Yeni bir döneme doğru…
Üniversitelerde son günlerde artan polis denetiminde ırkçı,
dinci, şoven faşist saldırlar acaba nasıl bir ortam hazırlamak için birileri
tarafından kullanılacak? Çünkü bir anda başlayan ve ülkenin her üniversitesine
kadar yayılacak gibi gözüken saldırıların bir amacı olmalıdır.
Kürt sorununda geriye dönüşün kolay kolay olamayacağı sürece
hızlı bir şekilde girdik. Henüz kim kim ile ne konuştu, ne kadar yol
katledildiği konusunda elimizde net veriler yok ama niyet okumaya dayalı bazı varsayımlarımız
her birimizin kafası içinde oluşmakta. Bu oluşan sonuca göre birilerimiz için
pembe tablo oluşurken, henüz kan kırmızısı bu toprakların üzerinde yerli
yerinde durmaktadır. Kan ile toprak sulanmasın dileğimiz ama üniversitelerde
başlayan olaylar toprağın kan ile sulanacağı işaretini vermeye devam ediyor.
Kürt sorunu elbette sadece Kürtleri ilgilendirmiyor,
Ortadoğu parçası olduğumuz bir dönem içinde Kürt sorunu hem Ortadoğu sorunu
olarak karşımızda dururken, ulus devletin parçalanıp yeni bir devlet
anlayışının oluşum sürecini de ifade etmektedir. Bu devlet anlayışı içinde
geçmiş ile yüzleşip yüzleşemeyeceğimizi tarih bize gösterecektir, fakat Anadolu
toprakları üzerinde kurulan her yeni devlet, geçmişi ile yüzleşmeden yeni oluşumunu
sağlamlaştırmak için daha baskıcı ve zorba devlet yapısı kurduğuna tarih
kitapları içinde şahitlik ettik.
Yeni kurulan devletler, ideolojilerini teori olmadan günlük
yaşamın ihtiyaçlarına göre yapılandırdığı ve bu yapılanma içinde doğru bir
çizgi üzerinde hareket etmediğine tarih bilgileri içinde şahitlik ettik.
Bugün yaşanan dönemde; teori ve ideolojik bir bakış açsından
yoksun, dış güçlerin ihtiyaçları doğrultusunda iç dinamiklerin yeniden yap-boz
gibi sürekli gündem değişiklikleri içinde yapılandığına son otuz yıl içinde
yaşanan gelişmelerden görmekteyiz.
Ortadoğu ülkesine doğru yolculuğumuz 12 Eylül faşist darbesi
ile Amerika’nın daha önceden belirlediği ilkeler ile yeşil kuşak çizgisi içinde,
Büyük Ortadoğu Projesinin bir eklentisi oluverdik. Bu projeye katılıp
katılmayacağımız hakkında bizim fikrimizi dahi sormadılar, verilen görevi
onların ihtiyaçlarına göre uyguladık!
Kürt sorunun çözüm süreci için iktidar partisi kendi
seçmenine yönelik ‘akil insanlar’ girişimi oldu. Akil insanlar, iktidar partisinin
bu sürece ilişkin söylemediğini anlayacak ve yorumlayacak kabiliyette insanlara
devlet olanakları içinde imkan sundu.
Tam bu günlerde, üniversitelerde başlayan saldırılar gaz
bombaları arasında öğrencilerin olayları tek yönlü yapılan haber bültenleri ile
kamuoyuna sunuldu. Orada yaşanan gerçek; sağ sol çatışması olmadığı, dinci,
faşist bir saldırı olduğunu yayınlanan fotoğraflar ile anlıyoruz. Durduk yere kimse
saldırmaz. Her toplumsal olay birilerinin çıkarına hizmet eder. Siyaset;
çıkarlar kavgası olduğunu söylenirse eğer, bu çıkarlar çatışmasından bu işten
kim ya da kimler yararlanıyor diye bakabiliriz. Her ne kadar ellimizde veriler
olmazsa da yaşanan olaylardan hissetliklerimiz bu öngörülerimizi ve
önyargılarımızı oluşturmaktadır.
Bu çatışmalarda taraf olanlar; Hizbullah / El Kaide gibi örgütlerin
taraftarı olduğunu söyleyen ve tekbir diye bağırarak solcu ve Kürt öğrencileri
protesto eden bir kesim. Büyük bir öfke ile şeriat için; Kürt ve solcu olan
öğrencilere karşı öfkelerini kusuyorlar. TV ve gazete bültenlerine yansıyan
fotoğraftan görünenler.
Bu fotoğrafa bakarak acaba nasıl bir sonuç çıkarabiliriz?
12 Eylül öncesi olmuş olsaydı, yeni bir darbe için ortam
hazırlanıyor diyebilirdik.
Bugün darbe yapabilecek konumda olanlar, darbe girişimi dahi
yapmadan darbe suçu ile yargılananlara bakarak yapamayacaklarını bilirler,
çünkü buna iç dinamiklerden daha çok dış dinamiğimiz olan NATO izin vermez.
Demek ki, bu bir darbe için ortam hazırlığı değil, peki ne için ortam hazırlanıyor?
Suriye ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ile bağlantısı
olduğunu düşünürsek bu gelişmelerin bir anlamı olabilir.
