22 Temmuz 2013 Pazartesi

Sol, devrimci olamadı, henüz!

Sol, devrimci olamadı, henüz!

Disk Genel Başkanı Kemal Türkler 22 Temmuz 1980 günü öldürüldü. Onun ölümü 12 Eylül sürecinin kırılma noktalarından biridir, çünkü 12 Eylül darbecileri karşılarında ki gücü test etmek amacı ile cinayetler işlemiş, operasyonlar düzenlemiştir.  Kemal Türkler bir simge isimdir. TKP ve türevlerinin gücü onun ölümü ile test edilmiş ve tepkilerin beklenenin altında kalması üzerine 12 Eylül generalleri bu süreç içinde kendilerince önemli bir aşamayı atlamışlardır.
11 Temmuz 1980 günü Fatsa Nokta Operasyonu Devrimci Yol ve türevlerinin gücünün test edildiği bir kırılma noktasıdır. On gün sonra ise ikinci güç olarak görülen yukarında açıkladığım cinayet ile TKP çevresi test edilmiş ve 12 Eylül askerler için sorunsuz olacağı öngörüsü hayata geçirilmiştir. Elbette bu iki kırılma noktası direnç ve kitlesel olarak ülke saffında protesto edilmiş olsaydı, 12 Eylül darbesi belki o sabah olmayacaktı ama sonuçta olması kaçınılmaz bir olarak hayatta yerini alacaktı. Her iki olayda yeteri kadar direnç olmuş olsaydı belki devrimci yapılar gerçek anlamda örgütlü olduklarını göstererek, 12 Eylül sabahı teslim olmak için sendikacılar cezaevleri önünde sıraya girmeyebilirdi. 
Devlet kendi karşısında gördüğü güçleri zaman zaman test etmiştir, provokasyonlar yaratarak olayları kendi kontrolünde hareket etmesine izin vermiştir. Bunun en iyi örneği Maraş katliamı ve sonrası gelişen Çorum ve Sivas katliamlarıdır. Bu katliamlar kontrollü ve bilinçli olarak yapıldığı 12 Eylül darbesi ile daha iyi anlaşılmış, bu olaylar ile kontrollü bir şekilde ülke kaos ortamına sürüklenmiştir. Dinci kesimin gücünü Konya mitingi ile (6 Eylül 1980) kontrol etmiş, bu gösteri 12 Eylül için bir bahane olarak kullanılmıştır.
Türkiye solu 12 Eylül günü yenilmemiş, aksine daha faşist darbe gerçekleşmeden kısmi olarak yenilmiş olduğu cinayet ve operasyonlara karşı göstermiş oldukları tepkiler ile ortaya çıkmıştır. 12 Eylül darbecileri ve onların danışmanları bilinçli bir şekilde nokta atışlar yaptırmış, o yapılan nokta atışlar ile güçler test edilmiştir. Yılar sonra Devrimci Yol ana davasında kendilerinin örgüt olmadıkları ve dergi çevresi oldukları belirtilmiş, bir anlamda örgüt olamadıkları için yenildiklerini itiraf etmişlerdir.
12 Eylül bir kırılma noktasıdır, o kırımla noktasında sol gerçek anlamda devrimci bir örgütlenme kurmadığı için yenilmiş ve panzerlerin altından bir türlü ayağa kalkamamıştır. Bugün Gezi eylemleri ile daha da çıplak olarak gün yüzüne çıkmıştır ki, sol; devrimci bir anlayış ile örgütlenemediği için Gezi Direnişini örgütleyememiş, iktidarın saldırısına göre tepkisel olarak direnmeyi seçmiş ile kendisini toparlamaya çalışmıştır. (Bu tepkisel örgütlenme biçimi 12 Eylül öncesi sol, sivil faşist saldırılar karşısında gösterdiği refleks ile aynıdır.)  İktidar saldırı yapmadığı günler içinde gezi direnişi bir panayır havasına bürünmüş, gelecek olan saldırılar karşısında hazırlıksız beklemiştir. AKP iktidarı Gezi eylemlerini bir seçim çalışması olarak görmüş, ülke içinde cepheler yaratarak kendi zayıf noktalarının üzerini kapatma yoluna gitmiştir.
Gezi eylemleri iktidar hedefli olmadığı için devlet istediği gibi operasyonlar düzenlemeye devam etmektedir. Açıkça direnişçileri birey olarak yalnızlık duygusu içinde kalmasına özen gösterilmiş, mahkemeler aracılığı ile korkuyu ülke üzerine yaymış ve iktidar korkunun hakim olması için elindeki tüm medya araçlarını kullanarak topluma yeni bir düzen vermeye çalışmaktadır.
12 Eylül yenilgisinden kurutulup, yeni bir devrimci örgütlenme yaratamayan sol, bugün yaşanan cadı avından bir anlamda sorumludur. Sol, kendi kitlesi olan kesimi örgütleyememiş, koruyamamış, devrim için mobilize edememiştir, çünkü devrim anlayışı yapılar içinde henüz hayat bulamamıştır. Dergilerinde, sloganlarında, gazetelerine sürekli devrim vurgusu yapılmış olması, o vurguya yönelik örgütlenme yapıldığı anlamına gelmediği bu son olaylar ile daha çıplak olarak ortaya serilmiştir.

İsmail Cem Özkan