Karşıda neler oluyor?
Her toplumsal olayın tarafları vardır, her tarafın kendisine
göre kahramanları. Bu zaman diliminde yaşayan olayların tarafları ve her
tarafın kendisine göre olaylara bakışı var. Çatışan taraflar kadar çatışma içinde
olmadan izleyen ve umursamaz kalan bir kesim olduğu gerçeği ile karşı
karşıyayız. Her koşulda ve her zaman diliminde yaşayan tepkisiz bir çoğunluk…
Olaylara tek pencereden bakarsak elbette yaşanan gerçekliğin
sadece bir tarafını görebiliriz, penceremizin genişliği ne kadar büyükse
dışarıda yaşanan olayları o kadar açıdan görme ihtimalimiz artar. Yenilgiler genelde
görüş alanımızın dışında yaşanan olayların sonucunda olmaktadır, çünkü
görmediğimiz ve göremediğimiz alanda gerçekleşen birliktelikler, ayrılıklar ve
çatışmalar bizim hem zayıf karnımızı hem de güçlü tarafımızı büyütebilir…
Gezi Parkı olayları ve direnişi bugünlerde değişik kitaplara
konu olmaya başladı. Albümler çıkartılıyor, anılar toplanıyor ve yeni bir
piyasa açısından önemli verileri içinde barındırıyor. Yakın bir zaman içinde “Gezi
aşkları”nı anlatan öyküler, onları dizi haline getirecek senaristler, çizgi
film ustaları …vb piyasa için ürün verenler için alan olmaya şimdilik aday ama
yakında aday olmaktan çıkacağına dair ilk piyasa için üretilen kitaplardan
görmekteyiz.
Sermayenin koşullarının girdiği yerde; doğru ve gerçek
anlamda bilginin akışı olacağına karşı inancım yoktur, çünkü müşteri istemleri
yönünde gerçeklikler çarpıtılacak ve müşteri (parayı veren) istemleri
gerçeklikleri yeniden yazdıracaktır.
Piyasa için ürün verilir, o yüzden bugünlerde piyasaya çıkan
her ürünün bir alıcı kitlesi vardır ve o kitleye yönelik ürün çıkarılır. Kısacası
piyasa için çıkan ürünlerde gerçekliğin sadece bir bölümünü göreceğiz ve yaşananları
bir bütün olarak görme şansına sahip ne yazık ki olamayacağız.
Gezi Parkı olayları ve direnişinin tek muhatabı yoktur,
sürekli değişen ittifakların içinde olaylar devam etmektedir.
Olaylar bir sabah vakti, ezan sesinden hemen sonra Gezi
Parkı’na gaz bombaları eşliği ile bir baskın ile başlar. Henüz uyku sersemliği
içinde olan direnişçilerin parktan kovulması ile olay iki gün içinde ülkenin
her karış toprağına kadar ulaşacak bir dalga yarattı. Bu dalga içinde çok
muhataplı bir algılayışı ortaya çıkardı.
Başlangıçta saldıran (saldırı emrini veren ve uygulayan) ve
direnenler vardı, zaman içinde bu algıda çıkarların ittifak arayışı içinde
değişime uğradı. Saldıran ve emri uygulayan AKP ve devlet güçleri bugünde sıkı
bir işbirliği içinde bildiklerini uygulamaya devam etmektedir. AKP ve yan
cebinde yer alan cemaatler, partiler, kitle örgütleri direniş karşısında bir
dil yarattılar. Başlangıçta direnişçilerin kullandığı dile karşı saldırı ve “liderimizi
yedirtmeyiz” anlamında bir savunma araçları geliştirmişlerdir. Fakat bugün onların sosyal medyadaki
sayfalarına girdiğimizde bu dilin yerini direnişçilerin kullandığı dilin taklidi
aldığı ile karşılaşıyoruz. Direnişçilerin Erdoğan dedikleri yere onlar CHP
genel başkanı Kılıçdaroğlu’nu koymuşlar. Sanatçılar içinde ağırlıkla Levent Kırca
hedeflerinde olduğunu görüyoruz. Direnişi bastırmaya çalışan güçler; direnişin
dilinden etkilenmiş ve yandaşlarına sosyal medya aracılığı ile mesaj göndermeye
ve direnişin etkisini kendi kitleleri içinde birliği yok edebilecek bakış
açısını nötralize etmek için çaba içinde olduklarını görüyoruz. Erdoğan bir
kahraman olarak sunulan çalışmalarda, her saldırgan bir anlamda Erdoğan konuma
konulmuş… Direnişçilere karşı saldıran polislerin ibadet etmeleri ve ekmekleri
için çalışan baba görüntüleri öne çıkarılırken, bayrak ve ülke birliği ve
ülkeyi zayıflatmak isteyen güçler olduğu vurgusu yapılmaktadır. Direnişçileri dış
güçler kullanmaktadır, onlar gerçekleri saptıran haber kaynakları olarak
gösterilmektedir.
