Inishmorelu
Yüzbaşı
Modern zamanlarda hastaneler şehirlerin içinde kalmış ama hala
kapalı ve gizemli yönlerin korumaktadır, bugüne kadar ameliyat olanın
yakınlarının hiç ameliyatı izlediğini duydunuz ya da gördünüz mü? Dersler ve
uluslar arası konferanslar için kameralar aracılığı ile ameliyatların izlendiği
bilinmesine rağmen, sıradan herhangi bir vatandaşın ameliyat izlediğini
duymadığını ve görmediğini sanıyorum.
Mazbahaneler konusu da aynı ameliyathaneler gibidir, kapalıdır
ve çalışanların dışında diğer insanların oraya girmesine pek müsaade edilmez,
tek istisna durumu vardır, İslam ülkelerinde ve Yahudi toplumunda kurban
bayramı nedeni ile mezbahana sokaklarda kurulur. Kapalı bir ortamda kan akar,
parçalanır ve ölüm gerçekleşir. Açıkta değildir. Modern zaman düşüncesi içinde
bu görüntüler etik değildir, küçük çocukların kötü etkilendiği vurgulanır.
Modern zamanlarda tiyatro sahnelerinde de bazı kanlı görüntüler
ve tecavüz gibi sahneler genelde gözlerden uzak yapılır, imgeler ile sahnede de
o görünmemesi istenen hissettirilir. Kapalı bir ortamda seyirciden uzakta ve
seyirci rahatsız edilmez.
İstanbul Devlet Tiyatrosu sahnelerinde oynanan ‘Inishmorelu
Yüzbaşı’ adlı oyun modern zamanların o sansürlü görüntüleri dışında sahne kan
ve kopmuş bacak, kol, kafa ile gerçeğe yakın maketler ile bu var olan anlayışın
dışına düşer. Sahnede patlayan silahlar, ölen insanları görmek yadırgatıcı
değildir, beni rahatsız eden ‘çok sert’ görüntülerin olması. Beklemediğim bir
durumdu, silah patlama uyarısı yapılmıştı ama sahnenin son anının kan ile
dolacağını söyleyen olmamıştı. Kara mizah unsuru içinde beklediğin anda,
beklediğin bir tavır ile karşılaşmak vardır, fakat burada oyunun sürekliliği
içinde o beklenmeyen duruma doğru gidildiğini önceden hissedebiliyorsunuz ama
kan ile sahnede bir şova dönüşmesi can yakıcı olmak durumunu korumuyor, sadece
modern zamanların yarattığı bir duyguya yerine bırakıyor, sadece tiksinti.
İrlanda’da olay geçmektedir. İngilizlere karşı yapılan bir
mücadele vardır, fakat mücadele yapanları aşağılayan bir terör konumuna indiren
oyun ile karşı karşıyayız. IRA vb örgütleri İngiliz soyluların bakış açısı
içinde izlerseniz oyundan bir çok şeyi algılayabilirsiniz, fakat siz siz olun
bir İrlandalı gözü ile olaya bakın tarihin en büyük küfürlerinden biri ile
karşılaşabilirsiniz. Terör ortamını yaratan İngilizler değil de sanki İrlandalı
bir kasaba gençleri olduğunu düşünebilirsiniz. Özgürlük mücadelesi bir terör
olayında indirgenmesi ve devrimci olması muhtemel olan gençler ile İngiliz soylusu
gözlüğü ile görmemizi isteyen bir durum söz konusu… bir kasaba / köy gençleri
kendilerinde parçalanan örgütlerden parçalanarak kendi örgütlerini kurmuşlar.
Gerçi örgüt denemez olsa olsa bir hücre ya da çete denecek bir durumdur, çünkü
özgürlük mücadelesi verenlerin bir ideolojisi ve duruşu vardır, duruşu
olmayanların oluşturmuş olduğu gruba çete denmesi daha doğru gelir. İrlanda
yıllar boyu baskı altında kalmış, sömürülmüş ve sömürge devletin devlet terörü
ile karşı karşıya kalmış yerdir. O terör ortamında yetişen gençlerin içinde
ideolojik duruşta mücadele edenlerin yanında elbette kişisel veya çete şeklinde
menfaat grupları oluşturması kadar doğal bir şey yoktur. O ortamı sömürgeciler
yapmıştır, sağa sola savrulan ve para / kariyer için yapmayacakları olmayan
gençler (eğitim / öğretimin düşük olması veya yetersiz olması) her türden terör
veya anarşi olarak adlandırılan olayların içinde birer piyon olabilirler.
Inishmorelu Yüzbaşı adlı oyun, bu toplum içinde marjinal
konumunda olan bir grup gencin üzerine büyüteç tutarak olayları yorumlamış.
