Eziklik…
Kuşaklar toplumun ilerleyişinin bir anlamda göstergesidir ve
diyalektik yasası gereği her yeni kuşak bir geçmişinden ileri olmalıdır. Tarih bize
öyle söyler ama son kırk yıllık tarihimiz içinde kırk kere maşallah diyecek örgütlü
kuşaklarımız vardır ve diyalektik yasalarının dışında bir görünüm sergilerler. Elbette
bu kendilerini örgütlü olarak gösterenler arasında hayat bulur, yaşam örgütlü olduğunu
sananların dışında toplumsal yapı içinde yaşayan ama örgütsüz gibi gözüken
çoğunluk için başka türlü akmaya devam eder.
Son yıllar içinde kuşaklar, kuşak tarihlerine göre
örgütlülük içine girmiş ve kuşaklarının sorunlarını bugüne taşıyan ve çözüm
arayışı içinde olan yapılar olarak kendilerini göstermişlerdir. İlk başta çok
olumlu bir izlenim ortaya sermelerine rağmen, zaman içinde bu olumlu görünümün
başka boyuta döndüğüne şahitlik etmekteyiz.
Son yıllarda, günlük yaşamın gündeminde daha çok 12 Eylül günleri
yaklaştığında gelen kuşak yapıları söz konusudur. 12 Eylül sanki o kuşak
anacakmış ya da sorgulayacakmış gibi algılandığından olsa gerek bir çok sol
grup onların yaptığı etkinliklerde yer almaya ve flamaları ile katılmaya özen
göstermektedir. Kendi duruşlarını o kuşak örgütlenmesi altında
seslendirilmesine sessizce onay vermekteler.
Sol yapıların baktığı noktadan sanırım bakmıyorum, o yüzden
örneğin en popüler olan 78 kuşağını ve örgütlü yapılarını anlamıyorum, gerçi
onlara örnek olan yaşayan 68 kuşağının tüm olumsuzluklarını üzerilerinde
taşıyor... İki ayrı örgütlü yapı var, biri açıkça AKP ve PKK destekliyor
ötekisi ise daha mahcup destekliyor yaptıkları etkinlikler ve çalışmalar ile...
(Elbette söz ve yazı ile başka şeyler söyleniyor olabilir ama ben söz ve
yazıdan daha çok ileri gelenlerinin ve örgütlenmesinin yaptıkları etkinliklere
bakarak görüşümü biçimlendirdim.)
Kuşakların travmaları elbette olacak, ama 78 kuşağının yaşadığı
süreç bir kuşağın altından kalkamayacak boyutta olmuş ve panzerlerin altında kalacak
şekilde keskin olmuştur.
Olaylar yaşarken olayların ağırlığı ve sorumluluğu tam
anlaşılamadan, kendilerini işkencehanelerde, ölüm tuzaklarında ve ihanetin
ortasında bulmuşlardır. 12 Eylül bir kırılma noktasıdır ve o kırılma noktası 78
kuşağının hayatı üzerinde olmuş ve onları ezmiştir. Kolay değildir, henüz
yaşaması gerekenleri yaşayamayanlar bir cephenin içinde karşılıklı çatışırken
hayata gülümsemeyi öğrenmişlerdir. Onlar için keskin çizgiler vardır ve bu
keskin çizgiler birbirini henüz tanıyamayan ve anlayamayanları aynı hücrede
buluşturmuş ve aynı acıları ve darağaçlarının gölgesinde yaşamaya zorlanmıştır.
Beslenmeyen ama asılan bir kuşaktır. Yaşı büyütülüp ceza
alması sağlanan bir kuşaktır. İşkence tezgahlarında, cezaevlerinde seslerini
duvara yazan kuşaktır. Panzerler altında ezilmişler ve o eziklik uzun yıllar
üzerinde atamayanların kuşağıdır.
78 kuşağının travması ezilmek olduğu anlaşılıyor ve
kendilerini “ezene karşı” yapılan her türlü “sözde girişim”i gözü kapalı
desteklemek veya sessiz kalarak destek sunmak şeklinde kendisini gösteriyor...
AKP, sözde 12 Eylül’ü yargılayacaktı. Referandum ile
yasalarda değişim yaptı, sözde kaldı, çünkü Dink cinayeti üzerindeydi... Sözde
kalacağı ortada iken, referandumda ‘boykot’ ya da ‘yetmez ama evet’ diyerek
dolaylı ya da direkt olarak referandumun olumlu çıkması sessizce onay
vermişlerdir.
