Reyhanlı’da gökyüzü çığlık ile buluştu!
Reyhanlı’da çığlık yükseldi, bombaların yüklü olduğu
araçların patlaması sonrası. Aynı zamanda bir kamera kayıttaydı, kamerayı
elinde tutan “Allahu ekber” diyerek tekbir getirmekte… Zafer çığlığı mı
atıyor, şaşkınlığını mı dillendiriyor belli değil. Sanki moda olmuş gibi
söylüyor, bir tekerleme gibi ağzından ister istemez çıkıyor.
Irak işgali ile birlikte “embedded media” kavramı günlük
yaşamımıza girdi. Irak işgali sırasında profesyonel basın mensupları, Amerikan tanklarının
içinden namludan gördüğünü yazmış, Amerikan kayıpları ile ilgili hiçbir bilgi
vermemiştir. Bir anlamda propaganda amaçlı beslenen medya görevlisinin yeni
görevine verilen isim olmuştur. Embedded gazeteci, profesyonellik anlayışı
gereği görevini yapmıştır. Kısaca parasını verenin penceresinden olaylara
bakmış, onun hoşlanacağı ve propaganda olarak kullanacağı görüntüleri ekrana
taşımıştır.
Irak işgalinde günlük yaşantımıza giren bu çalışma tarzı, o
günden sonra tüm silahlı güçler tarafından kullanılmaya başlanmış ve
yaygınlaşmıştır. Dijital yayıncılığın gelişimine uygun olarak kameralar artık
bir sigara paketi boyutuna inmiş, hatta cebimize girmiştir. Cep telefonları ile
yapılan kayıtlar, dünya medyasında medyayı kontrol edenlerin çıkarına uygun
şekilde kullanılmaya ve yaygınlaştırılmaya başlanmıştır. Bir anlamda her bireye
denmiştir ki, sen bulunduğun yerde gazetecisin ve göndereceğin her görüntü
bizim masa başında oturan redaksiyon görevlileri tarafından “uygun” bir şekle
getirilecek ve yayınlanacaktır. Yayınlandığı zaman, görüntüyü çeken kaynak
kişiye maddi bir gelir olarak geri dönüşüm olacaktır. Bir anlamda her bir birey
potansiyel olarak cep telefonuna tesadüfen bir şeyi kayıt eden ‘amatör ruhlu profesyonel
gazeteci’ konumuna getirtilmiştir.
El Kaide ve türevleri olan örgütlerin kuruluşu CIA
denetiminde ve bilgisi ile Sovyet bloğuna ve onun anlayışına karşı savaşmaları
için kurulmuş yerel örgütlerdir. Hamas, İsrail denetiminde Filistin Kurtuluş
Örgütüne karşı kurdurulması gibidir. Amerika kendi çıkarına uygun dünyanın
değişik yerlerinde örgütler kurdurmuş ve başarılı olmaları için silah ve eleman
eğitimi konusunda yardımda bulunmuştur. NATO içinde yasal olarak yapılan işlem
diğer ülkeler için aynı amaca yönelik ama çalışma yöntemi farklı taşeronlar
kurmuş ve onların eli ile kendi insan kayıbı olmadan amacına ve ideolojisine
uygun eylemler yapmasını sağlamıştır. Bir anlamda da başarılı olmuştur. Afganistan’da
Taliban ile büyük başarı elde etmiş, İran İslam devrimi ile Sovyet rejimin
güneye inmesi önüne kalın duvar örmüştür. O ülkelerde gelişen İslam iktidarları
bir anlamda Amerika’nın “yeşil kuşak” politikasına uygundur.
İran devrimi sanıldığı gibi Amerikan rejimine karşı yapılmış
bir eylem değildir, uzun vadeli bakıldığında İran devrimin güçlenmesi için Amerika
görünmeyen eli ile yardım etmiş, İran içinde gelişecek olan komünist hareketin
kökünü kazımıştır. Saddam Hüseyin eğer İran’a Amerikan ve batı desteği ile
saldırmamış olsaydı, bugün ki İran belki olmayacaktı. Amerika kendi eli ile güçlendirildiği
Saddam Hüseyin’i zamanı geldiğinde indirecek ve petrol kaynaklarını tek elden
yönetecektir. Yeşil Kuşak Projesi, Büyük Ortadoğu Projesine (BOP) dönüşmüş. Büyük
Ortadoğu Projesine uygun Arap baharı ile sonuçlanacak politikalar değişik ülkeleri
içinde hayata geçmiş ve büyük oranda başarılı olmuştur.
Bir zamanlar Amerika’nın taşeronluğunu yapanlar iktidardan
uzaklaşmış, yeni İslami hükümetler kurulmuştur. Amerika yeni bir Ortadoğu coğrafyasını
oluştururken şimdilik iktidarları değiştirmek ile kalmıştır, henüz sınırlar
değişmemiştir. İran korkusunu kullanarak kendi kontrolündeki İslam ülkelerini
kontrol etmeye devam etmektedir. İsrail’in silahlanması bu sayede meşrulaşmakta
ve Filistinlilere karşı yapılan zulüm göz ardı edilebilmektedir. FKÖ (Filistin
Kurtuluş Örgütü) bugün güçlü olmuş olsaydı, İsrail ile başlayan görüşmenin
sonucu çok başka olabilirdi, onu yok eden ve göstermelik bir hükümet konumuna
getiren Filistinliler içinde yaşanan çatışma ve Hamas’ın önlenemeyen
yükselişidir. Hamas görevini başarılı bir şekilde yerine getirmiş, zamanı
gelince doğal olarak kuranlar tarafından tasfiye edilecektir. Mübarek’in sonu
hepsine örnektir.
