Markalaşmak…
“Güney Afrika'nın, ırkçı rejimiyle yıllarca mücadele eden
özgürlük savaşçısı Nelson Mandela, şarap markası oldu. “ gazete haberi
Bunca sene bir marka olmak için mi acı çekti, halkına umut
oldu!? Demek ki, liderlik dediğiniz şey ileride şarap markası olmak!
Markaya isim vermek bu kadar kolay mı, o isim boşuna mı kavga etti, birilerine liderlik etti, birileri boşuna mı öldü? Bütün birikim, mücadele bir marka olmak için mi?
Markayı yaratanlar acaba her şeyi metaya dönüştürmenin bu kadar kolay olduğunu mu düşünüyorlar?
Onun adına ürün ürettiğinde hemen satacağını ve tüketeceğini?
Düşünelim o zaman; neden bizim şarapçılarımız bir eski kahramanlardan marka yaratmadılar?
Atatürk şarabı, rakısı gibi? (Henüz koruma kanunu olduğu için yapılamıyor ama o yasa yürürlükten kalktığı an olabilir!)
Ya da Ecevit!
Demirel!
Markaya isim vermek bu kadar kolay mı, o isim boşuna mı kavga etti, birilerine liderlik etti, birileri boşuna mı öldü? Bütün birikim, mücadele bir marka olmak için mi?
Markayı yaratanlar acaba her şeyi metaya dönüştürmenin bu kadar kolay olduğunu mu düşünüyorlar?
Onun adına ürün ürettiğinde hemen satacağını ve tüketeceğini?
Düşünelim o zaman; neden bizim şarapçılarımız bir eski kahramanlardan marka yaratmadılar?
Atatürk şarabı, rakısı gibi? (Henüz koruma kanunu olduğu için yapılamıyor ama o yasa yürürlükten kalktığı an olabilir!)
Ya da Ecevit!
Demirel!
Gerçi yukarıda saydıklarımın üniversite tabelasında
yerlerini almış durumdalar, üniversiteler özelleştiğinde doğal olarak
markalaşmış olacaklardır. Bugünlerde yarı devlet ve özel üniversite isimlerinin
içinde hala siyaset sahnesinde olanların isimlerinin olması ne anlama geliyor?
Bugün ülkemizin başbakanı kendi isminin baş harflerini marka
olarak tescilleştirerek, en azından kendi bilgisi dışında birilerinin bu
markayı kullanmasını engellemiştir.
Bizim paten dairemiz varlığı ya da yokluğu belli değildir
ama marka işlerine bakan bölüm sanırım işi başından aşkındır.
Şehirleri dolaşırsanız marka ve tescil işleri yapan bir çok
firma tabelansa rastlarsınız.
***
CHE bir markadır.
O markayı sigara üzerinde ya da enerji içeceği üzerinde
görebilirsiniz.
HSCB bir markadır, banka tabelası olarak görebilirsiniz ama
para üzerinde de görebilirsiniz. Markalar sınır tanımadan yaşamın her alanına
girdi.
Ülke isimleri bir marka olma sürecine girerken, markalaşmış bayrakları
değişik yerlerde görebilirsiniz.
Marka değeri olan bayraklar, diğerinden elbette daha pahalı
veya ucuz olacaktır.
Markalaşma liberal ekonominin vazgeçilemezidir ve her şey
alınır ve satılır.
***
Günümüzde bazı insanlar kendilerini marka olarak görme
eğilimindedir, bu durum profesyoneller arasında yaygındır. Bir yerden bir yere
transfer olurken (iş yeri değiştirirken) o marka değeri önem kazanır.
Marka değeri olan her şey alınır ve satılır.
Her ortamda o marka kendi üzerine düşen işlevini yerine
getirir.
Geçmişin değerleri, birikimleri marklaştığında birer metaya, o birikimler alınıp satılan bir maddi değere
dönüşür. Her marka piyasa içinde yükselir, iner ve zaman içinde yok olur. Marka
olmuş bir değer, ileriye bir şey söylemez. O anlık değeri içinde gündemde
yerini alır.
***
Bizim piyasamız dinamiktir, üretimden daha çok markalar
üzerinden tüketiciye seslenilir.
Ürettiğimiz ve bizim geliştirdiğimiz bir teknolojimiz yoktur
ama markalarımız vardır.
Tüketim çılgınlığı içinde müşterisini kısa bir sürede olsa
elinde bulundurmak isteyen para hırsı ile gözü dönmüş bireyler; yakın tarihimiz
içinde bazı ilerici, muhafazakar, eski bürokratları marka yapabilir.
***
Adnan Menderes bir havalimanı ismidir ama neden başka şey
ismi olmasın?
Adnan Menderes Üniversitesi için şapka, anahtarlık, belki
başka şeyler üretilebilinir.
Siyah beyaz kartlar yerine daha çağdaş ürünler piyasada ki
yerini alabilir.
Örneğin bir ip markası dahi olabilir.
Neden Deniz Gezmiş ip markası olmasın?
Şimdi size bu fikir çok absürd gelebilir ama piyasa içinde
yer alırsa bir süre sonra alışır ve tüketirsiniz.
Çünkü liberal ekonomi alışkanlık ve tüketim çılgınlığını
kontrol edebiliyor veya yönlendirebiliyor.
Bugüne kadar alışamadım dediğiniz her hangi bir şeye;
alışmadığınızı ve kullanmadığınızı söyleyebilir misiniz?
İbrahim Kaypakyaka sigara markası olsa ve sigara kapağında
şapkalı Kaypakkaya logo olsa kaç kişi o markayı gurur ile yanında taşır?
Nazım Hikmet kitapları şimdi bir bankaya ait yayınevinin
tekelinde. Onlardan habersiz Nazım Hikmet kitabını yayınlayamazınız. O kitaplar
içinde bir çok kelimenin sansürlendiği ve Nazım’ı bir aşk adamı olarak gösterildiğine
hakkında yazılan yazılar ve paylaşılan şiirlere bakarak söyleyebiliriz… Nazım
Hikmet’in bu şekilde gösterilmesine kim karşı durabilir? Yeni yetişen kuşak,
Nazım Hikmet’i bir TKP üyesi ve partisi için şiir yazdığını bilemez.
Markayı kontrol eden kişi ve kurumlar ticari başarı için
etnik pazar içinde sıkıştırmak istemez. Alıcılarının sade sol ve komünist kesim
olmasını istemez, o yüzden doğal olarak onu daha romantik ve aşk adamı olarak
gösterecektir.
Markalaşmak bir geleneği, birikimi yok ederek piyasa
koşullarına göre biçim vermektir.
***
İyi niyet ile yapılan bir çok şey bazı şeyleri markaşlamak
adına atılan adımlara hizmet etmektedir.
Arz talep, talep arz konusu iç içedir.
Liberal dünya bakış açısını benimsemiş ve o piyasa içinde
kendisini geliştirmiş bir birey; kendi çıkarı için sağ- sol, dini… ne olursa
olsun tüm isimleri birer ticari ürün olarak görüp, tıpkı Mandela adında olduğu
gibi, ürünü piyasaya sunacak ve piyasada rakipleri karşısında göreceli bir
üstünlük sağlamaya çalışacaktır.
Mandela adına şarap yarışması, sergiler, konferanslar vb
faaliyetler hepsi birer PR olacaktır.
Bugün ülkemizde henüz Mandela şarabı üretecek kadar
cesaretli birileri yok ama olmayacağı anlamına gelmeyecektir. Onun zemini ve
ortamı hazırlanıyor…
İsmail Cem Özkan