9 Kasım 2013 Cumartesi

Sanat mı, sanatçı mı meta, onu anlamadım!


Sanat mı, sanatçı mı meta, onu anlamadım! 

Liberal ekonominin çılgınlığı dünyanın her ülkesine bir şekilde dokunmuş ve kendisine özgü bir düşünme biçimi yaratmıştır. Her şeyin alınıp satılabileceği koşullar içinde oluşturulan bienaller, festivaller, sergiler ve fuarlar bu yeni düşünce yapısına uygun bir şekilde organize edilmekte ve her alanı bir pazar olarak kurgulamaktadır.
Her kalabalığın olduğu yerde bir pazar alanı kurulu ve üretilen ne varsa, üretici ile birlikte satılabilinir!
Bu elbette ilk başlarda ürkütücü ve hatta yok canım öyle şey olur mu dedirtecek bir cümle, fakat bugün gezindiğim fuar ile bunun olabileceğine ikna oldum diyebilirim. Çünkü, sanat galerilerinin bir biri ve sanatseverler ile irtibat içinde olabilmek ve ilişkileri geliştirebileceği bir alanı ziyaret ettim. Bu ziyaretimin içinde gözlemleyebildiğim; sanat eserlerinin sahibi olan sanat galerileri ve müzeler ellerinde olan ürünleri meta olarak fiyat biçmiş ve o fiyat üzerinden satışa sunmuş görünmektedir. (Fiyatlanma ve kıstasları nasıl ve kimler tarafından oluşturulur bilemem ama anladığım kadarı ile ortak bir sessiz bir anlaşma oluşmuş durumda.) Bir birine benzer eserler birbirine yakın fiyatlardan satış içinde olduğu ve pazarlık payının da olduğunu gördüm.
Bazı sanat galerileri duvarında sanat eseri yanında sanatçılarının isimlerinin olduğu ve bu sanatçıların o sanat galerisi için ürünlerini ürettiklerini düşündüm. Her galeri tarafından maddi olarak desteklenen belirli sanatçıların olduğu izlenimimi bazı yayınevlerinin bazı yazarlar ile anlaşmalar yaptığı önyargımdan çıkardım. Sonuçta yayınevi de sanat galerisinde ticari bir işletmedir ve kendileri için üreten sanatçıların olması onlar için ticari yaşam içinde bir avantaj sağlar.  A sanatçısı eserini B sanat galerisinden elde edebilirsiniz, onun eserini ancak orada bulabilirsiniz düşüncesinin oturması bir anlamda ticari yaşam için bir süreklilik ve riskin en alt düzeye düşürülmesi anlamına gelir. Sanatçının her eserinin değişik sanat galerilerinde satışa sunulması hem eseri ucuz gösterir hem de sanatçının bant üretimi yaptığı izlenimi oluşturarak eserin fiyatı daha aşağılara çekilmesine sebep olabilir, kısaca süpermarkette satılan ürün işlevi görebilir. Elbette bu sadece sanat eserleri için geçerli değildir, bazı mimarlar, mobilya, elbise, ayakkabı dizaynı yapanlarda belirli firmaların şemsiyesi altında özgün ürün verebildikleri gibi, sipariş üzerine de eserlerini biçimleyebilmektedir.
Sanat galerileri dünyanın değişik ülkelerinde ve değişik kültürlere hitap ediyor olmalarına rağmen, bu fuar alanında görebildiğim sanat eserlerini değişik sanatçılar tarafından yaratılmış olmasına rağmen, bir birine benzer teknikler ve birbirine benzer düşünce yapısı ile üretildiğini düşündüm. Bu zaman dilimin beğenisi sanki dünya üzerinde yatay olarak seyretmekte ve parası olanlar bu beğeniye uygun eserlere paralarını yatırım ya da kendi evi/ işyerinde sergilemek için almaktadır. Dünyada beğeniler birbirine daha yakın olmaktan çıkmış, iç içe geçmiştir.
Dünya daha da küçülmüş, sermaye akımı olabildiğince hareketli ve yatırım araçları biraz daha çeşitlenmiştir. Bankaya para yatırmak ile bir sanat eserine para yatırmak arasında ya da borsa da değerli bir kağıda yatırım yapmak arasında düşünce anlamında hiçbir fark yoktur. Sanat eseri bir meta halindedir ve dünya üzerinde elden ele, kasadan kasaya, sanat galerisinden sanat galerisi ve açık artırma salonlarına kadar her alanda dolaşmaktadır.
Bu işi evrensel olarak düşünenler; elbette üreticiyi kendisine bağlamak ve kendisi için eser üretmesini desteklemek ve siparişe uygun çalışmalar yapmasını beklemek kadar doğal bir ticari yaşam ilişkisi içinde olması doğal olarak algılanır hale gelmiştir.
Ticari yaşamımız meta olan şeyler üzerinden devam etmektedir. Yazar, sanatçı veya ustalar bu liberal ekonomi çarkı içinde metaya dönüşmüştür, riskin daha az olduğu bir şemsiyenin altında üretmeye ve sipariş olarak istenileni yapmaya ve de kendisini piyasanın gerekleri yönünde değiştirmeye ve değiştirmeye devam etmektedir. Bu çarkın içinde olanlar, karşılıklı çıkarları gereği sözleşmeler imzalamakta ve beklentilerini gerçekleştirmek için her türlü (satış için) ortam girmekte ve bir birlerini desteklemektedir. Kitap fuarına yazarlar okuyucu ile buluşmasından daha çok yayınevi için kitap satışını arttırmak için oradadır ve kitaplarını imzalayarak bir anlamda yayınevi için pazarlama elemanı olarak çalışmaktadır. Sanat fuarlarında ressamlar, grafikerler ya da yaratıcılar; sanat galerisi için (eserinin satışının daha cazip hale getirmek için) lobi faaliyeti içinde, alıcı ile buluşmada en çok aracı konumundadır ve bu buluşmadan en çok sanat galerisi yararlanmaktadır.
Sanat mı, sanatçı mı meta konumuna gelmiştir bu yeni ekonomik ilişkiler içinde?
İsmail Cem Özkan