Reyhanlı’da patlayan bomba yüklü araçlar bu sürecin bir
parçasıdır. Orada da cinayet işleyenler parmak izlerini kameralara kayıt etmiş
ve tekbir sesleri ile batı dünyasına seslerini duyurmuştur.
Bu görüntüler batı dünyasında İslam düşmanlığını besleyen ve
büyüten birer propaganda aracı konumundadır. Gün be gün batıda Nazi örgütlenmesi
kabuk değiştirmekte ve Yahudi düşmanlığının önünde İslam düşmanlığı almaktadır.
Naziler artık tek ari ırk yerine Avrupa ve beyaz (Avrupa kökenli) ırk üzerine
kendilerini konumlandırmakta ve örgütlemektedir. Nazi örgütlenmesi bir anlamda ‘international’’dir.
Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada, Amerika, Rusya ve tüm Avrupa’yı kapsayan
boyutta örgüt olmuştur.
BOP denen kavram bugün neyi beslemektedir ve kimin çıkarına
hizmet etmektedir?
Yukarıda kısaca belirttiğim nedenlere bakarak söyleyebiliriz
ki, BOP Arap ve İslam dünyasının yararına değildir. O bölgelerde çatışmalar körüklenmekte
ve yeni cepheler oluşturulmaktadır. Son otuz yılda çatışmaların ve
soykırımların olduğu coğrafyalar genelde bu Ortadoğu bölgesine yakın ya da yer
altı zenginliği olan alanlar olması tesadüfi değildir. O alanlardan kimlerin
yararlandığı yani çıkarının olduğu ile ilişkilidir. Yerel işbirlikçi iktidarlar,
bu çıkarın birer kapı kulu görevlileri gibidir, çünkü biliyorlar ki, karşı geldiklerinde
kendi iktidarları yok olacak ve başka işbirlikçi yapılanmalar yedekte göreve
hazır olarak beklemektedir. O yüzden işbirlikçiler için reklamlarda kullanılan
bir sözü söyleyelim “hizmette sınır yoktur!” anlayışı hakimdir.
İşbirlikçi iktidarlar, tarih ve günlük olaylara bakış
açısını çıkarlara göre değiştirilmektedir. Parayı verenin çıkarına uygun ülke
içinde özelleştirmeler yaparak devlet kavramını ulus olmaktan çıkarmakta ve
başka bir şeye dönüştürmektedir. “Global dünya” ile “entegrasyon” bu dönemin
kilit kelimesidir. Bu kelimeye uygun olarak her türlü zenginliğinin kaynağın
kapılarını Global firmaların denetimine ve kullanımına açmakta ve bu sayede
iktidarını korumaktadır. Eğer yapmazlar ise, bir ülkenin başbakan danışmanın
dediği gibi; “ take advantage of this man. Because this person has so much
credibility, because of his own beliefs in the Muslim world and he believes in
the Western style democracy. I think instead of pushing him down, putting him
to the drain, use...” (Türkçesi; “Bu adamdan yararlanın. Çünkü bu kişinin çok
itibarı var, hem kendi inançları nedeniyle Müslüman dünyasında, hem de Batı
tipi demokrasiye inanıyor. Bence onu devirmeye çalışmak, delikten aşağı koymak
yerine, onu kullanın...”) yoksa delikten
aşağıya atarlar.
Yukarıda danışmanın sözü ne kadar tandık geliyor değil mi? Delikten
aşağıya atmadan olabildiğince etinden, sütünden yararlanılacak çok insan var bu
coğrafya içinde.
Reyhanlı’da çığlık gökyüzü ile buluştuğunda bir kamera
kayıttaydı. Birisi tekbir getirmekteydi. Bu katliamın içinde kimlerin parmak
izi olduğunu bulabildiniz mi?
Hiçbir olay tesadüfen olmaz…
Tarih, tesadüfler ile biçimlendirilecek kadar başıboş
akmıyor!
Elbette her şeyi baştan planlayanlar ve kurgulayanlar her
zaman başarıya ulaşacak diye bir kural yoktur. Vietnam direnişi buna örnektir.
Katliamlar, soykırımlar ancak emperyalist savaşların ortadan
kalkması ile ortadan kalkabilir. Emperyalist savaşlar olduğu sürece; her yerde
bomba patlayabilir, her yerde bir anda gökyüzü çığlıklar ile dolabilir.
Gökyüzünü çığlıklara teslim etmemek, bu oyunu bozmak biz
sıradan insanların elindedir. Bir arada, barış içinde yaşamak bizim dünyaya
bakış açımız ile ilgilidir. Cepheleşmek ve düşmanlıklar yaratmak yerine,
emperyalist savaşlara dur demek ve durdurmak için omuz omuza halaya, horona
durmak yeterlidir.
İsmail Cem Özkan