölenler parçalanır. Bir mazbahane çalışma masası oyun sahnesindedir. Bu arada Mairead kedisinin öldürüldüğünü öğrenir ve öldüreninde sevdiği adam Padraic olduğunu hemen kavrar. Padraic, Mairead ile birlikte marş söylerken Mairead tarafından öldürülür. Onun de cesedinin parçalanmasını ister. Mairead, tek kişilik örgüt üyesidir, çünkü örgüt üyesi olarak sevdiği adamı öldürmüştür.
Oyunun konusu yukarıdaki gibidir, iki bölümden oluşan oyun terörü naletlemek ve çirkin yüzünü ortaya sermek için çarpıcı bir şekilde sahneye uyarlanmış. Komik görünen ama kara mizahın en sert köşeli cümlelerin kurulduğu oyun seyirciyi düşünmeye iteklemeyen, sadece hissetmesini sağlamaya yönelik olarak tasarlanmış gibi geldi. Neden sorusunu hiç sormadan oyunu izleyip her şey sahnede görüyorsunuz. Şimdi kedi yerine başka şey koyun öyle düşünün demiş oyunun yönetmeni tanıtım kitapçığında, o soruyu sorduracak herhangi bir uyarıcı ne yazık ki oyun içinde göremedim. Oyun broşürünü okumayan birinin de bu oyundan terör ve anarşiye duyduğu tiksinti ve saçmalığı bir kere daha güçlendirir ama esas verdiği mesaj İrlanda özgürlük mücadelesi adında mücadele edenlerin ne kadar çıkarcı ve bir kedi için canını veren ama diğer insani duygusu olmayan caniler olarak göstermektedir.
Oyunun teknik açıdan irdelersek, başarılı bir sahne uyarlaması olduğunu düşünüyorum. Müzik, ışık, sahne düzenlemesi ve sahnede bölüm geçişleri akıcı ve rahatsız edici değildi. Her oyuncu kendilerine verilen rolü en iyi şekilde hayata geçirdiler, oyunun içine kendileri tam oturtmuş olduklarını hissettim.
Oyun içeriği konusunda itirazlarımı yazdım ama yönetmeninden en uç noktasında teknik çalışanına kadar emeği geçenlerin başarılı bir çalışması olarak gördüm. Oyna giderken kan tutulması olanların daha dikkati olmasını önceden bildirim yapayım. Onun dışında başarılı bir çalışma olarak gördüm.
Oyunun seçimi konusunda ise belki bu tiyatro tarzının ülkemiz tiyatro yazarlarına ve seyircisine tanıtı için yapılmış olabilir, fakat Brecht’in değimi ile politik bir tiyatro olarak algılayamadım, çünkü politik tiyatro erk sahibine karşı eleştirisi olan tiyatrodur, erk sahibine yönelik eleştiri olmuyorsa o erk sahibinin sesi olması dışında pek anlam ifade edemez. Oyunun içeriği konusunda eleştirilerimi yukarıda yaptığım için tekrarlamıyorum. Terör ortamını hazırlayanlar oyun içinde yok, sadece sonuç olarak görünen küçük bir parçası büyütülerek sahneye aktarılmıştır. Abartılacak ve izlenmesi gereken bir oyun olarak algılamadım. Sadece oyun yazım tekniği açısından izlenmesi gerekli…
İsmail Cem Özkan
http://www.galatagazete.com/o/index.php/sanat/tyatro/6567-inishmorelu-yuezba.html