Mimar Sinan Süleymaniye’de
Mimar Sinan yaşadığı çağın içinde binlerce sanat eserini
gökkubenin altına bıraktı, nice kubbeler ile ibadet edenler için kutsal
mekanlar yarattı. Kendisine özgü bir dil geliştirdi, o dil ile bugün dahi Mimar
Sinan konuşuluyor, takdir ediliyor ve taklit edilmektedir.
Mimar Sinan’nın en önemli eserlerinden biri olan Süleymaniye
günlerine bir piyes ile göz atma imkanımız oldu. Cem Gönen, bir düşünü sahneye
taşıyarak, Mimar Sinan’ı olduğu gibi değil, kendi gönülgözü ile görmek istediği
gibi görmüş ve bize bu gördüklerini yansıtmış. Bizler sahne üzerinde Mahmut
Gökgöz yönetiminde, Fatih Kahraman Mimar Sinan rolü ile karşımıza çıkmaktadır.
Cami inşaatının son dönemlerini ve Mimar Sinan’ın inşaatı
nasıl yönettiğini ve rolleri dağıttığına şahitlik ederiz. Kanuni döneminin baş
mimarı olan Mimar Sinan sözünde durmak ve zamanında bitirmek için birlikte
çalıştıklarına her türlü yetkiyi verir. Bir Ahi Dervişi gibi olur zamanı
gelince, bir Hacıbektaş bilgeliği iledir. Dilinde Ahi Evran vardır, dilince
Hacıbektaş. Kanuni ise onun dilince ve gönünde olanı temsil etmez, o güçlü bir
devlet adamıdır ve adının sonsuza kadar yaşaması için bir eseri dünyaya Mimar
eli ile bırakma talaşındadır. Çok para harcamıştır, bütçeyi zorlamaktadır. Yanında
heyet ile gelir bir gün ve inşaatın gidişatını gözleri ile görmek ister.
Yayılan dedikoduların ne kadarı doğru diye bir anlamda kontrol etmek ister.
Mimar gelişini abartılı şekilde önemsemez, kendisine güvenmektedir ve o güven
içinde çalışanlarına “işinize bakın!” der.
Mimar Sinan uzun zamandır cami içinde ses sorunu ile
uğraşmaktadır, ses konusunda bir pürüz vardır, o pürüzü araştırırken genç bir
mimar olan genç Davut ile tanışır. Genç Davut ustası gibi aynı ismi taşımaktadır
ve kulağı hassastır ve kubbeye konulacak taşların dizimi ile sessiz ortamda tek
başına çalışmaktadır. Mimar onun meziyeti ve çalışkanlığını görür ve öğüt
verir, tek çalışma! Bir güvenlik almasını buyurur ama genç Davut bunu pek
önemsemez ve piyes sonunda onun hayatına sebep olur. Gece çalışırken ayağı
kayar ve düşer. Ölümü ani olur ama üzülme ve yas tutma şansları yoktur,
zamanında caminin inşaatı bitmek ve açılmak zorundadır, çünkü Mimar padişaha
söz vermiştir ve sözünü tutmazsa canı ortadadır.
Ebusuud, Şeyhülislam’dır ve kanuni adına kontrol etmektedir.
Onun adına sorgu sormakta ve fetva vermektedir. Ebusuud, sarhoş bir cam
işçisinin olduğunu ve sarhoş olarak ibadethaneye girerek kirlettiğini savunur. Cezası
ölümdür. Ebusuud efendinin fetvaları tarih içinde meşhurdur ve genelde ölüm
kokar ve ölümü sıradanlaştırarak, kendisi gibi olmayanları ve kendisi gibi
dünyaya bakmayanları yok etmek üzerinedir. Bugün dahi fetvası yürürlükte
olduğunu iddia edenler tarafından hala cinayetler işlenmekte ve cinayetlere
hala temel oluşturmaktadır. Mimar cam ustası İbrahim’e sahip çıkar ve ışığı ve
rengi en iyi kullananın o olduğunu vurgular. Bu sayede mimar yanında çalışanların
tercihleri ile uğraşmadığı yeteneğine değer verdiğini öne çıkarır yazarımız. Alevi-
Bektaşi inancını savunur Sarhoş İbrahim. Ölümü göze almıştır, taviz vermez. Kısa
bir tartışmayı Padişah Kanuni önler ve her kesin işini zamanında bitirmesini
ferman eder. Zamanında bitmezse mimarın canı ortadadır.