Oyunun konusuna kısaca bakarsak; İrlanda’da bir kasaba içinde oluşmuş kasaba
örgütü vardır. Kasaba örgütü üyeleri çocukluklarından itibaren birlikte
büyümüşlerdir ve hepsi kriminaldir. Birbirlerinden farklı karakterleri olan
üyeler zaman içinde parçalanan örgütlerden parçalanarak kendi öz öğütlerini
kurmuşlar. Parçalanma o kadar fazladır ki, örgüt denilen şey birkaç bireyin yan
yana gelmesi ile oluşur. Terör korkuyu besler. Korku ile hakimiyetini ve gücünü
yaşadıkları topluma dayatırlar. Çocukluk arkadaşlarından biri Padraic grup
içinde istenmez ve dışlanır. Dışlanan kendi örgütünü kurmuştur. O diğerlerine
göre daha yurtseverdir! Gençlere uyuşturucu satanlara karşı mücadele etmektedir
ama mücadele ettiği ayrıldığı grubun üyesidir. O bunu bilmemektedir. İşkence
yapmakta ve insanlık duygusu olmayan bir canavar konumuna kadar doğaya
aykırıdır. Kasabanın diğer terör örgütü bu durumdan rahatsızdır ve Padraic’e
bir tuzak hazırlarlar. Padraic’in çok sevdiği ‘arap’ kedi diye bir kediyi
öldürürler.
Bu ölümden habersiz olan ve oradan geçen Davey, kediyi sahibine
alıp götürür. Sahibi olarak bildiği Donny değildir, Donny’in oğlu Padraic’dir.
Bu ölüm olayını nasıl kapatacaklarını düşünürler ama bulamazlar ve ölümü Davey
yaptığına kanaat getirir ve Davey bu durumu kabullenir. Padraic bu kedi
haberini alır almaz köye geri döner. Ona öldüğü söylenmemiştir, yaralı olduğu
bilgisi üzerine gelen Padraic, kendi kedisi yerine başka kedi olduğunu anlar ve
o kediyi öldürür. Bu kumpanyayı kuranlar işin içine karışırlar, öldürmek için
gelmişlerdir, uyuşturucudan akan parayı kestiği için Padraic öldürülmelidir. Padraic’e aşık olan keskin
nişancı olan köyün kızı ve Donny’in kız kardeşi Mairead o grubun elinden
sevdiği adamı kurtarır. Bütün örgüt üyeleri öldürülmüştür… Padraic onları
parçalanıp, parmak işaretlerin törpülenmesini ister ve ölenler parçalanır. Bir
mazbahane çalışma masası oyun sahnesindedir. Bu arada Mairead kedisinin
öldürüldüğünü öğrenir ve öldüreninde sevdiği adam Padraic olduğunu hemen
kavrar. Padraic, Mairead ile birlikte marş söylerken Mairead tarafından
öldürülür. Onun de cesedinin parçalanmasını ister. Mairead, tek kişilik örgüt
üyesidir, çünkü örgüt üyesi olarak sevdiği adamı öldürmüştür.
Oyunun konusu yukarıdaki gibidir, iki bölümden oluşan oyun
terörü naletlemek ve çirkin yüzünü ortaya sermek için çarpıcı bir şekilde
sahneye uyarlanmış. Komik görünen ama kara mizahın en sert köşeli cümlelerin
kurulduğu oyun seyirciyi düşünmeye iteklemeyen, sadece hissetmesini sağlamaya
yönelik olarak tasarlanmış gibi geldi. Neden sorusunu hiç sormadan oyunu
izleyip her şey sahnede görüyorsunuz. Şimdi kedi yerine başka şey koyun öyle
düşünün demiş oyunun yönetmeni tanıtım kitapçığında, o soruyu sorduracak
herhangi bir uyarıcı ne yazık ki oyun içinde göremedim. Oyun broşürünü okumayan
birinin de bu oyundan terör ve anarşiye duyduğu tiksinti ve saçmalığı bir kere
daha güçlendirir ama esas verdiği mesaj İrlanda özgürlük mücadelesi adında
mücadele edenlerin ne kadar çıkarcı ve bir kedi için canını veren ama diğer
insani duygusu olmayan caniler olarak göstermektedir.
Oyunun teknik açıdan irdelersek, başarılı bir sahne uyarlaması
olduğunu düşünüyorum. Müzik, ışık, sahne düzenlemesi ve sahnede bölüm geçişleri
akıcı ve rahatsız edici değildi. Her oyuncu kendilerine verilen rolü en iyi
şekilde hayata geçirdiler, oyunun içine kendileri tam oturtmuş olduklarını
hissettim.
Oyun içeriği konusunda itirazlarımı yazdım ama yönetmeninden en
uç noktasında teknik çalışanına kadar emeği geçenlerin başarılı bir çalışması
olarak gördüm. Oyna giderken kan tutulması olanların daha dikkati olmasını
önceden bildirim yapayım. Onun dışında başarılı bir çalışma olarak gördüm.
Oyunun seçimi konusunda ise belki bu tiyatro tarzının ülkemiz
tiyatro yazarlarına ve seyircisine tanıtı için yapılmış olabilir, fakat
Brecht’in değimi ile politik bir tiyatro olarak algılayamadım, çünkü politik
tiyatro erk sahibine karşı eleştirisi olan tiyatrodur, erk sahibine yönelik
eleştiri olmuyorsa o erk sahibinin sesi olması dışında pek anlam ifade edemez.
Oyunun içeriği konusunda eleştirilerimi yukarıda yaptığım için tekrarlamıyorum.
Terör ortamını hazırlayanlar oyun içinde yok, sadece sonuç olarak görünen küçük
bir parçası büyütülerek sahneye aktarılmıştır. Abartılacak ve izlenmesi gereken
bir oyun olarak algılamadım. Sadece oyun yazım tekniği açısından izlenmesi
gerekli…
İsmail Cem Özkan
http://www.galatagazete.com/o/index.php/sanat/tyatro/6567-inishmorelu-yuezba.html