Avrupa ve Amerika’da yaşanan ekonomik kriz ve siyasi
ihtiyaçlar karşısında; bir büyük savaş, yaşanan kriz için çıkış kapısı olarak
hala gündemdeki yerini koruyor. Amerika ve Avrupa silah üreticisi ülkeler ellerinde
bulunan silahları ve ürettiklerini satabilmesi için daha kapsamlı ve geniş
alana yayılan cephe savaşına ihtiyaç duymaktadır. Şu anda dünyaya uzaydan bakma
imkanımız olmuş olsaydı aslında bir dünya savaşı içinde olduğumuzu
görebilirdik. Savaş bombaları; Ortadoğu ve Orta Asya içinde toprağı döverken,
Afrika kuzey ve doğu kuşağında da silahların hiç susmadığını görebiliriz. Bu
savaşlarda taraf olan dünyanın her yerine yayılmış Amerikan ordusu ve ona
yardım eden Avrupa ülkelerinin istihbarat teşkilatları bir anlamda savaşta
taraf olmalarına rağmen, gerçek anlamda ilan edilmiş bir savaşta değiller.
İşgal ettikleri ülkelerde; barışı koruma adı altında ülke içlerinde yeni
cepheler yaratarak hafif olarak adlandırılan silah ticareti yapmaktalar. Ona
bağlı olarak; insan organı, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticaretini kontrollü
bir şekilde hareket etmesine olanak vermekteler. Bütün bunlara rağmen, ne
Amerika ne de Avrupa ülkelerinde yaşanan ekonomik kriz için çıkış kapısını
aralayabilmiş değiller.
Ülkemiz içinde yaşanan son gelişmelere bakarsak eğer, 30
küsur yıldır süren bir iç savaşın artık adının konulduğu ve tarafların barış
için masa başlarında yerini aldığı döneme şahitlik etmekteyiz. Bu dönemde
üniversitelerde başlayan çatışmanın ülkenin sokaklarına yansımayacağını kimse
garanti edemez.
Peki, bu çatışmadan kim ya da kimler karlı çıkacaktır?
Sorunun yanıtı aslında sorunun içindedir. Çünkü bu çatışmadan
en çok dış güçler olarak gördüğümüz ama aslında bizi görünmez eller ile
yönetenlerin çıkarları karlı çıkmaktadır. Yeni bir Ortadoğu için Türkiye içinde
Kürt sorununu bir şekilde çözmek zorundalar ve bunun için hükümete bir olanak
verilmiştir. Eğer bu sorun çözülmez ise, birileri kendi barışını taraflara
dayatacak ve uygulayacaktır. Bu girişimde (ilk olduğu için) başarılı olma
olasılığı çok düşük olmasına rağmen, bu girişim, yeni girişimlerin kapsını
aralamış ve artık geri dönüşü olmayan sürece girdik.
Üniversitelerde başlayan çatışmalar ‘yeni bir operasyonun’
oluşması için olanak sağlamaktadır. (Yeni Operasyon= yeni devlet yapısı)
O operasyon, çevremizde yaşanan çatışmalar ile direkt ilişki
içindedir. Suriye’de gelişen radikal İslam hareketini ve lojistik hattını kontrol
altına alınması için ülke içinde ortam yaratılması ve kamuoyu oluşturulması
için çatışmalar önemlidir. Operasyonda (değişim), ülkenin Ortadoğu ülkesi
konumunda yeni görevine hazır hale getirtilebilinir. Bu çatışmalar gelişmekte
olan ve iktidara yönelen radikal İslam karşısında devletin yeni rol almasına
yol açacak bir sürecin kapsının aralanması olarak okuyorum. Bu yeni rolü
başarılı bir şekilde yerine getirebilirse eğer, çevremizde ülkelerinde bu role
uygun şekilde yapılanacağını düşünebiliriz. 12 Eylül ile bu sefer önemli bir
fark var, ilk defa askerler, yönetim kademesinde yer almadan yürütülecek bir
operasyondur. Eğer başarılı olursa hükümet, gelecek yılların yeni devletinin de
yapılanması tamamlamış olur.
Yarı başkanlık ve başkanlık konusunda tartışma açılmasının
bu süreç içinde olmasının bir anlamı vardır. Ulus devlet anlayışından koparak
başka bir devlet anlayışına doğru evirildiğimiz ya da kırıldığımız bu günlerde,
nasıl bir gelecek ve toplum düşünülüyor konusunda elimizde ne ideoloji ne de
kamuoyuna açılmış bir teorik birikim yoktur. Başbakanın zaman zaman yakınındakiler
ile birlikte seslendirdiği düşünceler dışında nasıl bir ülke istendiği
konusunda net bilgi yoktur, çünkü günlük olayların etkisi ile bu seslendirilen
düşünceler sürekli biçim değiştirmekte ve bir ileri bir geri adımlar eşliğinde
seslendirilmektedir.
Kürt sorunun çözümü, yaşanmış olan cumhuriyet deneyimizin
sonu ve yeni bir cumhuriyetin başlangıcı olarak karşımızda durmaktadır. Bu yeni
düzende bizlerin rollerinin ne olacağı ve nasıl bir tarih bilgisi ile
donatılacağımızı yaşayacağımız günler gösterecektir.
İsmail Cem Özkan