Müzik geçişlerde kullanılır ve çok sesli bir düzenleme ile
oyunu daha seyirlik hale getirirken, sahneler ve sahne düzenlemesi içinde büyük
bir kolaylaştırıcı özelliğini ortaya koymuştur. Müzikler konu ile bütünleşmiş, seyirciyi
her sahne değişiminde yeni duruma hazırlamaktadır. Sahne düzenlemesi ve
oyuncuların hareket alanı kazındırması açısından çok iyi kullanıldığını
düşünmekteyim. Oyunun ruhuna uygun ışık ve sahne düzenlemesi ile seyirciyi
kucaklamaktadır.
Bir tiyatro eseri boşuna yazılmaz, eğlendirirken bazı
mesajları da içinde taşır, o mesajı seyirci dolaylı ya da direkt alır. Bazı eserler
vardır ki, sadece eğlenceliktir ve eğlence içinde hiç mesaj vermeden o anın iyi
geçirilmesini sağlar. Kimseyi rahatsız etmeden, sanatın ilerici yönünü ve
toplumu ileriye taşıyan bilgi birikimini taşıyıcı özelliğini bazı eserlerde
görmeyiz, fakat bazı eserlerde bilgi birikimini ve ileriye taşıyan tarihi
birikimi görme imkanımız olur. Küçük ama önemli adımlar atar, tiyatro küçük
adımlar ve ile sahne sahne yürür. Her oyun, her eser geçmişin birikimi üzerine
kuruludur, her yönetmen, kendi birikimini katarak bir adım daha ileri taşır
eseri. Cem Gönen bir adım atmış, onu biraz daha iler adım atmasını Mahmut
Gökgöz sahnede sağlar. Oyuncuların katmış olduğu adımlar ile bizler ile
buluşur.
Keyifli bir oyunu ve Mimar Sinan’ı yazarın ve yönetmenin
gözünden görmeniz için bir fırsat sunuyor Devlet Tiyatroları, bu fırsatı
değerlendirin derim…
İsmail Cem Özkan
SİNAN SÜLEYMANİYE'DE | İSTANBUL DT
1 perde | 1 saat 15 dakika
Yazan : CEM GÜNEN
Yöneten : MAHMUT GÖKGÖZ
DEKOR TASARIMI: OSMAN ŞENGEZER
GİYSİ TASARIMI: MİHRİBAN ORAN
IŞIK TASARIMI : AYHAN GÜLDAĞLARI
BESTECİ : NURETTİN ÖZŞUCA
YÖNETMEN YARDIMCISI :R. ONUR DURU
KORO ŞEFİ : UĞUR YILMAZ
SAHNE AMİRİ: ERGÜL MUSLU
KONDÜVİT: ZEYNEP REHA DAĞARSLAN
IŞIK KUMANDA: KORHAN BODUROĞLU
SUFLÖZ: NESRİN SÜTÇÜ
OYUNCULAR
FATİH KAHRAMAN
MURAT KARASU
SELÇUK KIPÇAK
UMUT DEMİRDELEN
DENİZ GÜRZUMAR
GÜRAY KİP
MEHMET ÖNAL
FIRAT DEMİR
CİHAN AYHAN
MUZAFFER DEMİREL
BİROL ENGELER
YILDIRIM ERYILMAZ
UĞUR YILMAZ
ARİF MUSTAFA GÜNEY
DORUK ŞENGEZER
AYBAR TAŞTEKİN
BAŞAR ALEMDAR
CEM ÇELİK
GÖKHAN YILMAZ
NESRİN SÜTÇÜ
ONUR EROLUS
R. ONUR DURU
TUĞRUL OZAN TUĞRUL
UMUR SEVİM