Erdoğan’ın her konuşması ve mesajları öne çıkarılırken, direnişçiler
ile yapılabilecek her türlü empatiyi yok etmek için cephenin öteki tarafı
olarak kendi okuyucu kitlesine sunulmaktadır. Ülkemizdeki olayları yapanlar
Mısır’da darbe yapanlar ile aynı olduğu ve Erdoğan büyük başarısı ile darbenin
önün kapatıldığı ve olaylara izin verilseydi bir askeri darbenin yapılmış
olabileceği imgesi kelimeler arasında mesaj olarak verilmektedir. Mısır’daki
seçilmiş cumhurbaşkanı vurgusu yapılarak seçilmişler ancak seçim ile gider
mesajı verilerek ülke içindeki erken seçimi yok edecek bir istifanın önü
kapatılmaktadır.
Erdoğan kaybettiği liberal desteği Kürt sorunun açımlı olan “çözüm
süreci” ile yeniden kazanmaya çalışmaktadır. Liberalleri zaman zaman ödüllendirmekte
ve onların küçük bir bölümüne ‘akil’ lakabını bile kayık görmüştür. Gezi
Direnişi ile bu liberal desteğini kısmi olarak kaybeden Erdoğan ve ekibi her
çıkışı ile onlara göz kırpmayı ihmal etmemekte ve onların kendi lehine laf
söyleyebilecekleri yandaş ekranlarda konuk etmeye özen göstermektedir. AKP
bilmektedir ki, çıkarları için fır fır dönebilecek bir liberal kesim ve sol
içinden “kapı kulu” yapabileceği kesim her dönem vardır. Ekonomik zorluklar
içinde olan, ekonomik sorunu olmayıp da kariyer ve kendisini göstermek peşinde
olanlar her dönem var olmaya devam etmektedir. O kişiler dikkatli bir göz ile
bakıldığında aslında gözlerimizin önünde olduğunu görebiliriz. Kişilerin kullandığı
dil, içinde bulunduğu çevrede bir değişim yaşayanların son noktası direniş
karşısında olanın politikasını ve yaptıklarını savunur konuma gelmesidir. (üniversitelerde
kürsü, maaş peşinde koşan bir çok sol görüşü savunan insanın yaşanan süreçte
sessiz kalması ve tepkisiz bir şekilde tatil fotoğraflarını sosyal medyada
paylaşımlarını izleme şansına her zaman sahipsiniz.)
Direniş sürecinin bir de saldıran ve direnişi yok etmek
isteyen tarafından baktığımızda; onların kelimelere başka anlamlar yüklediği
gerçekliği ile karşılaşıyoruz. Liberallerin ve AKP yandaşlarının dilinden
düşürmedikleri, özgürlük, seçim, demokrasi, yaşam biçimi, mahalle baskısı gibi
kelimeler direnişçilerin yüklediği anlamların çok dışındadır. Anayasa ve
yasalarda yapılan değişimler onlar için demokrasi ve özgürlük için büyük
adımlar olarak görülürken, Gezi Parkı olayları sonucunda bu büyük adımların
aslında içinin başka şeyler olduğu gerçeği ile karşı karşıya geldik. Asker vesayeti ortadan kalmış gibi gözükürken,
başka bir vesayet içinde birer kapıkulu yaratıldığı gerçekliği ile karşılaştık.
AKP iktidarını savunan ve onların yan cebinde bulunanlar bu kapı kulluğu özeliklerini
büyük bir inanç ile hayata geçirmeye devam ediyorlar.
Sosyal medya karşı görüşlerin karşılıklı ama birbirinden
habersiz olarak (sosyal medyaya görsel ve yazılı mesaj yazanlar hariç) yaşam
alanı içinde ortak bir zeminde bulundukları gerçeği ile karşı karşıyayız. Her kesim
bu medya içinde birbirinden habersiz, bağımsız kendi yandaşına ve okuyucusuna
kendi penceresinden ne görüyorlarsa yansıtmaya devam ediyorlar. Sosyal medya bir
anlamda tereciye tere satanların ve propaganda haberlerin yaygınlaştığı,
gerçekliğin bir yüzünün görüldüğü alanlar olarak ekranlarımızda gözükmeye devam
ediyor…
Yeni piyasa koşullarının hakim olduğu bu alanda yeni
pazarlama yöntemleri uygulanmakta ve geliştirilmektedir. Sosyal medya hızlı
tüketimin olduğu bir alan olarak gün be gün bir anlamda yeni çöplük dağları
yaratmakta ve her olay ile yaratılan çöplükler unutulmaya yüz tutuluyor…
İsmail Cem Özkan