Sanat mı, sanatçı mı meta, onu anlamadım!
Liberal ekonominin çılgınlığı dünyanın her ülkesine bir
şekilde dokunmuş ve kendisine özgü bir düşünme biçimi yaratmıştır. Her şeyin
alınıp satılabileceği koşullar içinde oluşturulan bienaller, festivaller,
sergiler ve fuarlar bu yeni düşünce yapısına uygun bir şekilde organize edilmekte
ve her alanı bir pazar olarak kurgulamaktadır.
Her kalabalığın olduğu yerde bir pazar alanı kurulu ve
üretilen ne varsa, üretici ile birlikte satılabilinir!
Bu elbette ilk başlarda ürkütücü ve hatta yok canım öyle şey
olur mu dedirtecek bir cümle, fakat bugün gezindiğim fuar ile bunun
olabileceğine ikna oldum diyebilirim. Çünkü, sanat galerilerinin bir biri ve sanatseverler
ile irtibat içinde olabilmek ve ilişkileri geliştirebileceği bir alanı ziyaret
ettim. Bu ziyaretimin içinde gözlemleyebildiğim; sanat eserlerinin sahibi olan
sanat galerileri ve müzeler ellerinde olan ürünleri meta olarak fiyat biçmiş ve
o fiyat üzerinden satışa sunmuş görünmektedir. (Fiyatlanma ve kıstasları nasıl
ve kimler tarafından oluşturulur bilemem ama anladığım kadarı ile ortak bir
sessiz bir anlaşma oluşmuş durumda.) Bir birine benzer eserler birbirine yakın
fiyatlardan satış içinde olduğu ve pazarlık payının da olduğunu gördüm.
Bazı sanat galerileri duvarında sanat eseri yanında
sanatçılarının isimlerinin olduğu ve bu sanatçıların o sanat galerisi için
ürünlerini ürettiklerini düşündüm. Her galeri tarafından maddi olarak
desteklenen belirli sanatçıların olduğu izlenimimi bazı yayınevlerinin bazı
yazarlar ile anlaşmalar yaptığı önyargımdan çıkardım. Sonuçta yayınevi de sanat
galerisinde ticari bir işletmedir ve kendileri için üreten sanatçıların olması
onlar için ticari yaşam içinde bir avantaj sağlar. A sanatçısı eserini B sanat galerisinden elde
edebilirsiniz, onun eserini ancak orada bulabilirsiniz düşüncesinin oturması
bir anlamda ticari yaşam için bir süreklilik ve riskin en alt düzeye düşürülmesi
anlamına gelir. Sanatçının her eserinin değişik sanat galerilerinde satışa
sunulması hem eseri ucuz gösterir hem de sanatçının bant üretimi yaptığı
izlenimi oluşturarak eserin fiyatı daha aşağılara çekilmesine sebep olabilir,
kısaca süpermarkette satılan ürün işlevi görebilir. Elbette bu sadece sanat
eserleri için geçerli değildir, bazı mimarlar, mobilya, elbise, ayakkabı
dizaynı yapanlarda belirli firmaların şemsiyesi altında özgün ürün
verebildikleri gibi, sipariş üzerine de eserlerini biçimleyebilmektedir.
Sanat galerileri dünyanın değişik ülkelerinde ve değişik
kültürlere hitap ediyor olmalarına rağmen, bu fuar alanında görebildiğim sanat
eserlerini değişik sanatçılar tarafından yaratılmış olmasına rağmen, bir birine
benzer teknikler ve birbirine benzer düşünce yapısı ile üretildiğini düşündüm. Bu
zaman dilimin beğenisi sanki dünya üzerinde yatay olarak seyretmekte ve parası
olanlar bu beğeniye uygun eserlere paralarını yatırım ya da kendi evi/
işyerinde sergilemek için almaktadır. Dünyada beğeniler birbirine daha yakın
olmaktan çıkmış, iç içe geçmiştir.
Dünya daha da küçülmüş, sermaye akımı olabildiğince hareketli
ve yatırım araçları biraz daha çeşitlenmiştir. Bankaya para yatırmak ile bir
sanat eserine para yatırmak arasında ya da borsa da değerli bir kağıda yatırım
yapmak arasında düşünce anlamında hiçbir fark yoktur. Sanat eseri bir meta
halindedir ve dünya üzerinde elden ele, kasadan kasaya, sanat galerisinden
sanat galerisi ve açık artırma salonlarına kadar her alanda dolaşmaktadır.
Bu işi evrensel olarak düşünenler; elbette üreticiyi
kendisine bağlamak ve kendisi için eser üretmesini desteklemek ve siparişe
uygun çalışmalar yapmasını beklemek kadar doğal bir ticari yaşam ilişkisi
içinde olması doğal olarak algılanır hale gelmiştir.
Ticari yaşamımız meta olan şeyler üzerinden devam
etmektedir. Yazar, sanatçı veya ustalar bu liberal ekonomi çarkı içinde metaya
dönüşmüştür, riskin daha az olduğu bir şemsiyenin altında üretmeye ve sipariş
olarak istenileni yapmaya ve de kendisini piyasanın gerekleri yönünde
değiştirmeye ve değiştirmeye devam etmektedir. Bu çarkın içinde olanlar,
karşılıklı çıkarları gereği sözleşmeler imzalamakta ve beklentilerini gerçekleştirmek
için her türlü (satış için) ortam girmekte ve bir birlerini desteklemektedir. Kitap
fuarına yazarlar okuyucu ile buluşmasından daha çok yayınevi için kitap
satışını arttırmak için oradadır ve kitaplarını imzalayarak bir anlamda
yayınevi için pazarlama elemanı olarak çalışmaktadır. Sanat fuarlarında ressamlar,
grafikerler ya da yaratıcılar; sanat galerisi için (eserinin satışının daha
cazip hale getirmek için) lobi faaliyeti içinde, alıcı ile buluşmada en çok
aracı konumundadır ve bu buluşmadan en çok sanat galerisi yararlanmaktadır.
Sanat mı, sanatçı mı meta konumuna gelmiştir bu yeni
ekonomik ilişkiler içinde?
İsmail Cem Özkan
Not: Contemporary İstanbul 2013, İstanbul Lütfi Kırdar
Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda olan gezim sonucunda kafamda oluşan
fikirlerdir.