AKP uzun süredir yaşanan Kürt sorununa karşı “çözüm süreci” adlı sözde yeni girişim
başlattı ve sözde olanlara 78 kuşağı diğerinde olduğu gibi gözü kapalı gitti...
(hepsi değil, örgütlü olanlar.) Kürt sorununda çözümsüzlüğü besleyen politikaları
katıksız şekilde uygulayan ve katliamlarda parmak izi olduğunu unutularak çözüm
süreci girişimine “söz” almışçasına destek verdiler, hatta, hatları belli
olmayan sözde çözüm süreci hakkında savunan görüşler belirttiler, desteklerini
karşılıksız olarak; hangi dili kullanacağını AKP liderine soracak boyutta
verdiler.
78 kuşağı beyini kullanacağına duygusunu ve çıkarını
düşünüyor izlenimi var bende.
“Ezik olanlar, yaşanan süreçten de ders çıkarmıyor, sözde olanlar yerine; hedefi net ve mücadele biçimi ortada iken, sözde girişimler ile yeniden yenilgi için (kendi içlerinde) ortam hazırlıyorlar” diye yaşananlardan sonra düşünüyorum. Çünkü AKP başlattığı girişimler sözde kalmış, ileri bir adım dahi atmamıştır, başlangıç noktasından hatta bir çok açıdan daha geri konuma gelmiştir. Dink cinayeti bugün başlangıcından daha geri konumda ve cinayete kastedenler devletin mevkilerinde korunmacı haldedir.
“Ezik olanlar, yaşanan süreçten de ders çıkarmıyor, sözde olanlar yerine; hedefi net ve mücadele biçimi ortada iken, sözde girişimler ile yeniden yenilgi için (kendi içlerinde) ortam hazırlıyorlar” diye yaşananlardan sonra düşünüyorum. Çünkü AKP başlattığı girişimler sözde kalmış, ileri bir adım dahi atmamıştır, başlangıç noktasından hatta bir çok açıdan daha geri konuma gelmiştir. Dink cinayeti bugün başlangıcından daha geri konumda ve cinayete kastedenler devletin mevkilerinde korunmacı haldedir.
AKP çıkarına geldiği gibi hareket etmekte ve destekçilerinin
beklentisini hiç önemsememektedir.
Devrim hedefi olamayanlar, sözde yapılan her girişime gözü
kapalı olarak destek verir ve reformlar ile kendi ezikliklerini ortadan
kalkmasını umarlar.
Bu sözlerim kendilerine örgütlü olarak gören ve ezik duygusunu ortak yaşayanlar içindir... Yoksa devrimci duygular içinde acı çekenler ve bugün dahi çocukları ile meydanda olanlar için değildir.
Yazının bu satırlarına kadar ezik kavramı kullandım ama anlamını açıklamadım. Kısaca “ezik” olanlar kelimesinden anladığım; kendi çocuklarını apolitik yapıp (güya bilim adamı yetiştirecekler ve “onların acısını yaşamak istemiyoruz, biz yeteri kadar acı yaşadık” diyen korumacı aile veya baskıcı aile yapısı olanlar…), başkalarının çocukları üzerinden politika yapanlardır.
Bu sözlerim kendilerine örgütlü olarak gören ve ezik duygusunu ortak yaşayanlar içindir... Yoksa devrimci duygular içinde acı çekenler ve bugün dahi çocukları ile meydanda olanlar için değildir.
Yazının bu satırlarına kadar ezik kavramı kullandım ama anlamını açıklamadım. Kısaca “ezik” olanlar kelimesinden anladığım; kendi çocuklarını apolitik yapıp (güya bilim adamı yetiştirecekler ve “onların acısını yaşamak istemiyoruz, biz yeteri kadar acı yaşadık” diyen korumacı aile veya baskıcı aile yapısı olanlar…), başkalarının çocukları üzerinden politika yapanlardır.
Ezik olmak; hayatın kontrolünü yabancıların eline bırakmak,
cesur olmamak, düşüncelerin ve cesaretin zihinden silinmesine izin vermek
olarak da okuyabiliriz.
İsmail Cem Özkan