Ordu kime hizmet eder?
Bugüne kadar ordunun görevleri ve kime hizmet ettiği konusu
kafamızda netti. Ordu içinde bulunduğu coğrafyadaki siyasi iktidara hizmet
etmek ve dış güçlere karşı ülkenin sınırlarını korumak olarak bilirdik. Fakat
son otuzyıl içinde bu görüş biraz düşünülünce kafa karışıklığı oluşuyor, çünkü
olaylara baktığınızda ordu sanki halka hizmet etmiyor da, birilerin çocuğu
olmuş oluyor. 12 Eylül darbe bülteni radyoda okunurken, “bizim çocuklar
başardı” sözü unutulacak gibi değildir.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile ordunun işlevi ve görevi
değişmiştir. Ulus devlet kavramı içinde tartışılamayan, eleştiri yapılamayan
ordu, bugün görevleri ve yetki alanlar kısıtlanmaya çalışılmaktadır. Ordu,
savaş ile anılması gerekirken bugün, darbeler ile anılır oldu. Ordunun savaş
için yapması gereken çalışmalar, savaş oyunları sürmekte olan bir davanın
konusu olmuştur. Davaya konu olan şey doğru ya da yanlış ama ülkenin yönetimi
üzerine bir senaryo üzerine oynanmasıdır. Ordu dış düşmanlara göre yapılanması
gerekirken, iç düşmanlar ve hatta ülkenin yönetimini temsil eden hükümete ve
muhalefet güçlerine karşı iç savaş varmış gibi senaryo oyunu bile oynayacak
kadar alanını geliştirmiştir.
Ordu darbe yapan konumda olduğu süre içinde o ülkenin
çıkarından daha çok, orduyu finans edenlerin çıkarları daha öncelikli olduğu
gerçeği ile karşı karşıyayız. En son canlı yayın ile izlediğimiz Mısır ordusu yaptığı
darbe ile Mısır halkının çıkarlarını korumaktan daha çok BOP çıkarlarını korur
konumundadır. Amerikan senatosundan geçecek olan yardım paketi, ordunun kimin
finansı ile ayakta kaldığının kanıtı durumundadır.
NATO ülkelerinde ordu, NATO çıkarlarını korumak ve kollamak
ile yükümlüdür ve NATO tarafından alınan kararlara uymak ile yükümlüdür. Ordu,
hayır ben NATO çıkarını değil, ülkemin çıkarı için bu karara uymam, uyamam
diyemez, ülkenin siyasi iradesi alacağı karara uymak ile yükümlüdür. Bugüne
kadar NATO’nun almış olduğu tüm kararlara uymuş olduğu için hayır söz konusu
değildir. Alınan kararlar siyasi iradenin bilgisi dahilinde ve sorumluluğu
altında alınmış kararlardır.
Bir ülkenin bağımsız olup olmadığını bilmek için bir kaç
test yapılması yeterlidir, fakat testlerde ne çıkarsa çıksın söylem ile her
ülke bağımsızdır! Bağımsızlık göstergesi olarak parlamento ve seçilmiş bir
hükümetin varlığı gösterilir. Bağımsızlık tanımı ve bakış açısı yaşadığımız
zaman diliminde görecelidir. Göreceli olduğu için bağımlı ve özgür olmayan
ülkelerin hükümetleri bağımsızlık ve özgür oldukları vurgusunu sürekli
yaparlar.
Bir ittifak içinde olan, stratejik ortaklık içinde hareket
eden, ekonomisi tamamı ile ya da bir kısmı ile dışarıya bağımlı, sıcak para ile
gününü kurtarır halde olan ülkelerde bağımsızlıktan bahsedilemez. Ekonomiyi
kontrol eden ülkenin her şeyini kontrol eder.
Ekonominin her şeyi belirlediği bir yerde parayı veren ve
parayı kontrol eden parayı hangi amaç ile verdiğine bağlı olarak kontrol eder.
Ordunun bir aracını hareket ettirmesi bile ekonomi ile direkt ilişkisi vardır.
Parası olmayan ordunun hareket etme şansı yoktur, o yüzden her geri kalmış ülkelerde
ordu bütçesi, bütün diğer bakanlıkların bütçesinden daha fazladır, çünkü ordu
ülkenin kaderini belirleyen en önemli unsurdur… (Diyanet işlerinin bütçeden
fazla pay alması onu sivil bir ordu gibi gören anlayışın varlığını temsil eder
sadece.)
Ordu bu bakış açısı içinde ekonomi ile bire bir ilişki
içindedir, ordunun artık tek görevi vardır, parayı verenin (kontrol edenin)
istemlerini yerine getirmek, onlardan emir almaktır...
Ulusal çıkarlar, global çıkarların yanında artık dominant
değildir, ulusal çıkarlar kavramının da ne kadar göreceli ve durduğun noktaya
göre değiştiğine Mısır’da yaşanan olay ile bir kere daha anlamış oluyoruz.
İsmail Cem Özkan