Not: Contemporary İstanbul 2013, İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda olan gezim sonucunda kafamda oluşan fikirlerdir.

5 Kasım 2013 Salı

kısa bir protesto yazısı


kısa bir protesto yazısı

bugün facebook'taki kişisel duvarımda gördüm, abidin dino için portra karikatür sergisi yapılıyormuş. abidin dino'nun çizgisine, duruşuna ve siyasi tercihine uzaktan yakından ilişkisi olmayan ve bugün ki duruşları ile abidin dino vb.rine küfür edenler onu anıyor. sanırım anarken de küfür ediyorlardır ve bu sayede onun ismini ve duruşunu bozmaya ve yanlış imajlar vererek onu yok etmeye ve de altını boşaltmaya çalışıyorlar. 
 
bu sergiyi organize edenler kimlerin olup olmadığını bilmiyorum ama seçici kurul içinde kendilerine kemalist diyenden, liberal diyene kadar değişik kesimlerin temsilcileri bulunmaktadır. çalıştıkları ve bulundukları ortam ile hem iktidarı eleştiren hem de iktidarı savunan konumunda olan insanların birliği.  kısaca zıtların birliği diye okuyabiliriz. bu ananların bazıları için şimdi sormak gerek, yahu kardeşim hem dinciler ile çıkarın gereği al külah ver külah yaşıyorsun, sonra kendini görmez gibi dincileri eleştiriyorsun.. namuslu ve dürüst olun... 
 
komünist ve tercihleri yüzünden bedel ödeyenleri ancak bedel ödemişler ve onu temsil eden kurumlar anabilir... 

türk karikatürü içinde ne kadar nazi vb olduğunu unutmayın. türk karikatürü aydınlık yüzü kadar geçmişi pislikler ile örülüdür... pisliklerin üzeri örtüle örtüle ve izleyicileri kandıra kandıra mizahı iktidarı savunan bir araç konuma getirdiniz, bu tutum artık sonlanmalı ve mizah olduğu konumuna geri dönmelidir. 

yapanları kınıyorum, faşizme ve dincilere çanak çaldığınız ve devrimci komünist insanların altını boşalttığınız için... her anma pozitif değildir, bunun gibi negatifte olur...
ismail cem özkan