6 Temmuz 2013 Cumartesi

Ordu kime hizmet eder?

Ordu kime hizmet eder?

Bugüne kadar ordunun görevleri ve kime hizmet ettiği konusu kafamızda netti. Ordu içinde bulunduğu coğrafyadaki siyasi iktidara hizmet etmek ve dış güçlere karşı ülkenin sınırlarını korumak olarak bilirdik. Fakat son otuzyıl içinde bu görüş biraz düşünülünce kafa karışıklığı oluşuyor, çünkü olaylara baktığınızda ordu sanki halka hizmet etmiyor da, birilerin çocuğu olmuş oluyor. 12 Eylül darbe bülteni radyoda okunurken, “bizim çocuklar başardı” sözü unutulacak gibi değildir.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile ordunun işlevi ve görevi değişmiştir. Ulus devlet kavramı içinde tartışılamayan, eleştiri yapılamayan ordu, bugün görevleri ve yetki alanlar kısıtlanmaya çalışılmaktadır. Ordu, savaş ile anılması gerekirken bugün, darbeler ile anılır oldu. Ordunun savaş için yapması gereken çalışmalar, savaş oyunları sürmekte olan bir davanın konusu olmuştur. Davaya konu olan şey doğru ya da yanlış ama ülkenin yönetimi üzerine bir senaryo üzerine oynanmasıdır. Ordu dış düşmanlara göre yapılanması gerekirken, iç düşmanlar ve hatta ülkenin yönetimini temsil eden hükümete ve muhalefet güçlerine karşı iç savaş varmış gibi senaryo oyunu bile oynayacak kadar alanını geliştirmiştir.
Ordu darbe yapan konumda olduğu süre içinde o ülkenin çıkarından daha çok, orduyu finans edenlerin çıkarları daha öncelikli olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. En son canlı yayın ile izlediğimiz Mısır ordusu yaptığı darbe ile Mısır halkının çıkarlarını korumaktan daha çok BOP çıkarlarını korur konumundadır. Amerikan senatosundan geçecek olan yardım paketi, ordunun kimin finansı ile ayakta kaldığının kanıtı durumundadır.
NATO ülkelerinde ordu, NATO çıkarlarını korumak ve kollamak ile yükümlüdür ve NATO tarafından alınan kararlara uymak ile yükümlüdür. Ordu, hayır ben NATO çıkarını değil, ülkemin çıkarı için bu karara uymam, uyamam diyemez, ülkenin siyasi iradesi alacağı karara uymak ile yükümlüdür. Bugüne kadar NATO’nun almış olduğu tüm kararlara uymuş olduğu için hayır söz konusu değildir. Alınan kararlar siyasi iradenin bilgisi dahilinde ve sorumluluğu altında alınmış kararlardır.
Bir ülkenin bağımsız olup olmadığını bilmek için bir kaç test yapılması yeterlidir, fakat testlerde ne çıkarsa çıksın söylem ile her ülke bağımsızdır! Bağımsızlık göstergesi olarak parlamento ve seçilmiş bir hükümetin varlığı gösterilir. Bağımsızlık tanımı ve bakış açısı yaşadığımız zaman diliminde görecelidir. Göreceli olduğu için bağımlı ve özgür olmayan ülkelerin hükümetleri bağımsızlık ve özgür oldukları vurgusunu sürekli yaparlar.
Bir ittifak içinde olan, stratejik ortaklık içinde hareket eden, ekonomisi tamamı ile ya da bir kısmı ile dışarıya bağımlı, sıcak para ile gününü kurtarır halde olan ülkelerde bağımsızlıktan bahsedilemez. Ekonomiyi kontrol eden ülkenin her şeyini kontrol eder.
Ekonominin her şeyi belirlediği bir yerde parayı veren ve parayı kontrol eden parayı hangi amaç ile verdiğine bağlı olarak kontrol eder. Ordunun bir aracını hareket ettirmesi bile ekonomi ile direkt ilişkisi vardır. Parası olmayan ordunun hareket etme şansı yoktur, o yüzden her geri kalmış ülkelerde ordu bütçesi, bütün diğer bakanlıkların bütçesinden daha fazladır, çünkü ordu ülkenin kaderini belirleyen en önemli unsurdur… (Diyanet işlerinin bütçeden fazla pay alması onu sivil bir ordu gibi gören anlayışın varlığını temsil eder sadece.)
Ordu bu bakış açısı içinde ekonomi ile bire bir ilişki içindedir, ordunun artık tek görevi vardır, parayı verenin (kontrol edenin) istemlerini yerine getirmek, onlardan emir almaktır...
Ulusal çıkarlar, global çıkarların yanında artık dominant değildir, ulusal çıkarlar kavramının da ne kadar göreceli ve durduğun noktaya göre değiştiğine Mısır’da yaşanan olay ile bir kere daha anlamış oluyoruz.

İsmail Cem Özkan